Card image cap
Kale'm

Zaman aşımına uğramayan nüktedan bir serzeniş göğün tetiklediği varsıl bir rota ve kelamı sırtlanıp haşmetli gölgelerle muhatap olmanın da kıvancı ve büyümesi engellenen bir ceviz ağacına tüneyip dalında bir ceviz olma istemim derken içimdeki daraltı ve yeri göğü inleten inzivaya çekilmiş bir ömrün güncesine atıfta bulunanlara saygıyla yönelttiğim elim aslında elimden kayan bir ömrün hitap gücü ve kelli felli cümleler her ne kadar somurtuk olsa da çoğu gülümsemeyi başaran bir güdüm ile saçlarıma ektiğim kepekli şiirler…

 

Engellenen coşkumun muhatabı elbette şu sefil kalem ve serildiğim beyaz kâğıt gerçi yazdıkça kırışıyor köşeleri ama yine de ataçla düzeltiyorum katlanmış yerlerini kâğıdın: azıcık da nemli: eh, ne de olsa sulu gözlü sonbahar damlatıyor efkârını.

 

Bu coşku bitmemeli zaten bitemez de gözlerimi kapatana kadar ve birlikte gömülmeyi talep ettiğim kitaplarım ve balyalarca kâğıt.

 

Kalemi kırmadı madem yargıç devam edebilirim gönül rahatlığı gerçi pişekar imgeler ve insan nesli defalarca çelme taksa da aksıra tıksıra heyecanıma yenik düşüyorum ve külüstür kaportası ile zeminin şık bir zeminde şıklar sunuyorum aşkın yüzü suyu hürmetine.

 

Kaynağının sonlanmadığı bir coşku ve sevgi bu ve türeyen yalnızlığın kabarık dalgaları ve evet, az sonra fön çekeceğim satırlara biraz da süsleyeceğim imgelerle.

 

Karaborsaya düşen benzin gibi kehanetler örüyorum sonra da ateşe veriyorum ruhumu ve çarmıha gerilmiş olmanın verdiği acı ile daha çok seviyorum: elbette Rabbimi ve kendimi bir de kenetlendiğim şatafatlı duygularım. Ben ki beylik bir nazire gütmüyorum.

 

Ben ki; laf olsun diye yaşamıyorum.

 

Yazmanın hoşluğu ötesinde kendimi kendime sunduğum ve aymazlığında yazılmaya değer hangi satır ise okuduğum dualar gecenin körü kapıma dayanan bir eleştiri bildirgesi elbette en çok da kendimi sorguladığım ve bilumum hatanın nazarında öncelikle daha iyi bir insan olmanın püf noktalarına vakıf olup sevmeyi de şiar edindiğim…

 

Kaybolan gün.

 

Kaybolan sefil varlığım.

 

Kanıksadıklarım ötesinde lav edilmiş bir mevsim ne de olsa kardığım tüm sıkıntılar bana sunuyor o devasa rahmi ve cenin pozisyonunda giyindiğim esvabımla d/üşüyorum yollara ve içinde bulunduğum mizansene atıfta bulunanlara teşekkür ediyorum yoksa nasıl bu kadar inançlı ve umut dolu olurdum?

 

Tansiyonu artıyor gecenin ve bir dilaltı hapı elbette izafi yorgunluğun kıstası yazılmaya dair şiirlerin bana sırnaştığı ve ilaçtan bile tesirli iken yaşama sevinci ve içine düştüğüm aşk.

 

Yalın olmaksa ne ala.

 

Yalansa atılan oklarda bana sırıtan ve bana atılan taşa uzattığım ekmek elbette içtenliğimin vakur coşkusunda hezeyan yüklü insanların da muhatabı olmaktan yorgun lakin latif bir uzamda saklı tuttuğum sevgi dolu yüreğim bazense uzaktan sevdiğim insanlar üstelik ben çoğu insanın görevini üstlenip onlar yerine sevmeyi de şerh düşmüşken…

 

Saçlarımda yakamozlar oynaşırken ben tutuklu yüreğime hicap edip ardışık üzünçlere virgül koyuyorum ve anlaşılmanın verdiği huzur ile bu sefer mutlu şiirler ekiyorum saçlarıma.

 

Garipsenen mizacım koşa koşa geldiğim.

 

Sancılı tutsaklığım ve tüm suçum hayallerimin peşinden gittiğim.

 

Hangi tarife ise.

 

Aykırı olan mademki göğün saklı tuttuğu bulutlar…

 

Aykırı olan mademki yalnızlığımın eşliğinde sevmeyi asla ihmal etmediğim…

 

Aykırı olan gölgelerin lanetinden ve çamurundan uzak durup içimi bozmadan bir yap-boz ’un parçalarını bulmak adına ruhumla eşleşen melankoli ile sonramı güncellerken…

 

An’ımda saklı iken yarının hayalleri…

 

Sözcüksüz geçmezken ömür ve sair duygu ket vurmuşken yalnızlığa ben suretimle ve sığındığım surelerle hizaya getiriyorum yorgunluğumu ve hayallerimi elbette demirbaşı inanç ve sevgi ve az sonramı kayıt altına almak adına geçici bir nokta koyuyorum ölü güne ve diri bir sevinçle savıyorum sıramı elbette geçici olarak.