Düşlerime giren kramp sonucu mıhlandım kaldım oturduğum yere. Ne yani oturduğumda mı düş görüyorum?

Huyum kurusun!

Dünde kalan her şey daha bir güzelmiş ve özenli öyle ya: düzenli ders çalışan iyi bir öğrenci olmanın bedeliydi ders çalışırken kafamı kitabın üstüne koyup da uyuya kaldığım. Derken gözlerim fal taşı gibi açılır sınava sayılı saatler kala uyuduğum zamanın acısını çıkarırdım ama canım asla acımazdı da ne de olsa disiplinli ve sorumluluk sahibi bir öğrenciydim bir o kadar insan olmayı başardığım hala da insan kalabildiğim.

Bir ölçüt ise sorumluluk duygusu sorunlarımı dahi görmezden geliyorum bir o kadar görmezden gelenlere de cevabımı veriyorum.

Sözcüklere bağdaş kurduğum bir ömür ve kitap delisi bir çocukken yazma hevesimin de günbegün büyüdüğü asla da dinmezken coşkum.

Kimine göre hata arz ediyorum.

Kimine göre suçluyum.

Sevdiğim neyse elimden kayıp giden ve kala kala kalemimle doyuma ulaşan ruhum ve büyüyen yüreğim.

Ritmi sözcüklerin.

Bazen nabzını alamadığım ve işte infilak ettiğim an:

Bu gün yazamadım!

Felaket tellalı adeta zaman ve de akreple yelkovanın birbiri ile olan yarışı. Ya, ben kimle ya da neden yarış içindeyim?

Hiç olmayı sevdiğim ilk günden beri üstelik.

Tokalaştığım tüm varlıklar kimi canlı bir kısmı cansız nesneler iken bir de izafi duygular.

Duygu ki şekli şemaili olmayan ve işte kalemin doğurgan ve anaç varlığı duyguları sözcüklere dökmekle yükümlü bazense hükümlü addedilen içimdeki yazma sevdası.

Bir suç unsuru insanların yüzüme püskürttüğü ya da arkamdan ya da dolaylı başkalarının sayfasından okuduklarım ve tetiğe basılı elleri renkten renge girdikleri.

Sevmenin suç olduğu.

Kalemse adeta bir uzvum ve kayıp giden zamanı telafi etme telaşı içerisindeyim.

Başarı bildiğim ne varsa an itibari ile insanların gözünde başarısız bir nesne olarak durduğum ve demem o ki: beni benden fazla kimse kanatamaz.

Kanadığım doğru kandığım da.

Kalemin kanattığı yaralarım var bir de yamalı kalbim.

Amma da yaman duyguymuş hani sevgiyle eşleşen hayallerim.

Kendimi asla nitelikli ve donanımlı bir yazar/şair olarak görmüyorum bakıyorum da tarihe ve zamana ve işte diskalifiye olan kimi hayalim ve de okumam gereken kırk fırın kitap varken bense sıcak yazılar ve şiirler çıkarıyorum yürek esintisi ve sıcaklığı ile çalışan fırından.

Hulasası duyguların.

Ben aslında kendi romanımın hem kahramanı hem anlatıcısı hem de okuyucusuyum.

Hayatımın ilk yarısını okuyarak geçirdim ve birden bire devasa bir es verdiğim okuma maceram. Elime hangi kitabı alırsam alayım ilk sayfayı bitirmeden bir köşeye fırlattığım.

Siz deyin onlarca ben diyeyim yüzlerce kitabı gidip tek tek sahaflara sattığım ve işte kopacak küçük kıyametin ilk habercisi iken ansızın kalemi elime alıp yazmaya başladığım.

O gün bu gündür yazmanın da okumanın da keyfini çıkarıyorum ve ne yazık ki zaman içerisinde hatta son zamanlarda keyfin yerini eziyet alırken elbet benim dışımda gelişen olaylar ve hiç tanımadığım insanların sözlü saldırısına uğradığım ki bir çeşit mobbing zaten durduk yere de sonlandırmamışken çalışma hayatımı.

Öyle bir zaman aralığı iken aman vermediğim.

