Düşlemsel bir boyut önce iman gücünde saklı sonra sessizliğin şaire v/edası…

İlkeler saklı gönülde idamesi ömrün ihanet etmeden asla kendine.

Renkler nasıl da asi/l ve huzurunda Rabbinin boynu kıldan ince…

Hamt olsun, demenin de meali iken…

Ah, şair kalemi almaz mı eline?

Şimdilik sürüncemede hayatı sürgün edildiği diyarlar var ve sevdalı şair sevdalı önce Rabbine…

Ey, ahali…

Duyanlar duymayanlara anlatsın!

Şair için için yanmakta İlahi Aşkın ateşiyle.

Ey, ahvalim sizler evet, sizler…

Korunda günün közünde kalemin bir de gül olmanın minvalinde sanır mısınız ki dikenlerini kasıtlı batırır o gül kendine?

İhya edilesi yüreği var şairin gelin görün ki ihlal edilmiş.

Bir türkü bir şarkı asla yetmez bir şiir asla yetmez lakin şair sevgiyle huzurla duyumsadığı hayatta her şeyle yetinmeyi bilmedi mi?

İdare lambasında yazılır bunca şiir bunca yazı.

İdareten değil asla içinden geldiği gibidir şairin yeter ki rızası olsun yüce Rabbinin.

Kelaynak kuşları.

Bir de kukumav kuşları.

Kumrular.

Serçeler nicesi.

Kurmaca değildir hani yazılan yoksa bir kurgu mu iyi de şair nasıl alt eder cihanı eğer ki rızası olmasa Rabbin ve Rabbi, ona ‘’yaz’’ emrini vermese…

Hicranda sürüklenen yapraklar gel gör ki şair bağlıdır köküne ve toprağına ve sülalesine gerçi görmezden gelindiği kadar kör de değildir şair öyle ki: kalp gözü ile seker ömrün Arnavut kaldırımlarında ve en çok dik yokuşları çıkar şair en çok diklendikçe zalime ve nefsine tapanlara huzur bulur Allah katında.

Mümin olmanın güzelliği ile kalem feryat eder tapındıkça Rabbine kalem meyleder umuda ve sevgiye ve evrende saklı tüm güzelliklere.

Kozu ne midir şairin?

Elbette sevgi…

Ya kozası?

Elbette kalemi.

Kuş kondurmaz ya da ağzıyla kuş tutar ya da tutmaz lakin kuş gibi çırpınır kalbi ve o minicik kalbine kâinatı sığdırır ve Rabbine sığındığı kadar büyür de büyür iman gücü ve umudu.

Bir kelaynak kuşudur belki de şair insanların ve eşrafının nezdinde lakin sessizliğine ve kimsesizliğine de aldanmasın hani insanlar çünkü severek umut ederek kanat açara şair enginliklere.

Hüznü derin çok derin bir minvalde.

Sevgi katıksız hizmetinde evrenin.

Seyyah kalemi ve ruhundan tüten dumanı nasıl da sevdalıdır şair önce Rabbine sonra kâinata.

Bir cihan ne ki?

Ya da daim kılınan bunca cihan harbi?

Kimse kim celladı şairin asla korkmaz ne ölümden ne yazmaktan sadece Rabbinden korkar ve Rabbi rıza göstersin ki yazmakla yandığı yüreğini salar boş beyaz bakir masum sayfalara.

Çocuk gibi neşelenir her andığında sevgisini en çok da annesini:

Saf tuttuğu öylesine bir boyuttur ki ve saf addedilir şair insanlar ne de güzel kafa bulurlar çocuk yanıyla dalga geçerler oysaki dalga demek aşktır şairin kitabında dalgalar sonsuzluğun ibaresidir ve boyundan büyük iken dalgalar asla korkmaz ki şair çünkü teslimiyeti tamdır Mevla’sına.

Sarmalında evrenin ve zamanın…

Dağlar aşar yetmez.

Aşkın resmi mi elbette sevgiden ötesine yol verirken Rabbi severek iman ederek hayatı ve aşkı resmeder.

Cin Ali çizmeyi dahi beceremezken şair, yazarak çizer resimlerini evrenin.

Sandığı kapalıdır.

Sandukası bir köşede onu bekler.

Lakin yaşam bir nimetse şair de ona sunulan bu ayrıcalık ile doldurur heybesini ve kesesini.

Ki…

Ah, kaç akçe saklıdır ki cebinde?

Ah, kaç ukdedir dünde kalan?

Ah, resmettiği şu cihan ne ki ne de olsa iki âlemdir ruhunun iştigal olduğu hem gününü kurtarırken insanlar şair sonsuzluğa dikili kalp gözü ile sadece yaratılış amacına hizmet eder ve hamt eder…

Canı yanmaz mı?

Hem de nasıl hem de nasıl ama yüreğine su serpen melekler şairin bağdaş kurduğu beyaz bulutlarda asla yalnız bırakmazlar garip şairi…

Deli mi veli mi?

Gülümser ve geçer gider şair laftan sevgiden anlamayanlara daha ne anlatılır ki?

Gel gör ki: sessizliğinin ve saygısının sığınak bildiği kaleminin raconudur:

Her sus pay söylem aslında şair yerine konuşan kâinatın özüdür sözüdür.

Közü mü?

Yoksa külünden doğan mıdır şair?

İşte recim edildiği kadar şair asla ödün vermez taviz vermez ilkelerinden ve değerlerinden.

Değer görmese de bu yalancı cihanda değmeyeceğini bilse de kimi insana yine de cız eder yüreği şairin ve cazgır kara gölgelerden uzak yaşamanın verdiği huzurla ve umutla havale eder Rabbine.

Geri dönümü mü bunca acının?

İyi de boyutsuzluğu ile pekişen asaletini nasıl sunar ki şair eğer ki yüreği ile yazmasa eğer ki yüreği ile sevmese?

Vakti dolmadan.

Bir de altına imzasını attığı o akit…

Seyyah cümleleri kanında dolaşır.

Kökü sağlam toprağına bağlıdır ve ülkesine sevdalı.

Bir neferdir ki şair…

Bir eğitim neferi olarak hayal ettiği dünyalık yolculuğunda kısa sürse de şairin öğretmenlik hayalleri…

Çocukla çocuk olur ki…

Şair zaten çocuktur hele ki annesine olan düşkünlüğü yok mu?

Yanar ve erir.

Çoğalır ve buz tutar.

Hercai duygular eşlik eder ve sevginin ve umudun b/eşiğinde tıngır mıngır sallanır.

Bekler sadece bekler.

Yağacak nuru bekler.

Doğacak günü bekler.

Geceyi bekler.

Aşkı bekler.

Annesini bekler.

Kendini bekler…

Yeter ki: ‘’ol’’ desin Rabbi ve mademki emir büyük yerdendir…

Yarınlara Allah kerim:

Nöbeti bitmez şairin ömür bitse de bitmez çünkü bilir ki: hayat sadece bu dünyadan ibaret değildir ve iki âlemin de nurunda sayıklar güzellikleri güzel kalmak adına meşk eyler yüreği ile ve sadece sever ve diler ve umut eder bir bilinmeze şerh düşer her yeni günde Rabbi ona sunsun diye mucizeleri ve tevafuk eseri nice güzelliği ve aciz varlığı ile her daim her an da huzurunda iken yüce Rabbinin…