Card image cap
Korkmuyorum

Irkı olmayan bir gülüş ısmarladım, vadesi dolacak diye beklediğim ay ışığı ve ters açılı bir sokak lambası aslında abluka altına alınmış bir vazgeçiş.

Sözcüklerin öfkesine yenik düştüm çünkü kendime duyduğum öfkeyi büyütüyordu içimdeki yabancı elbet kendimi her yetersiz hissettiğim yazı sonrası gözümü kırpmadan yırtıp paramparça ettiğim sayfalar dolusu dosyalarım.

Basireti bağlanmış olmalı verdiğim hükmün ve kendime zulmetmenin de ötesinde yükümlü olduğum her şeyden çark ettiğim nihayetimde kendimle savaşıp yenik düştüğüm düzende masa üstümü dahi düzene sokamazken.

Kalıpların dışında belki kalıplara bire bir uyumlu.

Cinnet geçirme ihtimalinin son anda söndüğü bu anlamda kendime dönük bir suç işleyecekken kaderime razı gelip yürüdüğüm yoldan ayrı düşemeyeceğim daha doğrusu yenik düştüğüm dünyada bir arpa boyu dahi yol alamadan içine tıkıldığım kafes ve kısır döngü.

Bir manivela belki de öykündüğüm ve zımba gibi durduğum üstümde jilet gibi bir takım ve kendimi aidiyet duygusu ile kandırdığım üstelik tevazuu elden bırakıp bayağı da bir kendini üstün görme haline de aşina olduğum yıllar elbet gençliğin verdiği bir öz güven ve her şeyi bir anda yapıp tamamlama isteğim ne de olsa bir koltukta onlarca karpuz taşıyabildiğime inandırmışken kendimi.

Komşu kapısı yaptığım okul yolu üstelik mezun olup işim kalmamış olsa da dekanlıkla.

Sözcükler frapan ve şaşalı iklimler, kolumun altında bir dosya ve içi sayısız CV dolu üstelik fotokopi filan da çektirmeden bizzat el yazısı ile kaleme aldığım ve her biri İngilizce yazılmış: başka bir ayrımcılık başka bir öz güven artık kaç karış havada ise aklım.

Öncemden dökülen nameler ve şimdilerde kırıntı bildiğim ve yazılarıma malzeme yaptığım elbet senin hayatın ile bire bir örtüşmese de aynı okulun muzip öğrencileriyiz madem…

Önemi yok ama artık.

Ne senle olmayan tanışıklığımın önemi var, sevgili Nilgün ne de okul arkadaşlarımdan biri ile iletişim halindeyim üstelik öncesinde yoğun bir iletişim kurmuş olduklarımla devamını getiremediğimiz…

Belki de sorun bende sevgili Nilgün ve haftalardır sana düşmüyor yolum üstelik sana yazdığım son mektubun üzerinden devamı geleceğine filan da ihtimal vermemiştim ama öyle yalnızım ki, Nilgün…

Yakınımdaki onca insan ansızın uzağa firar eden.

Uzaklarda onca insan yakın gördüğüm.

Ve saçmaladığım kimi zaman bazen gereğinden fazla konuşup insanların kafasını şişirdiğim ve yanlış anlaşılmalara mahal verdiğim.

Ne zamanki sessizliğe bürünsem içime kapandığım bir ömür olduğu gibi ve ne söyleyeceğimi bilsem de kendime ket vurduğum çünkü öylesine özel şeyler var ki söylemekten imtina ettiğim belki de çok basit ayrıntılar genele yaydığım ama…

‘’Her şeyi yazmıyorum, korkuyorum. Yazarsam çok dağılacağım gibi…’’(N. Marmara)

Öykündüğüm inan ki bu değildi Nilgün. Ne bendim bana öykünen ne de bana öykünüp sırtımdan bıçaklayanlara kin duyuyorum bilakis onlara müteşekkirim çünkü en çaresiz kaldığımda kalemimle tanışma imkânı buldum gerçi önceleri her şey hatta her duygum fazlasıyla izafi idi ama...

