Mutabık mıyız kara yazgım, şanlı na’şım?

İklime müeyyideler yükleyen şafak vakti…

Matemimin de izotopu

Körelen nefislerin cahil bendine

Sirayet etmediğim zulüm ki

Varsın yaftalansın benliğim

Görmekten men etmediğim sefil yüreğimin nezdinde

Körüklensin de masumiyetim

Hani düşkünüm, düşkünsün, deyişlerin şerrine

Lanet okuyan kâfirlerin son dansı

Lakin serildiğim Veda Hutbesi

Canım Efendimin sönmeyen ışığı.

 

Ne gözüm kördür

Ne nefsime taptım.

Bir aşk ki azametin tarhında

Sadece Rabbime sevdalıyım.

Hükmeden kaderin yüzü suyu hürmetine

Vakıf olduğum hiçlik mertebesinde

Her zerremle şerh düştüğüm sevgim ve nazım:

Ki niyazımda saklıdır yüküm

Yükümle deştiğim kabrim

Sükûn dilediğim bir cehennem ki

Dünyanın sefil menkıbesine neyleyeyim?

 

Zarif bir türbülans

Uykudan sarsılarak uyandığım

Kepaze ihanet ve tapınılası şer:

Köhne dehlizlerde iblisle oturan pazarlığa

Her münafıktan ıraktır varlığım, niyazım

Bir hürmet ki sarmalında inancın

Bir şafak ki;

Gözümde tüten yaralı saltanatım:

Elbet inkâr edemem kulluğuma sunulan

Sunumu hoş olsa da ihanet edemem:

Ruhumun açlığına kol kanat geren

İndinde rahmetin

Kölesi olmadığım dünya nimetlerinin.

 

Hayra yordum her rüyayı geceden kalan

Bitimsiz hüsran.

Sefasını sürdüm matemin, mahremin

En huşu dolu meclis ki:

Dostluğun şanı

Kardeşliğin sancağı

Mümin olmanın verdiği o şükür

Sözcükler kadar yakın bildim ben ahreti.

 

Göğe mil çeken o kurşun ki:

Ağırlığım ne kelime…

Ağır çeken haysiyetimdir ve yalnızlığım

Kulağına da küpe olsun içimdeki kırık sazın.

Varlık tenha bir yol

Aşka düşen her surede

İzafi bir mutluluk kimine

Gel de sen bir bana sor:

Neymiş aşkın hülasası

Neymiş kırılmayan zincirlerin bekası.

 

Minnet etmediğim safi gölge

Kekremsi göğün uçuk pembesinde

Ağırladığım aşkın da kölesi olmanın şerefine

Kanmadım da nefsime, zalime

Kanasam da bunca zulümle

Iraktır düşlerim fenadan, tenhadan, yalandan

Bir meclis ki sandalımda süzüldüğüm

Gök kubbenin teninde

Nice vakitler nice yaşla dilediğim Rabbimden.

 

Sonlanmadan ömür yanmanın şevki:

Sehven ölü bildi beni zalimler

Ne zamanki yolları düştü yüreğime şer vakti

Lakin şerh düştü melekler ruhuma:

Kutsalım, sancağım, hidayetin de doruğunda

Sanmasınlar ki bittim, yenildim

Sürgüledim yüreğimi içeriden

İçre dönük lütfu evrenin

Kayramda saklı huzurum, inancım, neşem…