Yürek yüreğe yaşadığım dostlarımsa ansızın sırra kadem basarken üstelik dost kaybedip düşman kazandığım.

Yerli yerinde duygularım alabildiğine istikrarlı bazense ufak tefek standart sapmaların olduğu ve ben yazmaya doyamazken içim hiç de acımadan abartısız onlarca hatta yüzlerce sayfayı tek tuşla sildiğim.

Bir nakaratmışçasına olan biten.

Bense kalemin sesini bir serenat bilip duygularımla ve sözcüklerle dans ederken derken kalemin ayağına basıp ucunu kırdığım ve yaşadığım onca kırgınlığı kalemimden çıkardığım.

Sayısalcı olduğum için uzun çok uzun bir süre edebiyattan da kitaplardan da uzak kalmış olsam bile bir ömür boyu okumayı hep sevdim ve hep de iyi bir okuyucu olduğuma kanaat getirmiştim gelin görün ki yazmaya başladığım ilk günden itibaren anladım ki: ben aslında hiçbir şey okumamış hiçbir kitap aslında ben hiçliğin kıyısında sahile vuran yosunlar gibi ayrı düşmüşüm kendimden.

Şaşırtıcı, değil mi?

Okumak bir aşk iken yazmanın verdiği keyif ve huzur onu kaç dalga boyu geçti işte.

Sessizliğimi koruduğum bir ömrün ertesi iç sesimle kendimi duyurmak ve daha çok sevebilmenin formülünü bulmuşken bir yandan da arayışımı yineliyorum.

Yiten çok şey var çok insan ne çok da duygu.

Kalıp haline gelmiş standart öğeler de var hani elbet dilimden de yüreğimden de düşmezken sevgi.

Bir ritüel mademki sevmek ve de rutini hayatın ama bahsettiğim gerçek ve çok samimi bir sevgi genelleme yaptığım ve arayışımda nihayetinde kendime rast geldiğim ki kendimle bir ömür restleşmenin ertesi kendime rast gelmem adeta kaderin bir mucizesi.

Öncemde de defalarca kendime rast geldiğime dair kuvvetli bir inanç olsa bile eksik kalmış bir bilmece bir yap-boz adeta varlığım.

Var olmaktan kastım ise hiçliğime sarınıp varlığımı sorguladığım elbet başkaları tarafından da bir ömür sorgulanmanın ertesi ben acımasızca kendimi hep de yargılayıp cezalandırmışken.

Aslı astarı olmayan söylenceler.

İma yoluyla ruhumu ve kalemimi imha etmek isteyenler.

Asla birilerini suçlamadığım gibi zan altında da bırakmıyorum lakin benim haberim dahi olmadan ismimin başına eklenen zanlar ve sıfatlar da ne ölçüde kabullenilir ki?

En başta doğamıza aykırı ve inancımıza.

Benim olmadığım bir yerde bilinmeyen bir toplulukta adımın başka sıfatlar eşliğinde anılması ne derecede doğru?

Eğri de oturmuyorum ki ve hep de doğru konuşmuşken ve hayatı sanalla eşleştirip bir şeyleri kayda alırken ben ne kadar gerçeksem içimde esen rüzgâr da aynı derecede beni bana sunuyor elbet insanları da.

İnsan olmanın bilinci ve gerekliliği ile saf tuttuğum hayatta peşindeyim hayallerimin ve eksik etmediğim umudun da.

Bir acı-ölçer iken kalem açılandırdığım ne çok duygudan yola çıkıp da yazıyorum ben bunca şeyi çünkü ‘’yaz’’ diyen birinin varlığına da tüm benliğimle teslim olmanın da neticesidir yazmaya olan düşkünlüğüm ve yazma aşkımın da bir karşılığı var nihayetinden hatta birden fazla da karşılığı var iken.

Canım acısa da yanlış bir şey yapmadığımın bilincindeyim tıpkı bir ömür hep güzele ve iyiye meyletmişken can yakmadığım kadar huzurlu ve mutluyum bu bağlamda canımın başkaları tarafınca yanması değil mi ki kalemime ivme kazandırıyor o halde canım daha da çok yanmalı ki yazmayı sürdüreyim.