Tanıştığım milyonlarca ayrıntı hatta kendimi yönetebildiğim gerçi kolaylıkla uykuma söz geçiremiyorum ama…

Her şeyi ben de yazamıyorum belki de yazdığımı sanıp sonra pişman oluyorum.

‘’Ben iyi bir yazar falan değilim, olmak da istemiyorum…’’(N. Marmara)

İçerik analizi yapacak kadar yetkin değilim ve sana katılmıyorum, Nilgün üstelik sen kısacık ömründe bu kadar yoğun duyumsayıp kaleme almışken…

Bitişik duyguların mimarı hayatlarımız ve benim de dillendiremediklerim üstelik görünenden çok daha zor iken hayatım gerçi görüntüler neye denk düşüyorsa insanların kafasında önceden belirlenmiş sayısız şablon üstelik en çok ben iken yine kendimi kesip biçen.

Bir şehir efsanesi mutluluk ve devasa acılar silsilesi kimimizin hayatı ve çoğu insan milenyumun şartlarına uymuş devasa bir tüketim çılgınlığı ve teknoloji bağımlılığına da ek olarak yitip gitmişken ama görüntü itibari ile herkes nasıl da mutlu ve bahtiyar.

Haberlerin içeriğini tahmin dahi edemezsin eskiden aşk ile masumane duygularla yapılan evlilikler ve birliktelikler şimdi genelde menfaate dayanmış şekilde uzayıp gitmiyor ve kadınların ve çocukların kolaylıkla harcandığı ve boşanmaların dahi öncesinde ya da sonrasında yaşanan kadın cinayetleri.

Öykündüğüm hiçbir rol model yok, Nilgün: ne sen ne de başka bir yazar ya da başka bir meslekten herhangi biri zaten mesleğimin ne olduğuna zar zor karar vermişken kendimi asla yetkin görmüyorum da pek çok konuda.

Bilgi dünyası ve erişimi kolay elbet internet erişimi ile diğer yandan bilgi kirliliği ve sanal dünyada yaşayan insanların yaşattıkları kimse gerçek olan gösterdikleri hangi yüz acaba? Yine de ben inanmayı seçtim en azından dürüstçe var olduğuma inananlar olur diye ben de insandım elbet bana inanan çok sayıda insan var ve benim de inandığım.

Gerçi hayatta dahi yanı başımızdakileri etraflıca tanıyamazken…

Seni analiz etmekten çok senden çıkıp yola kendimle yüzleştiğim belki de eğitim geçmişimizde aynı ekolden olmamız ve ne yazık ki senin ekolünden görüştüğüm kimse yok denecek kadar az.

Gülümsemek adına sırtımı dayadığım dev bir çınar, sevgili Nilgün ve o dev çınar artık benden ümidi kesmişken elbet ben ona hala inanmaya ve güvenmeye devam ederken bildiğim o ki; insanlara ağır geliyorum ve haklılar da bu anlamda yolculuğuma tek başıma devam ediyorum ve o dev çınarımı da her gün anıyorum en azından birilerinin dimdik ayakta kalması lazım belki de o dev çınar benim hayatta sığındığım tek gerçek düş ve düşlerin gerçekleşeceğine dair geliştirdiğim o inanç…

Umudum olmadan yaşayamam sevgili Nilgün.

Ve sevmeden asla.

Yaşadığım kadar sevmekse altına imzamı attığım bir sözleşme ve buna kimse inanmak zorunda filan değil ama benim inanmam gereken birileri olmalı hayatımda bir hayal ürünü ya da gerçek, ben bile bunu bilemezken…

Bilmemek belki de en güzeli ve kendimi güvende hissettiğim ama en çok okuyucuya inandığım ve tek şahidim iken elbet Yaratandan sonra ve hiç sevmediğim kadar seviyorum işte hayalinin benim için bir aldatı olduğunu bilsem bile…