Mizacı yitik günün ve de önem arz etmeyen bir ömrün meali sırdaş iklimlerde saklı.

 

Bozguna uğramış varlığımdan arda kalansa üç beş düş kırıntısı ve mihrabım ve Mihriban’ım aşkla yatar kalkarım İlahi Ateşin ışığında yanarım dönenirim pervane gibi aşkın ve Rabbimin yoldaşlığında…

 

 

 

 

Metruk düşler durağında bekleme yapma, azizim.

Aciz varlığımdan düşen yaşa bakma da sen

Sensizlikle sınavım bil ki ta ezelden

Hırpani düşler ve haletiruhiyem

Mihrabı yitik mizacı çalıntı değil mademki kelamın

Varsın olsun geri dönmesin verdiğim her selamım

 

İzbeler, ruhun girdabı

Aşk hayatın mızrabı

Yalnızlıksa olsa olsa kaderin tuzağı

Yine de uzak addettim ben tuzak denen yalanı

Uzağında olduğum kadar haris insanların

Haset ruhlarına sirayet etmedim

Şirk koşanlar nasıl ki müptelası nefretin ve şeytanın

Asla da yalan batağına ve tuzağına düşmedim.

 

Hecelediğim sözcükler

Bazen ardı ardına eklediğim binlerce cümle

Duyguların dili ve aksanı içime çeke çeke

Aşkı ve özlemi ve hüsranı

Nasıl da yakınım kıbleme

Ve Rabbime

Ve andım olsun ki

Allah demekten vazgeçmeyeceğim ölüm koksa bile evren

Acılar yüklensem de biteviye

 

Sadece ve sadece O’ndan istediğime

Şahit melekler

Ve de özümsediğim sessizliğin uleması o karanlık

Gel gör ki aşkla aştım ben kör noktasını gecenin

Geceyi dahi delip geçen gözlerim

Özlem yüklü benlik

Aşka düşkün kimlik

Yürek ki kürediği kadar hasreti

Ulağı olduğum duyguların bereketi

 

Israrla sevdiğim doğrudur kâinatı

İnsan olmanın da rüştünü ispatladığıma kani

Ruhumdaki sayaç aralıksız işlerken

Bense yalnız ve yalnız Mevla’ma kulluk ederken…