“Kalıcı
olmak bir arzudur, sonsuzluk ise bir yanılsama.”(Pessoa)
Yüreğimin
hazırladığı iddianameyi yüce mahkemeye sunmak adına geldim ve alabildiğine
gerginim ruhumdaki kasılmalar bedenime yansıyor yetmiyor devasa bir lanet iken
üstüme çöreklenen…
Yürek
denen dehlizde ise gölgeler saklıyorum genellikle çocukluğuma dair gölgeler ve
sunumlar ne de olsa gerçeklerin hercai gerekçelerinde saklı bir ütopya iken
mutluluk.
Kaskatı
kesilmiş düşlerim var hali hazırda.
Sudan
sebeplerle terk ettiklerim ve tarafınca terk edildiklerim…
İçim
kıyılıyor delice esen rüzgâra muhalifim az evvel geldim sokaktan ve tüm
hayallerimi ütüleyip bir bir serdim ruhumun penceresine yetmedi…
Hanemizin
müdavimi kuşlar bir bir tünediler pencereye ve tüm giysilerim zedelendi ve ne
yazık ki aç karınlarını doyurmak adına mütemadiyen gagalıyor ve tartaklıyorlar
en başta da düşlerimi.
Mensubu
olduğum İlahi Mahkeme.
Namazımı
aksatmamak adına rötuş yaptığım hayatım.
Sözcüklerin
kalibresinde saklı sırlarım.
Top
tüfek kuşandığım.
Kılıfını
kaybettiğim silahım.
Endamlı
hüznüm ve yeryüzündeki kabrim.
Kıblemde
aksayan ayaklı sözcükler her biri sanrı yüklü ve imge olmaya özenen naftalinli
anılarımı anda mevcut kılmak adına kalemime ‘’yaz’’ emri veren vefalı ilham
perim yetmedi…
Kalbimi
hedef alan aşk meleği.
Elbet
gözüme kestirdiğim değil ara ara kestirdiğim divanda daldığım uykuya bir
mezarlıkta son verdiğim ansızın irkildiğim arsızca dirildiğim ve kuram dışı
aşkın özlemine bandığım yanlı yansız sevgim…
Arz
ettiğim.
Talep
bulmadığım.
Eğitimini
aldığım mesleğin yüz karası ve her halükarda arz-talep eğrisindeki optimum
noktasını ıskaladığım…
Islıklandığım.
Iskartaya
çıkan ilk gençliğim.
Methiyeler
yazdığım hayali aşklarım.
Platonik
takıldığım ömre atıfta bulunduğum ve hitap ettiğim nicesi:
Sevgili
bayım…
Ey,
hayali sevgilim.
Mirim.
Sevgili
hafız.
Değerli
muallim.
Gök
gözlü annem.
Ve
tüm aldatıların mezarda son bulduğu bulacağı ümidiyle savsaklamışken hayatı ve
savurmuşken nidalarımı.
Tartaklanmış
hayallerin bir yansıması iken gördüğüm rüyalar ve işte tasnifliyorum tümden
gelen acılarımı ve frapan sözcüklere boğuyorum ruhumu…
Dilaltı ilacım iken
bir şiir ve hüzne vesile olan meçhul bir şair…
Öfkemi burnumda
taşıdığım dünümle özdeş olmayan günümde saklı o hazin sunumu kaderin elbette
başım gözüm üstüne yoksa nasıl üretirdim bunca acının hedef tahtası olmasam?
Kara tahta başında
geçen hayatımın ilk yarısı.
Peyderpey öğrenci
ruhumla eşleşen muallim olma arzumla pekişen o sonlanmak bilmeyen arayışıma
elbet şapka çıkarmadı insanlar ve infilak etmeme saniyeler kala…
Elbet rest çektim
olası hayallerime ve her ne kadar hayallerimi gerçek kılsam da devamı gelmedi…
Hayattan istifamı
verdiğim otuzlu yaşlarımın başı ve derin bir inzivaya çekildiğim akabinde
çekincelerimi yıkayıp bir bir ipe dizdim ve ruhumu mandalladım sessizliğe ta ki
2012 senesinin güzüne kadar ne de olsa yüce Rabbim razı gelmedi yaşarken can
çekişmeme ve işte o gün bu gündür devasa skalası ile edebiyata çentikler
atıyorum bazen bir şiir başlığı ile yola düştüğüm bazen sürtük imgelerin
dürttüğü kalemimle yazıya döktüğüm duygularım ve hayallerim.
Hayaletler ise
dünyadaki mezarıma ara ara uğrayan dünden ışınlanmış sanrı yüklü yabancı ve
yalancı dostlarım.
Hararetle
ölebilirdim.
Ki defalarca
zehirlendim.
Haysiyetim önde
gittiği için bir ömür koştum peşinden bir de sevginin…
Ulağı olduğum aşk.
Taban tabana zıt
olduğum insanlar.
Atandığım mevkii ve
makamlar.
Sokak lambasına
duyduğum sevgi ile nöbete kaldığım uzun geceler şimdilerde cennetimi yaşıyorum
aslında hâsıl olan cehennem olarak addedilse de ben sevgiyle ben özlemle ben
iman gücümle hayatımı cennete çevirdim elbet kalemin sunumunda elbet içimde
yanan ateşle sönmesin diye de bu ateş her gün sayısız odunla beslediğim ruhum
ve yazma aşkım.
Bir nebze de olsa
insanlar şükretmeyi bilselerdi bu dünya an itibari ile cehenneme dönüşmemiş
olacaktı…
Hamt ettiğim kadar
dündeki isyanlarım adına af dilediğim ve rükû ettiğim.
‘’Kimseye ait olmamak, kendime bile!
Durmadan gitmek, sonu olmayan
Bir yokluğun peşinde
Ve ona ulaşma isteği içinde!’’(Pessoa)
Kendimi ararken rast geldiğim bu dörtlük nasıl da yansıtmakta
haletiruhiyemi…
Bir metafizik kavramı iken sözcükler ve işte hasat zamanı
ömrün aşkı ve umudu tüm hücrelerimle nüfuz ettiğim kadar da içime çektiğim…
Teşekkür ederim yüce Rabbim ve nasıl da müteşekkirim Sana ve
kadere keder başrolde olsa bile üstelik acılarımla beslendiğim kadar sonsuzluğa
da vakıf iken hasretin uzamında en büyük özlemimi dindiren yine Sensin…