‘’Bir şiir yalnızca bir şiir midir
efendi?
Bir şiir yalnızca bir tesadüftür
efendim.
Hayat gibi, dünya gibi, aşk gibi,
insan gibi…’’(Alıntı)
Sözcükler mi cürüm eden?
Sunası mı aşkın yüreğe rücu eden?
Aykırı bir hayat mı zararı sadece
kendine elyaf üzünçler ve muteber kılınmış bir onaylama ve ben yine geç kaldım,
bayım:
İzniniz olursa geç kâğıdı alacağım
sizden.
İzinsiz geç kalmışlığıma rağmen bilin
de elimi çabuk tuttuğumu ama içimde kalan ukdelerdir sabırsız na’şımla
derinlere gömüldüğüm elbet topraktır beni çeken bir de aşk.
İhya edilesi yüreğimi imha etmekse
son arzum o halde bunun bir şiire meyletmediğini ilk bakışta anlarsınız.
Nazarınızda çömez bir kalemim belki
de sadece bir nokta ama ben onay vermiyorum ve üç noktada buluşalım diyorum
size.
Yeteri kadar noktayla iştigal olduğum
bir ömür ve ünlediğim ya da ünlendiğim…
Devasa bir paranteze de sığarım ben
yükümle ve sözcüklerimle ne de olsa titrimdir yalnızlık ve ben dertlerim
olmadan yaşayamam bir de sevmeden elbet sizi de lakin sizden onay beklemiyorum
sevmek için zaten ne zaman sordum ki insanlara severken?
Ama her halükarda soruyorum da elbet
iş kendimi sevmeye gelmişken.
Bu aşka bana iki beden büyük ve
içinde kayboluyorum.
Aşina olduğumsa özlem yüklü
çetrefilli bir yol ve öznem gizili yüklemim de k/ayıp sanırım ölüme aş eriyorum
ve sözcüklerin dipçiği ile kanatıyorum bir kere daha kalbimi.
Muhafaza etmem gereken bir kimliğim
var hem.
Muhalif olduğum elbet siz ve herkes
çünkü ben sevmek için yaratılmışım bir o kadar da canıma kastım var iken…
Terli terli soğuk su içmem.
Düzenli tansiyonumu ölçerim.
Ama bu kadar gerisi teferruat ve
herkes gibi ben de kaderimi yaşıyorum ve ölümün nereden eseceğini değil tahmin
etmek düşünmek bile ürkütüyor beni.
Bir imla hatası olarak çıktım hem ben
yola:
Birileri gül, dedi.
Birileri Gül diye seslendi arkamdan.
Bense güme giden ömrümle hibe
ediyorum sessizliğimi.
Bu yola başımı koydum hem ben.
İntikal ettikçe detaylardan yenidünyalar
inşa ediyorum ve işte ansızın da kanatlanıyorum.
Teyakkuzda geçen bir ömür ve ben aralıksız
sınırda nöbet tutuyorum belki de sinir denen bağlantılar ve tüfeğim elimde
kazdığım siper de en derinde…
Ve işte karanlık belki de şairin
dediği gibi:
‘’Karanlık şiir; akşamların birbirine
benzemesinden
Karanlık çağ; aşkların birbirine benzemesinden
Karanlık mektup; sözlerin birbirine
benzemesinden.’’
Ve karanlık içim: içerlediğimdendir
belli.
İfşa edilesi bir aydınlık özlemi ise
peşime takılan ve ifa ettiğimden öte karanlığı diskalifiye edip gün ışığı
depoladığım yüreğin de infilakı.