İlahi Çağrısı adeta yürek ağrılarımın
kımıltısında saklı o göç etme arzusu bir düş misali gezindiğim hayal dünyamdan
çekilmediğim kadar çekinceleri hayatın ve gerçeklerin belli ki ben yine bir
bilinmeze meylettim…
İklim ve güneş savururken nidalarını
volta attığım o uzun koridorun olmayan kapısından sızıyor içeri tesirli bir var
oluş çağrısı ikiletmeden sevmenin de hikâyesini işliyorum çoğaldığım kadar da
yas tutuyorum şehrin derbeder surlarına sarılı sırlarımı tek paylaştığım nasıl
ki Tanrı izahı olan olmayan izafi sözcüklerden fal tutuyorum ve af diliyorum
Tanrıdan.
Burnu K/af Dağında sayıklanan
gecelerin zifiri örtüsü ölümü imleyen yalnız ve yaralı varlığımı mimleyen nice
insan varla yok arası addedildiğim kadar noksan kılındığım oysaki yüreğim
aralıksız nutuk atıyor içimin sokaklarında telaşla koşuyorum yalın ayak ve
çıplak ruhumla çığırından çıkmış insan izleklerinden canhıraş kaçıyorum.
Bir sözcük dilerken evrenden…
Binlercesi yağıyor nur misali nar
misali nazenin kalemimden dökülürken yaşlar yas yüklü dualarım yeter ki kabul
görsün Allah katında, demenin ve ibadetin bin bir hali içimde devasa bir tarla
aklımın ırmaklarından suladığım kareler ve mizansenler sayıkladığım renklerden
en müşkülü iken siyahın dilberi aydınlık yüzü gecenin elbet mehtabın tüm evreni
bir saniyeliğine de olsa aydınlık kılabildiği…
Türküler çığırıyorum bir yandan.
Türk olmanın şerefi ile tümden gelen
bir sızı ile sonlanıyor hiçliğim ve karışıyorum insan içine oysaki…
Oysaki inzivada geçmişken en güzel
yıllarım…
Oya misali işlediğim ruhumun da
dinmezken tasası…
Gece oluyorum günün ortasında.
Gün mizaçlı bir şiirle dikiyorum
söküklerimi oysaki ben iğne iplik tutmayı bilmem ve hep de annem dikerken
söküklerimi…
Çağrıldığım kadar da ç/ağın uzağında…
Ç/ağladığım kadar varsa yoksa aşkın
tuzağında.
Yalnızlığımı besteleyen ebabil
kuşlarına öykünüyorum ve ruhumun çıplaklığını şiirlerle örtüyorum.
Bazen bir masa lambasına denk
düştüğüm.
Bazen masallar yazıp giyindiğim masal
kahramanı…
Anlatıcısı olduğum bazense figüran
rolümle tasvip etmediğim ne varsa tasvir etmekle yükümlü olduğum.
Gecenin çığlığında esneyen ruhum.
Ruhumda saklı gizin mimarı iken kâinat.
Annemin dualarına muhtaç olduğum
kadar annem de bana muhtaç, demenin aslında dilimin varmadığı aklımın ermediği
ve söküklerim diktiğim yerden daha da çok sökülüyor.
Sökün eden duygular volta atıyor
içimin sokaklarında.
Bense şehla düşler g/örüyorum.
Sahici bildiğim kadınlar ve adamlar
mıntıkamda ve sınır ihlali yapmaları an meselesi elbet gerisin geri kaçıyorum
ama kendimden…
Kendime meylettiğim ölgün zamanların
hatırasına sahip çıkmakla ilintili belki de bir ömür süren kendimle mücadelem.
Hırpani bir gölge hâsıl oluyor
ansızın bense kendim gölgemi çoktan kapımdan kovmuşken.
Fincanları kapatıyor uzaklarda bir kâhin.
Kimi kadın adı olmayan duygulara denk
düşüp kendini yitiriyor ve kapatmadan gözlerini kapandıkları ya da
kapatıldıkları neresi ise sadece hidayetin ve huzurun peşinde devasa bir zincir
oluşturuyorlar.
Kapanmaz yaraları var nice kadının.
Kaptıkaçtıya uğrayan hayalleri ve
çalınan gençlikleri ve hayatları var.
Kapaklandıkça yere düşüncelerimden
çektiğim.
