Tanrının yansızlığında seken kör kurşun

İçimin hangarında yaş döken ölü kuşun

Efkârını didikleyen iklim

Efsunlu bir dilemma adeta şiirin verdiği hüküm…

 

Alıcı kuşlar tabiat harikası d/okuduğum yürekten

Dökülen yaşın ihlali

Sihri yalnızlığın

Baş veren umut dahi kayıpta

Ansızın tetiklenmiş hüznün sarnıcı

Uleması günün uyduruk hikâyelerin başkahramanı

 

Bir yeti ise üzgün kalem

Bir yetimse dünde kalan

Yetersiz bakiyesi sıfatların

Hırpalanmış kanatlarımdan

Damlayan kanın boğduğu

Sefaletin imgesi sözcüğün ansızın şiir olup da doğduğu.

 

Oluk oluk akan sözcükler

İzafi bir eksende saklı kader

Evhamlı örtüsü sevdanın

Üstü örtülü değil dualarımın

Ötüşen kuşlar hiç değil meali yitik olmayan

Kelamın dahi yetemediği

Bense izini sürdüğüm selamın yitiminde

Göze geldiğim kadar tek saniyede

Veda ettiğim minval.

 

Kıpraşan ruhun beşinci mevsiminde

Kurban verdiğim ömrün dilemması

Varsın olsun aşk da hüzün de yüreğin dil yarası

Varlığa dair her kehanet biçen zamanı

Yokluğun çığlığına emanet dualarımın yağdırdığı

Rahmeti

Tek nefeste içime çektiğim.

 

Bir kafesse göğsümde saklı o tebaanın alt ettiği

Yokluk ve dirlik ve varlık ve güme giden her duygu

Yalıtılmışlığın esrarı

Söküklerime asılı göğün kanadı

Yavru kuşun çığlığı misali

Ekin tarhında zamanın

Emanet canımın

Efkârı kaldırmayan bünyemden

Arda kalan o tortu.

 

Varsa yoksa uleması mevsimin

Diri ve dingi bir yürekse tek arzum

Kayıtsız ve kasıtsız aşkın mezarını kazdığım kadar

Uluyan köpeğin de asla kabul görmeyecek

Gökten yağmayacak kemiğin devasından arda kalan bir dilek

Dilsiz şeytanın lanetinden ayrı düşen

Varsa yoksa özde saklı hakkaniyet

Asla da sonlanmayacak o masumiyet.

 

Varsın feragat edeyim yaşamaktan

Yalnızlığın ve göçün tayin ettiği nihayetinde

Kavuşacağım Rabbime sonsuzluk biçili bir tema iken

İçimde saklı tuttuğum hürriyet…