Düş sağanağımsın sen…
Hayta rüzgârın martavallar okuduğu
bir yangınsın.
Meylettiğim hiçliğimde saklı ve
mealim şiirler iken sancağım ve işte tarafınca tefe tutulduğum ahvalim…
Gün devindi geceye öykündü gün ve
şerit değiştiren duygularım az evvel ölü bir kelebek iken ansızın kanatlandım
ne de olsa ruhumu diktim bir şiirler sonra yüzüme güller kondurdum ve ismimin
hakkını vermek adına hak etmediğim bunca zarar ziyanı havale ettim Rabbime.
Kıblemdeyim.
Belki de kabrimde.
Şafağım attı büyük ihtimalle ve geceye
dokunur dokunmaz pelerinimi çıkardım ve büyük adımlarla tavaf etmeye başladım
evreni.
Teyakkuzda geçti ömrüm ve tevazu
yüklü yüreğim meylettiğimse huzur ve sevgi sarkaç katlı sarkaç kanlı sarkaç
kapkaça uğradı.
Yüreğimin hümayunu mevsimler ve
hükümranlığında Rabbimin derin kesitler açtım derimde ve tenime döktüm yıldız
tozlarını ama yetmedi…
Uçtum kondum en yüksek rakıma ve işte
meleklere öykündüm bir ömür akıl melekelerim ile teftişte.
Gazabından korkarım Rabbimin ve içimi
asla bozmadan yaşadım da bir ömür gerçi günüm günüme uymaz ama bense uyruğu
olmayan acılardan bir defter hazırlarım kendime günbegün not aldığım anbean
duygularıma alt yazı geçtiğim ve işte hıçkırıklarım duyulmazken ben aslında
yürür de yürürüm Sırat Köprüsünde.
Darmadağınım.
Darmaduman edilmiş hayallerim.
Hazanda saklıyım oysaki mevsimlerden
bahar yine de içim sığmaz içime.
İçlendiğimde dualarıma sarılırım ve
duvağında saklıyım nazlı gelinin.
Kocamanım ama çocuktur yüreğim.
Ve aşka âşık ve aşikârdım da ama
çocukça bir saflıkla dokunmadan ve hissettirmeden uzaktan uzağa severim.
Dilemması yüreğin ve işte Ramazanı
uğurlamaya hazırlandığımız şu günler bense hala şatafatlı yalnızlığımla sek sek
oynarım sokaklarda ve çorak toprakta dahi solmadan yaşarım ama sulak iklimlerde
ve arazilerde fazla nemden de telef olurum.
Gönül ister miydi oysa?
Ne fark eder ki bu saatten sonra
bense gönül tezgâhıma dizili duygularla neşrederim öykülerimi.
Mayısa koşuyoruz ve ben hala
üşüyorum.
Nisan gitti gidecek peşine
takılmışken Ramazanın ve işte bayram rüzgârı şimdiden esmeye başladı.
Şerh düşmem gereken şeyler var
Rabbimin bildiği ama dile gelmez ben hep mahzun yüreğimle şakırım hüzünle ve
gül olsam da bülbüle meylederim.
Düşün ki suskunlukla geçmiş koca ömür
ve işte sözcüklerimdir kanadıma değen benekler ve kalemdir beni rüzgarı ile
uçuran ve işte bayram iklimine kanat açtım bu geceden itibaren.
Ne çok şey var beni beklemeyen.
Öncelikle mutluluk hep meylettiğim
ama ayağını bizden kesmişken.
Uğurladığım insanlar ardından su
dökmeme bile izin vermeyen.
İzin almadan çekip gidenler en çok de
beni onlar severken.
Aldatının da hasıymış hani:,
Hani, asla bırakmayacaklardı elimi.
El, el üstünde ve sadece niyazlarımda
huzurluyum ben sadece yaşlarımı sağalttığımdır manevi desteğim ve yüce Rabbim
bir de nur yüzlü annem.
Bizim buralar.
Bir de sizin oralar.
Bilmediğim mevsimlerde saklıyım
aslında ben ve yüreğimde saklı umut ve uğurlu sayım illa ki on üç ne de olsa
annemin doğduğu gibi:
Hani bana sevmeyi öğreten yüce
gönüllü annem ve namuslu olmayı ve haysiyetle yaşamanın ne önemli olduğunu
yaşam tecrübesiyle öğreten ve ben hep ona öykündüm onun gibi doğruluktan
dürüstlükten ayrılmadım ama bir baktım ki sıkı sıkıya tutunduğum kimse varsa
diyetini ödetmişler bana koşulsuz sevip inanmamın.
Mutluluğa ramak kala yazıyorum bu
satırları.
Bayrama saatler ve sadece bir gün
kala.
Ramazanı bekleyip de coşkuyla
sarıldığım o mübarek ay, bak nasıl da çabucak geçip gitti.
Bayram geldi bile.
Bayram coşkusuyla ve kırıklıkla
geldi.
Yüreğim kırıldığı yerden defalarca
kırılıp da ben bir Allah’ın kulunun kalbini kırmamaya özen gösterirken yürek Kâbe’mi
kırdılar ve kırdılar defalarca.
Hüznüm sayılı.
Huzurum tetikte.
Mülkiyetim ve coşkum ve sevgim
Allah’ın nezdinde kayıtlı ve ben hep Allah rızası için yaşayıp sevmişken
d/okunmak sadece en çok da içimdeki yaralı yetim çocuğa.
Hanemiz eksildi.
Sevdiklerimiz bir bir yitip gitti.
Ve işte onların yerinde yeller esiyor
beteri de var:
Hırçın fıtratları ile deprem etkisi
yapan kapkaç gölgeler insan başlığı ile dolanıyorlar çevremde.
Her bayram aynı duygu.
Bayram tadında geçsin ömür temennim
şimdiden bayramın da zehir olduğu ama ben eminim kendimden ve yürek iklimimden.
Benden emin olsun Mevla’m ve yeter ki
O terk etmesin beni.
Hicranım ve hazanım ve hicabım
üstelik çok şey de istemedim ben insanlardan…
Mevsimin kıblesi ve Mayıs’a
koştuğumuz aslında günbegün Rabbime daha da yakınlaştığım.
Mutlu bayramlar dilerim ve mutlak
mutluluğu da bahşetsin yeter ki evren.
Yüreğimdeki o kat izi hep mevcut
kalacak çünkü ben içtenliğimle ve doğaçlama seviyor yaşıyorum ve yazıyorum da
içimdeki çocuğun kâh neşeli kâh hüzünlü sesinde aslında kendimle yüzleşiyorum
bana yaşatılanların nezdinde ve işte sonunda kabullendim ve sevdim de kendimi
aslında en baştan beri ama…
Ama uğradığım bunca ihanetin akabinde
nasıl da şüphe eder olmuşken kendimden.
Saf tuttuğum safiyet ve mazlum ve
masum benliğimle el sallıyorum şimdi geç olsa da gidenlerin arkasından tıpkı
biten mübarek Ramazanı da şimdiden özlerken…
Mutlu bayramlar…