Bir yakamozun çığlığı bir kuşun da pırıltısı ceplerimde saklı rüzgârın içine çektiği yalnızlığa sus payı bir söylem bahşeden mevsimde saklı elbet iç içe geçen her duygu: nasıl ki kuşun çığlığına eşlik eden yakamozun da pırıltısında nükseden o yakarış elbet İlahi rüzgârda saklı gidişi gelişi hayallerin sazı sözü sonlanmayan bir hüzünde saklıymışçasına umudun meali…

 

 

Düş kırıntılarından resmettim hayatı

Gerçeklerin bozkırında sevdalı bir Yasemin

Yalnızlığın da kırbacında saklı devasa yemin:

Ölümün örtüsü serilmeden

Ölümsüzlüğe meyleden mevsimden

Sökün eden haşmetli rüzgâr

Muhabbet ehli Rabbe duyulan özlem

Ki beylik bir aşk masalı da değil resmedilen.

 

Bir inilti ise yakarışın güncesi

Sessizliğe meyleden şairin kırık güftesi

Sözcüklerse aşkın bestesi

Gönle kanat açan bir huzurun öncesi

Acı ile beslenen kursağımda takılı hüsran

En nazenin yürek mademki bende saklı…

 

Varlıksa yokluğa selam eden

Düş pazarında saklı hayaller

İçre dönük mevsimin sol yakası

Hali hazırda sökün eden sağdıcın da hüzün hırkası.

 

Göbekten bağlıyız ömre…

Hey gidi hey, kaderimde sızlanan name name

Bir haykırışsa gökyüzüne serilen seccade

Aşkın hatırına düştük düşeli bu yola

Gönül gözünde saklı vaveyla ağlar da ağlar yasıyla.

 

Bir hadis bir mersiye

Bir ağıt yeri geldi mi…

Ardıç kuşuna özenen şu sefil bedenin recmi

Her gölgeden kaçtım kaçalı

İmha etmekse gönüldeki bitimsiz rüzgârı

Üşümek ne ki, durduk yere?

Kimseler de görmezken henüz dipte saklı

Buzdan kütleyi.

 

Bir yanardağ ise efkârım, ne ala…

Bir hüzünse çöreklenen ruhumun deryalarına

Görünmezin mealidir saklı hicreti ömrün

Gölgelerde konuşlu şu beylik sitemin öncesi.

Öncesiz ya da sonrasız olsam kime ne?

Yarınsız dünsüz mecalimde saklı kim bilir kaç hece?

Bir dirhem yaş mademki örtemedi yasımı

Mevla’mdan başkası nasıl yar olur ki içimdeki bilinmeze?