Temkinliyim artık düşlerle hayatı örerken ve tüm öğretilerin de canı cehenneme.

Sessizlik ve karabasanlar oysaki muadilim idi coşku ve rüyalar elbet geniş ölçekli bir pencere pervazı aşkın da duvağı iken salınan sözcükler.

Günü küredim İlahi Aşkla ve düş simsarları…

Bense bozkırın yalnız ve pembe gülüyüm.

Güleç olan yüzümden düşen binlerce parça ve paye verdiğim nerede ise herkes iyi de ben neredeyim, ah, nerede?

Ah, nerede vah, nerede?

Kaçıncı yüzyıldan kaldıysa bu şarkının nakaratı yüreğimde ve kulağımda?

Devasa bir boy aynası yazdıklarım ve devingen ruhum ve mealim ve çapkın rüzgârın salınımında saklıyım.

Huzuru duyumsadığım her dua vakti ve altına imzamı attığım o uzun akit…

Sahi, nerelerde takılı aklım nereden gelip de nereye gitmekteyim?

Ruhumun dilemması ve salkım saçak duygularım: beti benzi atmış bir elem küfesi ve yükümse gök kubbe o halde doğru yoldayım: yelkenler fora.

Aşkın atar damarı ve yalnızlığın rakımı ve kopçam kopuk ve goncam henüz açmadı ve gönlüm henüz solmadı solmayacak da.

Sözcüklerim meskenin.

Gözümü sakındığım tüm sevdiklerim.

Mesire yeri beyaz sayfa ve ben piknik yapıyorum beyaz örtüye serdiğim mürekkep lekesi ile.

Delişmen rüzgâr ve kat çıktığım kalemim ve rahmet.

Huda’m ve niyazlarım ve rüyalarım ve tüm gerçekler gerekçeleri ile arzı endam eden.

Pişekâr olansa mevsimin kasvetli ruhu: az evvel geldim dışarıdan ve sıcakta pişmedim belki de pişmem gereken yer değildi geldiğim yer elbet ruhumu fırına verdim az sonra sayfa sayfa cümleler pişecek ve pembeleşecek ruhum elbet yüzümde de güller açacak ve işte tastamamım.

Günü şutladım.

Geceyi ise bağrıma b/astım.

Aşktı içine düştüğüm tuzak:

Bingo.

Yerleşkesi sevginin ve ben evreni sevgi ile dikizlerken bazen kuşbakışı bazen derinden yüzdüğüm ve martavallar okuyanlar değil ilgi alanımda olan bizatihi masallar anlatan çocuk yüreğim ve çocuk güncem ve çocuksu sevgim aşkla karışan duygular ve pekişen sözcükler bense baskın olan duygularla korkumu yenmek üzereyim az sonra çıkacağım en tepeye ve kendimi bırakacağım boşluğa:

Ne ölüm ne doğum.

Ne geç ne de erken.

Mucizevi fısıltılar saklı en yüksek rakımda ve nur yağıyor tepeme.

Nemalandığım ne mi yoksa kimsesizliğimi giderdiğim şu sayfalarda yeniden yeşeren midir yüreğimden fışkıran duygular ve töhmet altında kalmış olsam da bir ömür güneş olmanın verdiği özgüvenle balçıkla sıvanmıyor işte Rabbin izniyle.

Ben illa ki Rabbin izindeyim.

Gizimde saklı muhteviyatı ruhumun ve manivelası duygularımın.

Bazen Romen rakamları çökertme oynuyor.

Sözcükler ise halay çekiyor.

Alayına söyleniyorum ve alay ediyorum içimdeki şaşkın çocukla ve köpüren dalgalar ve ruhuma geçirdiğim can yeleği elbet yüzme bilmeden içine atladığım okyanus iken yazmanın şerefesinde saklı bir rica bir istirham ve ben sadece O’ndan istemişken bir ömür.

Mevsimsel bir taarruz belki de teyakkuz.

Ruhumdaki giriftler.

İştahımsa yerinde…

Bir yudum suda kopan fırtına ve fıtratımın gizeminde açlığa dayanıklı olduğum ve ruhumu da bedenimi de açlıkla terbiye ettiğim üstelik hikâyesi çocukluğuma dayanan sefil güncem sefil hayat hikâyem ve mutabık kaldığım illa ki iç sesim gerçi kendimle olan mücadelemde dişe dokunur bir galibiyetim var ya da yok tartışılır ama layığıyla yaşamak ve sevmek gibisi de yok hani…

Tarumar edilmiş yüreğim.

Talimat verdiğim alt belleğim.

Hulasası duyguların bense noter onaylı bir gök kuşağıyım belimdeki kuşağa taktığım sözcükler ve künyemde saklanmış diğer ismim elbet temenni ettiğim ne ise içimden geçen nasıl da kabul buluyor Allah katında.

Hüzünse delişmen ruhun yediği tokat.

Hazansa irkildiğim.

Kış ayazında terlediğim ve yazın sıcaklığında üşüdüğüm elbet duygularımın teyit ettiği nice düşünce ve vuku bulan nice mucize yeter ki O ‘’ol’’ desin ve olmazın oluru her hayalimi gerçek kılan elbet tevekkül yüklü bekleyişimle vakıf olduğum kadar haizi olduğum huzurun huzuruna çıktığım her dua vakti bana illa ki eşlik eden İlahi Rüzgârın esintisinde tünediğim en ulvi rakımda salınan bir kum zerresi olmanın verdiği acziyetimle ve de aidiyetimle sadece Rabbime koştuğum…