Haznemde yorgun yıllar, azizim ve havsalamdan taşan taşkınlara mahal veren rüzgâr.

Lepiska saçlarında yalnızlığın, nazenin düşler biriktirdim bir de düşmüşken aşka narin varlığımla kutsandı bu sefer yalnızlığım.

Cüret etmediğim kadar cılızdır sesim.

Cüret ettiğimden fazla en yüksektir ansızın firar eden iç sesim.

Temkinliyim hem artık düş g/örerken en azından yalnızlığımı ufalıyorum düşlerde verilen antrakt ile gerçekleri dilimliyorum dilemmasında ömrün dilaltı şiirlerimden sakıncalar biriktiriyorum aşkın her faslında, hasılası özlem ve hüzün olan devasa duygular saçıyorum sağa sola.

Sağdıcım rüzgâr.

Solumda saklı gamlı nota.

Serencamı ömrün ve semaya dönük yüreğim ve ellerim.

Boykot ettiğim hayat bazen deklare ettiğim ölüm öncesi ve izafi bir rotayı mesken eyleyen münafıklara vereceğim cevaptır elbet her acımı her sıkıntımı Rabbime havale ettiğim.

Bir bülten adeta gece.

Baskına uğrayan sözcüklerim.

Geçkin şarkılar ve kâinat orkestrasında saklı bir vaveyla ve kıblemde saklı ölü nefsim ve içimde tuttuğum her acım ve her nefesim.

Münazara ettiğimsiniz, azizim ve külfeti bende saklı hüzün geçidi.

Aşkın öykündüğü mutluluksa bana çok uzak en çok özlemle ve acıyla beslerken yüreğimi.

Günler uzuyor geceler kısalıyor bense aynı boydayım.

Seviyorum ve sanıyorum ki başım arşa değecek…

İçim yanıyor ve kanıyorum ki; yerin kaç fersah aşağısına ışınlanacağım.

Duygular var sökün eden.

Dualarım var huzur veren.

Duayeni olduğum sözcükler var, beni yoran.

Yol yordam bilmeme ne hacet ne de olsa doğaçlama yaşıyor ve seviyorum ben.

İstilası yüreğin ve ifası duyguların ve izahı olmayan acıların kıblesinde doğan güneş ve dolunay geceden firar ettiğim günü geçiştirdiğim ve her kuşluk vakti yüreğimdeki yaralı kuşu dualarla beslediğim.

Bir rengim var ya da yok.

İdame ettiğim kadar idam mangası beklemede bense tehir ettiğim kadar ömrü ve mutluluğu yüreğimin ateşi günbegün büyümekte.

Hazan boyutsuz.

Hüzün girift.

Çağlayan sureler huzura delalet.

Ağlayan sözcükler çelimsiz.

Ağdalı söylemlerin uzağındayım ve ömrün tuzağındayım gel gör ki azizim; ben firari bir çiçeğim zemheride açan gün ışığında solan tezatların kızıyım ve tezatların rüzgârı ıskaladığım mutluluğu ıslıklayan iblisin uzağında ve yüreğin kanlı duvağında esen rüzgar vızıldamakta.

Nazenin yürek coğrafyam.

Naif sevgim ve intizarım.

Meylettiğim bahar ve mealim toprak.

Topak topak olmuş sözcüklerle maya çaldığım gölün başında beklemedeyim.

Sakin ve sıradan olmayan.

Serkeş ve gönül hırsızı olmayan.

Olmadık hayallerimi gerçek kıldığım kadar yaralıdır varlığım ve kanamalı sözcüklerimi es geçip bir ömrü sessizlikle geçirip ansızın infilak eden iç sesimin geciktirdiği bir çığlık gibi giyindiğim mintanı savuran kollarım ve içimdeki fidanı koparan yalnızlığın müdavimi rüzgârın haşat ettiği bir çiçeğim.

Günüm ve gecem aşkın ikamesi.

Mevsim ve hüzün reçetem, yalnızlığın bestesi.

Açılıp kapanan kapılar ne ki kovulduğum doksan dokuz köyün de muhtarı olmaya baş koydum madem…

Ve matemimle övündüğüm.

Mabedimin işgal edildiği.

Aşka ve mevsime öykündüğüm muadilimse yalnızlığın uçuşan peçesi.

Bir konuk bir de doruk bildiğim beni ziyaret eden hayallerin otağı kurduğu kubbede salınan bir yaprak gibi yiğitliğe gölge etmeden bitiminde ömrün yitim addedilen zamanın peşinde kovaladığım iç sesim ve kapısından kovulduğum dünya denen hanın kapısında soluksuz beklediğim kadar da firar edeceğim günü beklemekteyim sancılı bir oluşum ve sevdalı bir semazen iken gönlün rotasına da eşlik ederken şiirlerim.

Müdavimi olduğum gönlün çağrısında saklı tuttuğum tüm sevdiklerim, azizim ve de rötarlı bir mutluluk iken öykündüğüm ben dünümü de nefsimi de çoktan öldürdüm ve işte ölümsüzlüğe nazire etmekte kalbim ve kalemim bazen nakşıyım aşkın bazense na’şım gölgede saklı aşkın inhisarında büyümeyi erteleyen bir çocuğun sesi ve yüreğidir içimde saklı tuttuğu, azizim, sen sevsen de sevmesen de ben seni ölümüne sevdim ta ilk günden…

Sessizliğine biat ses olduğum kadar da inatlaşırken bu imkânsız aşkla serildiğim mabedimin koynunda yanıp sönen neferiyim ben evrenin kayıtsız şartsız sevgiyle idame ettirdiğim sonsuzluğun çağrısında bir dua gibi bir yıldız gibi sessizce s/üzülürken evrenin konuşlu afaki rotasında…