Card image cap
Kalemi̇m kaniyor bu gece

Bir düşümü daha yitirdim bu gece aslında yitimin dibine vurmuşken düşlerim, giyindiğim değildi yüzümü somurtan bilakis söyleyemediklerim elbet hüzün hırkamın cebinden taşan.

 

Aşkla yıkadım yüzümü ve aşka döndüm ve aşkın akışına bıraktım içimdeki rehaveti ve işte bir dostumu daha s/onsuzluğa gömdüm.

 

Bir kanaviçe olduğumu bilmezdim.

 

Bir serenat iken uyruğum dünde kalan.

 

Bir refakatçi iken okul yolunda bana eşlik eden.

 

Sıra arkadaşlarımın hala beni sevmelerine sıra gelmemişken oysaki sevildiğime dair en ufak şüphe duymadığım ve tüm sevgimi, dengimi, sözcüklerimi hatta tüm kitaplarımı onlara verdiğim belki zor bir sınavda iç sesimle tüyo verdiğim aslında tüymekle uçmak arasında gidip geldiğim.

 

Varlık varlıksızlığa delalet.

 

Yokluk ise bihaber olduğum.

 

Küçük bir çocuk gibi elimi tutmasını istediğim birilerine her halükarda duvar ördüğüm: öncesinde açık ve ferah bir dünyada sevgiyle kuşatıldığıma inanıp sevgimi de altın tepside sunarken.

 

Sözcüklerim çoğalan ruhuma bir kavis daha sundu.

 

Sevgisizliği dünyanın yeni duvarlar ördü.

 

Hangi başat duyguydum da başaklar gibi eğilmekten asla gocunmadım elbet ne kibir kuşandığım ne kinaye ya da kin büründüğüm her anlamda aciz her anlamda yetkin kimi zaman: gel gör ki Allah katında boynum kıldan ince iken.

 

Hoşlukla ve boşlukla dolu kimi zaman evren ve orta noktayı bulamadığım bir gövde gösterisi en çok ben iken yetinmeyi bilen ve en çok ben iken bilumum insana yetemeyen…

 

Kalemim kanıyor bu gece çünkü bir dostluğu daha maziye teslim ediyorum asla da dualarımı eksik etmeyeceğimden emin ol, sevgili Nilgün.

 

Kuşağım sıkıyor.

 

Kurduğum düşler terletiyor.

 

Kurduğum bir dünya iken sözcüklerle kat çıktığım ve ruhuna dokunmakla belki de sadece kendi canımı yaktığım.

 

Ne ben bir çocuğum ne de sen çocuk kalabildin lakin aramızda olmayan duvarlarla yeni bir ben inşa edecektim sözüm ona belki de ettim derme çatma bir kulübe ve içine ikimizin birden sığmayacağı da aşikâr iken ve varlığınla yokluğu tokuşturdum.

 

Varlığımla asla yok olmayı hak etmeyen bir arkadaşımı çağırdım durdum uzaktan eşlik etsin diye türkülerime.

 

Akasya ağaçlarında saklı bir kuş yuvası.

 

Bir kuş yuvasında saklı yavru kuşlar.

 

Yavrulayan cümleler kimi zaman yuvarladığım sözcükler…

 

Ve belki de senin dediğin gibi:

 

‘’SİZİ SEVMEKTE ÖLÜYORUM.’’

 

İhtişamlı bir ölüm diğer yanda doğumu çağrıştıran bir sancı ve seni defalarca doğurdum çocuk aklımla ve bilemedim de kendime yaptığım eziyeti oysaki meziyet bilmiştim seni çok sevebilmeyi ne de olsa yaşayanlar kadar canımı yakmıyordu gidenler.

 

Gitmelerin meali ise bitimsiz bir yorgunluk, sevginin desturu da inanç iken belki de umudun zaman zaman solduğu.

 

‘’Sen gördün mü hiç ölümü?

Onu ben gördüm ve çok istedim,

Bir leke gibi-Karanlık-

Dünyaya getirdim ben ölümü, kendimle

Kendimi istediğim kadar

Çok istedim ölümü.’’ (Nilgün Marmara)

 

Sensizliğin öncüsü işte bu satırlar belki de beni ben olmaktan alıkoyan milyonlarca ayrıntı ve bil ki asla abartmıyorum.

 

Seçimi ne olursa olsun insanın kendinden asla vazgeçmemeli bu yüzden seni sevmekten asla vazgeçmeyeceğim ama sessizce ve dualarımda bu anlamda sana yeniden yazmayacağım, sevgili Nilgün.

 

Göğün karamel tadı ve rengi.

 

Göğsümde atan ufacık bir yürek oysaki titreşimi yazdıklarımdan yansıyor insanlara ve hayat ne kadar zora koşsa da o yürek atmaktan asla vazgeçmiyor.

 

Sandım ki, Nilgün…

 

Sandık sandık da mektup ve gözyaşı saklı gözümü sakındığım ama bir o kadar inancıma ve umuduma sadık kaldığım.  

                                      

Ben, sen olurum sandım ama gördüm ki senin dolaylarında dolaşmak adına çok erken tıpkı her ölümün erken olduğunu vurgulayan Süreya gibi.

 

Her mektup da erken bir ölümün habercisi iken şimdi sonlandırıyorum işte çünkü sevdiğim insanlar var ve kendimi yeniden sevebilmek adına hala ışıldayan bir gezegen ruhumda saklı tuttuğum ve karanlık çok izafi bir duygu ve farkındalık hele ki karanlığı çoğaltan salt ben değilken.

 

Ve senin o son dileğin:

 

‘’Küçücük bir dileğim var: seninle evde de olsa karşılaşıp yakın iki insan gibi birlikte durup konuşmak…’’

 

Kendimsiz bir dünya sanırım birileri mutlu olsun diye kayıp gitmekten son anda üstelik defalarca vazgeçtiğim ve hala kendimden vazgeçemediğim varsın yeni insanlar olsun kendilerinden vazgeçmemin mümkün olduğu ama vazgeçmeyeceğim tek insanım ben üstelik bahşedilmiş bir hayatı her ne kadar bugüne kadar hoyratça harcamış olsam da…

 

Kaleminden ve yüreğinden öpüyorum son kez ve ruhunla huzur bulduğum için teşekkür ederim en çok yanıltan yine ben iken kendimi en azından kimseyi yanıltmamak adına ilk günden beri kendime söz vermişken.

 

Beni kendim olduğum için kabullenen tüm insanlara duyduğum şükran ve güven ve işte iki vazgeçilmezim daha üstelik duyguların ve sözcüklerin de sonu yok iken asılı olduğum kanatlarından ölüm meleğinin, kendimi yeryüzünde yaratacağım cennete bırakıyorum üstelik bunu başarabilecek bir gücüm olduğunu da tahmin ediyorum elbet Rabbimin izin verdiği sürece…