İçimde saklı tuttuğum bir özne var
özlem duyduğum gizemin yolcusu nurlu bir varlığım.
Hayatımı ihya eden değil infaz
edenim.
Hayatımı yaşanır kılan değil öldürücü
bir kuvvetim.
Nazarında insanların ve nezdinde
doğanın, yakarışım Tanrıya ve aşkın hikmeti ile solumdan vurulduğum her
solumdan kalktığımda sağ ayağımla ilk adımımı attığım ve dilimde Besmele ve
yalnızlığım kayıt altında kendini bilmez insanların şirretinde ve şerrinde
saklı nurlu yalnızlığım.
Tebessüm ektiğim mısralar.
Küfemde saklı mevsim.
Mevsim dolu ikilem.
İkilem dolu rütbem.
Pazarlığa oturduğum evrenle ve
içtimada geçen günlerim…
Artık şafak saymıyorum çünkü gece ile
işim yok.
Saati asla kurmuyorum ne de olsa
kurmalı bebeğim.
Evhamla yaşamıyorum ama endamım da
yitik.
Efkârıma tuz basıyorum ne de olsa hep
yeniğim.
Yanık ve de yüreğim: tebessüm
saçtığım günler dünde kaldı ve öykündüğüm öyküler beni beklemekte lakin ne
zaman yazarım belli olmaz ne zaman azar da insanlar nazarında yer bitirirler
Tanrı bilir.
Sübyan sevgiler.
Surdan kaleler.
Sır dolu aynalar…
Sahi, ben kimim?
Kimyamdaki serkeş sözcükler ve evet,
kan yerine sözcükler akıyor damarlarımda bazen pıhtı atıyor imgeler ve safsata
yüklü söylemlerden uzak insan pazarında sergileniyor sevici nefisler.
Nefesim yeter mi sahi?
Bir sürahi dolu imgeyi katık edersem
bedenime elbet şahlanır kalemim elbet sonsuzluğa kanat açar şüheda düşlerim.
Rengim mi?
Ne komik.
Rakımı mı yüreğin?
İyi de daha ne kadar yükselebilir ki
insan?
Refüze edildiğim mi?
Varsa yan bakan çizerim varsa
arkamdan konuşan çeker giderim.
Çekincelerim ve yuhalandığım.
Çakal sürüsünden uzak ormanda
kundaklandığım…
Öyle ya, balta girmemiş yüreğimden
kimi uzak tutabildim ki aslında yolgeçen hanı bildiğim sevgiyi kim daha da
rencide edebilir ki?
Ve daha ne denli rencide edilir bir
insan?
İsyanım Tanrıya: umarım af eder beni.
İbrazım yargıya umarım kodese düşmez
yüreğim.
İnkârım kendime umarım infaz vaktine
yetişirim.
Açılan kayıtlar ve de:
Bankada bir süre mevcut olmuş olsa da
memuriyetim asla taviz vermedim sistemden ve de: mademki ben uyamadım sisteme
sistematik bir arayışla kanat açmadım mı bilumum mesleğe?
Turuncu güneşin kor sevdası.
Atlas yüreğin aşka vedası.
Verandada geçen günleri gün ışığının
bense geceyi ve mehtabı dört gözle beklemedeyim.
Mücbir sebeplerden kaçırdım güneşin
doğuşunu.
Münafık gölgelerden yaka silktiğim
kadar meclise sundum dilekçemi ki bildiğiniz meclislerden de değil: elbet şiir
meclisi elbet çoğunlukla ilişiğim kesildi hayatla lakin hayat nasıl ki şiirden
ibaretti bense imgelerin çağrısında nasıl ki vücut buldum…
Kimyam ve yer çekimi bense potansiyel
enerjiyi kinetiğe dönüştürmek adına aklımın koridorlarında gidip gelmekteyim.
Mevsim sıkıcı günler uzun geceler
kısa.
Nasıl ki beş karış açık kaldı ağzım
kulaçladığım kadar ne kadar saçmalık varsa itirafım Tanrıya…
Ben kim miyim?
Kibirli bir sevgiyim ben ne de olsa
aldım ağzımın payını sevmelerden…
Kim miyim?
Kimyam ve fiziğimle sair nedenlerden
içtimada geçen ömrün kibirli saltanatını sürmekte iken belki de dünün…
Dünde kaykılmış ruhumla ve andaki
mevcudiyetimle ve de iltimas geçmişken kadere…
Tuza bandığım yürek ve mabedin
infilak ettiği gözümün de toprağa baktığı çiçek ertesi bir düşüm belki de asla
var olmamış bir canlı cansız nesneleri dahi yüreğinde barındıran lakin bir Allah’ın
kulu beni yüreğine almamışken…
Dayatmaların karanlığında ışısa
gözlerim ne ki?
Karanlığın çekiminde yere düşen bir
top olsam kime ne ki?
Ve işte zıplamakla haşır neşir zıpkın
yemiş yüreğimden sökün eden kanla yıkarken sözcüklerimi azat ediyorum kalemimi
ve ayan beyan sevişiyorum sözcüklerle bilsem de çok ayıp olduğunu kaybolduğumun
ertesi sadece kayıt altına alıyorum bana tanınan ve kalan zamanı esef yüklü
insanoğlunun bitimsiz çekişmelerinde bana atılan çengel ile salınıyorum göğün
bitiminde ve yitmeyi bekliyorum ve gitmeyi kendimden ve bedenimden belki de…
Asla var olmadığımın kanıtıdır
insanların ipe sapa gelmez sözcükleri ve ben inanılmaz bitik ve yorgunum:
Sevgisizliğin tohuma kaçmış kininde
ve kirinde saklı bir nur topu olsam ne ki ne de olsa yalnızlığın öyküsünü
yazıyorum günbegün büyüyen hüznümle ve acıyan yüreğimle hele ki dibi görmüşken
tüm hızımla bazense önünü alamadığım hüznün gölgesinde yeşeriyorum ve tabiri
caizse çektiğim acılardan zevk alıyorum bu bağlamda kapım açıktır sizlere ve de
yüreğim mademki hedef tahtası…
Elinizden geleni ardınıza koymayın
ben ki peşime takılan kuyruklu yıldızın endamlı varlığı ile ışımayı da görev
bilmişken…