Vurgun yediğim bir anlatının alıntısı da değil çalıntı hiç değil sessizliğin hicvinde kundaklanmış iken yüreğim…

 

Alametifarikası ömrün ve putların kırıldığı potların yaktığı sahi, kaç puntodur yüreğimin büyüklüğü?

 

Cafcaflı bir hayat dilemedim Tanrıdan aslında bilemedim de kutsandığımı ve işte kutsalım kitabım ve işte kudretine taptığım yüce Yaratan.

 

Na’şını yeni kaldırdım Eylül hüznünün şimdilerde eksilen başka şeyler var içimde ve eskiyen yıllardan alıyorum öcümü aslında sessizlik benim hörgücüm ve lal yüreğimde çağlıyor kâh nidalar kalemin peşi sıra sürüklendiğim kâh naftalinli anılar cılkı çıkmışken dünyanın öylesine bir cendere ki içine tıkıldığım…

 

Zanlar susar mı hiç? Zamlı tarifesidir ne de olsa gıybetin…

 

Zaman durur mu hiç? Oysaki hazır ol da beklediğimdir beklendiğime dair bir ipucu olmasa da ve işte beklemeye aldığım mutluluğu muradım dil yaram ve şiirlerim bazen gözaltı bazen dilaltı…

 

Kaç amberdir peki yüreğimin teçhizatı ve kaçın kurasıdır sözcükler bir duygu familyası ya da bir ihbar alo 155’i aradığım yoksa acilin ç/ağrısı mı annemin kalbinin ve nefesinin kundaklandığı keşke olmasaydı hayatın gerçeği…

 

İzindeyim ve gizinde umudun ve işte elimdeki sihirli değnek ne zamanki tutulsa nutkum kalem devrede bazen devre dışı ilham perim ve tüm devrelerimin attığı bazense demli bir yolculuk dertlerin eşlik ettiği yalnızlığın da mimarı iken şiirlerim…

 

Ak akçem kara günüm.

 

Ak alnım yazgıma sirayet ettiğim…

 

Akça pakça teni göğün ve hali hazırda masum kaldığım kadar manzumelerin infilakı ve evet, ben içine gizli gizli yağan karıyım kâinatın…

 

Bazen yağmura kapıldığım bazense sele.

 

Manidar şiirlerden aldığım gücümü boş yere de evermedim hani sevdalı kalemimi.

 

İçimdeki devasa yangın ve kulp takılan varlığım illa ki ve nice kinaye nice nazire nice hikâye aşkın tutumlu özlemi ve yalnızlığımın ibrazı…

 

Kumdan kalelerim ne de olsa ben devasa bir kum saatiyim:

 

Kum dökerim yetmez…

 

Kumlanır ekran hüznüm görünmez.

 

Kukumav kuşu gibi tünediğim kırık dalım ve mizacım…

 

Kurdeşen de döktü mü evren ve kilit noktası yaşamın bazen bir mağara adamı bazen bir mama aşkın ertesi yağmalanmış olsa ne ki yürek adına milenyum denen çağda?

 

Güz bir geldi pir geldi. Pürü pak alnım nasıl ki secdeye kapandı ve işte içtimada geçen zaman bazen duraksadığım ve her sus payı söylemde ruhunu rahmetle andığım şairlerin izinde sevginin sisinde göğün beyazı yerin nazı niyazı ve yerleşkem iken beyaz sayfalar yağan nurun telaşı ve nazlı sesinde aşkın tümden gelen heyecanıma yenik düşüp de aşktan neyse düşen payıma ve paydası yaşamın bense üç noktalı bir sevda masalıyım Rabbimin nezdinde…