Düştükçe hayallere bazense tuzaklara
gönlüme ince ayar yaptığım.
Sabıkalı kukumav kuşlarına öykündüğüm
ilk gençlik yıllarımdan ve okul anılarımdan kurtulamadığım.
Yüreğimi aşka kapattığım.
Belki de kendimi eve kapattığım…
Kapalı kapılar ardından birileri illa
ki elini uzatıp canımı kolaylıkla yakabilirken ve içimde birikenlerden şiirler
inşa ettiğim yetmezmiş gibi acımadan kendime ve gözyaşına dahi bakmadan
kalemimin ve imgelerimin kundaklanmış yüreğinden dökülen ne kadar şiirim ne
kadar hikâyem varsa gözümü kırpmadan sildiğim ve de tarafınca silindiğim.
Teyakkuzda geçen ömrümün nidaları ve
solan çehrem.
Aşkın himayesinde yaşarken bilip
bilmeden kendi kendimin canını yaktığım.
Akıttığım yaşlar.
Açıp solduğum.
Bazense açmadan…
Açığa alınan bir memur gibi ya da bir
öğretmen açığım olmasa bile açıkta kaldığım.
Açıkta kalmasa da hiçbir yerim
üşüdüğüm.
Tevazu yüklendiğim bazen tasvip
etmediğim bazen tahsis ettiğim duygularım ve düşüncelerim bin bir işe bin bir
mesleğe ve hayale kanalize ettiğim…
Uyruğu olmayan bir hüzün selinde
kamçılanan yüreğimden d/ağlanan ruhumdan aslında kendimden intikam aldığım ve
ertelendikçe göç vaktim her suskunluğumda öcünü aldığım mazim ve kaybolmasın
diye itibarım pür dikkat yaşamımı adadığım kurallar ve kanunlar çerçevesinde
hiçbir işte dikiş tutturamasam da asla kaidelerimden ve hayallerimden
vazgeçmediğim.
Kara kutusu alt belleğimin ve
aralıksız zihnim, içtimada.
Hüznüme şerh düştüğüm defalarca şerit
değiştirdiğim.
Bir rengim olmasa bile en çok beyazla
avunduğum ve masumiyetimi savunduğum ilkelerim ve tüm davam hakla adaletle en
başta kendimle ve bunca insanı ve sevgiyi ufacık yüreğime sığdırabilirken…
Hüznümle coştuğum.
Acımla güldüğüm.
Açmayacağım o kilitli çekmece içine
saklandığım ve kelebek olmayı reddettiğim bir acımdan düşen yaşın dar açısında
alçalmadan ve yüksünmeden ve vicdanımın sesinde saklı iken huzurum ve
yüreğimdeki sevgi…
O minval ki.
O kaideler ki…
Katıksız hüzne bulaştığım.
Kayıt açtığım her yeni gün her yeni
duygum ve her yeni şiir…
Özlemin balçığında aşkın hasretinde
açığa alınmışken duygular ve açmadan solacağımı bile bile açık vermemek adına
iç sesimdeki feryadı ve mutluluğu baş göz yapıp kendimi sakladığım duvarların
aslında dili de kulağı da var iken…
Bazen göz hapsi.
Bazen göz nuru.
Bazen gözyaşı.
Göze geldiğim.
Köze döndüğüm.
Kordan hecelerimle kös kös değil
içten sevebilmişken kâinatı ve bunca insanı…
Mevsimin de diline düşmüşken şiirlerim.
Şiirden bozma bir evren inşa ettiğim.
Küs gecelerin kör hecelerin ve kör
noktaların da çok uzağında sektiğim kadar da ansızın sobelendiğim kalemin
minvalinde miadı dolmuş hayalleri tefe koyup yeniden hayaller kurabildiğim…
Ve evet, kuram dışı olsam da kurada
çıkana niyet edip nasiplendiğim kadar da kural tanımaksızın sevebilip yazarken
belki de ilkeli ve dürüst olmanın bedelini ödüyor ve yarına sağ çıkmanın da
mucizevi esintisi iken İlahi Rüzgârın ve ilham perimin saçlarımı
dalgalandırdığı kadar başıma yağan kara da nura da şükürler olsun ve sonsuzluğu
kucaklayabilmem de raconudur hani içimdeki nazın da niyazın da dinmediği ve
asla dinmeyeceği gerçeği ile hayallerimi buluşturabilmişken…