Ben sıra dışıyım, bayım ve sıkıcıdır kimi zaman iç dünyam.

Hazanım ben her daim.

İçimdeki şempanze ise bazen gıdıklar iç sesimi ve aslan olup kükrerim zebaniye ve zalime en çok da Leyla’nın ve Münevverin ardından ağladım son zamanlarda eklenen yeni acılarla içimden seri katil olmak geçiyor ve tetikte elim de kalemim de.

Ah, bayım, bayım bayım bayılmadım ben ne size ne de bir başkasına sadece aşkı seviyorum ben ve içimdeki ırmak bazen t/aşkın bazense yalnızlığın yolcusu.

Ucuz bir romandı kimi insan. Devasa sessizliğinde mevsimin kundaklanmışçasına iç sesim.

Hulasası sözcüklerin bazen girdap…

Bazen devreleri atmış zihnimin atıl kapasitesi.

Günün hicri gecenin hicvi.

Sardunyalar diktiğim bir zamanların acı yüklü isyanları.

Nemrut Dağı gibi bazen K/af ’da gezinenler bense af yasası çıksın diye bekliyorum ki dünde kalan o yüksek lisans tezimi tamamlayayım elbet yaygara çıkarmadan isyankâr gaflarında saklı iken kiminin şikâyet bildirgesi.

Günlere öykünmedim çünkü geceydim ben; geceleri kanat açan geceleri kan kusan kalemden sekip şehrin boş sokaklarını tavaf ettiğim.

İndinde duyguların ithamı zalimin ve ibrazı istifa dilekçemin.

Hayatta saklı tutulası bazen öne çıktığım her halükarda önlerde saf tuttuğum.

Metruktü heceler mazlum geceler.

Melankolik bazen sevip de taraf tutmadan konduğum insan yürekleri.

Kibirsiz ve kimliksiz bazen en çok da kinaye kusan ithamlar. Günün seğiren gözünde unutulmuş bir ışık gibi kardığım kadar önümü kaybolmanın da verdiği hükmü giyindiğim.

Hangi renktin hangi düş?

Tereddütsüz sevdiğim yaşadığım kadar yakardığım Rabbim ve düşmez inan ki gözlerimden değil tek damla sevdiğim kadar vakıfım ben mutluluğa ve huzura.

Bir tebessüm kayıtlı sicilimde ve nicesi.

Niceliği değil niteliği olmalı insanın baş veren umudun dokunulmazlığı ve sergüzeşt yalnızlığın tutuşan rüyası.

Emre amadeyim hüznün seferisi.

Aşkın bağlanmış basireti kıyamda yaşadığım kadar yaşaran gözlerim yeşeren mevsimde saklı hislerim.

Bu gün yaz yarın güz.

Yaz, diyen biri var madem yazgımla hemhal başım gözüm üstüne verilen her emir ve her selam elbet kâinatın sunumu keyfe keder yaşamıyorum ben: izahı olmasa da kimi zaman ithaf ediyorum sözcüklerimi tüm insanlığa.

Gün devindi, bayım ve gecedir sindiğim.

Sinemde saklı hayaller bazen dertop olmuş hayatımın sayısız izleği.

İfa etmekle mükellef endamlı bir rüzgârım ben hicvinde ömrün yaşadığımdır hicreti sevginin.

Bir düş palası zaman.

Zemherilerde bir açıp bir solan.

Ziyadesiyle mutlu bahtiyarım bazen minyon yüreğim bazen miyop gözlerim: ruhumla zihnimle tutuklusuyum aşkın.

İtiraz etmeden yaşamak.

İbrazı duyguların bazen bir batında açan çiçek ve güneş gibi doğan doğdum doğalı iştigal olduğum hayal dünyam kimi zaman rest çektiğim gerçeklerin külliyesi bozguna uğrayan yüreğin temiz sicili elbet karabasanlardan kaçtığım bazense gözüm açık gördüğüm rüyalar.

İmha etmekse kötüyü ihlal edilmiş sınırlarımdan taşan ben ki sevgimle bentler aşan.

İhbarı yalnızlığın, bayım.

İdam sehpasına attığım o tekme ve tereddütsüz sevdiğim gün ve gece: solumda gamlı notalar sağdıcım kalem yakalandığım sağanaktan arda kalan ıslak bir yavru kedinin meali yoksa ç/ağlayan gözlerimden nasıl geri dururdum ve nasıl itiraz ederdim ben kadere?

Yaftalanmış sözcüklerim var aşikâr.

Ne külhanbeyiyim ne Pişekâr.

O sergüzeşt beste ki güftesi şiirler kadar doğurgan ve izah edemediğim binlerce duygu bir alt yazı ise gün bitiminde kalemimi boğan ve işte tembihli olduğum kadar büyüklerimden sancılı bir doğumda baş verdi umudum.

İmla hatalarım belki de gözü pek sevgimdendir.

İhlal edilmiş sınırlarım kimi zaman taşikardi.

Öfkem ansızın sönen kızgınlığımsa yanan kor gibi.

Kör noktası acıların hüzne bandığım yürek iklimi.

Kekelediğim tek hece.

Gün ve gece peşine düştüğüm düşülesi bir şerh elbet aşkın muhtırası

Koyu gözlerine mil çektim gecenin.

Mimlendim defalarca yüreğimin kilitli çekmecesinden firar eden duygularca suçlandım ve sürüklendim de.

Siması tanıdık tüm acıların sinemde yara bazen verdiğim ara ve işte devasa bir es koyup pas vermiyorum dünde saklı anılarıma.

Hercai menekşe iklimde saklı dilemması aşkın varlığa zimmetli bir mecra ki gözü yaşlı dünümde saklı bilinmezin güne sarktığı.

Ve işte başladım bir bir anlatmaya her sona geldiğimde kayıt açtığım boşa düştüğümde baş veren umudun lahzası.

Sür git coşku.

Mübalağasız sevdiğim değil yalan.

Tek şahidim dün ve bu gün sadece Huda’m yoktan var eden yokluğuma şerh düştüğüm ve sabır ettiğim kadar kozamda sonsuza kadar saklıyım yeter ki zamanı gelsin ki kelebek kanatlarımla bir günde tavaf edeyim aşk denen cihan denen gezegeni bir kordan ateş ki sevda kolaçan etmediğim ansızın düştüğüm tuzağa…