Düşlerim maviden mintanını giymiş oymak beyi saadet bildiğim sanırım beylik bir sözcükten ötesi saklı içimde ve tinimde.

Rüzgârın sallandırdığı salıncak.

Aşkın hizaya getirdiği yürek.

Aşikâr yalnızlığım aşkın nakkaşı sefil yüreğim ve kalemim.

Hızması kaybolmuş güneşin ve terleyen alnım ve alın terimden damlayan sözcükler elbet muktedir olan yüce Yaratan bense müdavimi ve muadiliyim sevginin.

Bozguna uğramışken ve de bozuntuya vermezken…

Ah, rüştünü ispatlayamadığım o yetim kız çocuğu sinemde saklı miski amber sirenleri çalarken ölümün ve simamdan s/üzülen yaşlar.

Bir kıtlık vakti düşmüşüm yola.

Kıt kanaat sevenler ise asla değil umurumda.

Kat izinde saklıyım sevginin ve katlandığım acılar.

Sancılı bir katarsis bu: hem sözcüklerle hemhal olduğum hem de iç sesimi analiz ettiğim ve işte koltuktayım: hem terapist hem danışan.

Psikoloji ile içli dışlı olduğum yıllardan geride kalan.

İma ettiğim sevmek. İmha etmek adına kötülüğü ve boca ediyorum iç sesimi; dış ses baskın olsa da umurumda değil ve münazara ettiğim kader.

D/okunaklı alın yazım. Dünde kalan el yazım.

Elyaf sevinçler endamlı kalbim esefle kendime söylendiğim…

Kıyı köşe uzanıyorum kim varsa geride kuytuda.

Kıyısından köşesinden nasipleniyorum gün ışığının elbet depoladığım kadar sevgiyi ve ışığı geceye dönük yüzüm gecenin sarmalında günün pervazında.

Güleç yüzüm solmak üzere.

İlham perim başımda uçuşurken.

Ve uğurlu sayım ve uğurlu tek eşyan elbet kalemim:

Ne kin tutan ne de kir…

Ne kinaye yüklü ne de sıradan bir sevgi.

Nemli hava demli mevsim ve yürekte yaşanan merasim…

İhya edilesi bir kalbim var benim ve nice insan nice yürek ihya edilesi.

Sıradan geçiriyorum duyguları ve resmigeçit yapıyorlar ve sözcükler öbek öbek kimi insan hınç dolu ve hırçın rüzgâr savuruyor saçlarımı ve sözcüklerimi…

Kelebek kanatlarım nasıl da duyarlı ve işte rüzgârın duvağına saklandığım bir o kadar tozu dumana kattığım oysaki ben sadece bir kelebeğim kozasından yeni çıkmış ipek böceği ve ölüme meyyal ve geri sayım başlıyor…

Yirmi dört.

Yirmi üç.

Kaç saatim kaldıysa geride.

Kaç saatim kaldıysa ben ölüme yürürken ve sadece önüme bakıyorum ve pul pul dökülüyor tenim ve tinim ve titrim sevgi uzandığım sonsuzluk denen rahle ben aşikâr aşkım ve sevgiye ve ışığa âşık.

Gün yüzlü sözcüklerim merhalesi ömrün.

Süzgün yüreğim ve kaybolan siluetim.

Ben sadece bir kelebeğim.

Bir ömrü kozamda geçirdiğim ve tek kozum sevgi iken eşleşen yüreğim sevgiyle ve sözcüklerle katmer katmer açan güllerim gül yüzüm ve seyyah mealim.

Hızmam kayıp.

Hızım sonsuz.

Hazzı sevginin hamt ettiğim.

Kendimde hak görmediğim ne ise önüme sunulan.

Kap kaça uğrayan hayallerim ve sahip olduğum her şey çalınmışken şimdi saat tutuyorum.

Yirmi iki.

Yirmi bir.

Esefle bakıyorum endamlı âleme.

Elham dilimde ve Besmele yüreğimde ve tevekkül yüklüyüm…

Bir ömür çalıştım çabaladım bir ömür sevdim ve bir ömür sardım başa sarmalında yerin göğün ve t/aşkın mizacı yok sayanlar kimse kim ben elbette sevdim yürüdüğüm kadar aHa Hakk’ın yolunda.

Bir güzergâh ki yürüdüğüm yol.

Bir seyahatname adeta içimden geçen.

Defolu sevgiler, delişmen rüzgâr ve fıtratım.

Aşka askıntı olan özlem artık kime ya da neye özlem duyuyorsam ve sessizliğim iken verdiğim en büyük tepki ki Sağır Sultanın dahi kulağına ulaşan.

Bir ulacım ben.

Ruhumdaki serap.

Yürekte saklı binlerce duygu ve sözcük.

Ne hantalım ne sıradan ne de herkes gibi.

Devasa bir hangar duygularımı depoladığım ve yüce Rabbim bana bahşetti kalp gözümü.

Duygularım ve hırpalanmış mizacım.

Yorgun olmak gerekirken ve de çaresiz…

Ah, ulemasıyım kalemin ve kazan kaldıran bir yeniçeri gibi otağı kurduğum gök kubbe ve surelerden alıyorum gücümü ve zaman yitmekte.

Az sonra dağılacağım.

Az sonra d/ağlanacağım.

Bir anıt mezar saklı yolumun üstüne ve ben ağıtlar y/akıyorum.

Arzı endam eden cümlelerim bazen afaki addedilen ve izbelerde saklı münafıklar bense güneşin ta kendisiyim gece bile aydınlık içim ve önüm ve zaman aleyhime ilerliyor.

Ben sadece bir kelebeğim.

Kozam imha edildi. Tek kozumda oysa mabedim.

Tek kozum şimdi sevgi ve zamansız soldu düşlerim aman vermedim asla da ah etmedim.

Alyuvarlarım. Akyuvarlarım.

Yuvasından fırlıyor gözlerim.

Yokuş yukarı tırmanıyorum: yok, yok, uçuyorum.

Hasretim ben ve g/izim.

Defolu bir günde doğdum ışık hızında sevdim ve yaşadım.

Ve işte zaman doldu.

Ben bir kelebektim artık değil ve dökülen pullarımdan deştiğim yüreğimden ve yandığım kadar külümden yeniden doğacağım Rabbin izniyle ve izini sürdüğüm sevginin daha kaç kitabını yazacağı şakıyan yüreğimden sökün eden duygulara ithafken ölümüne sevdiğim kadar ölümüne yazdığım bir aşk değil bu sadece: aşikâr kâinatın tümü elbet hiçlik makamında saklandığım bir ömrü bir güne sığdırdığım kelebek mizacımla yazdığım kelebek ömürlü yazı ve şiirlerime de umudu ve sevgiyi yaydığım elbet inanç iken tek tutanağım…