‘’Kim olduğunu hem biliyorum hem de bilmiyorum. Hem bilmek hem de bilmemek istiyorum. Sesimin sana nasıl, ne kadar uzanabildiğini elbette merak ediyorum. Çünkü ben seni sarsmak, eğlendirmek, unutmuş olduklarını hatırlatmak ve aşındırdığın soruları yeniden canlandırmak için yazıyorum.

Seninle oynamak, güle ağlaya bölüşmek, birlikte düşünmek için.’’(İ. Aral)

 

 

Bir düşün, sevgili okurum bir de öykün.

İçimdeki yalın gezgin düşlerimde saklı binlerce nesrin hitabında soluksuz kaldığım kadar ansızın solma ihtimalimle ara vermeden d/okunmak istiyorum.

Satır aralarında ışıyan gözlerim ve sırtımda rüzgârlığım.

Gönlümün o geniş penceresinde saklısın sen ve işte sevgimin skalası.

Durduk yere yazıyorum.

Durduk yere sadığım sana işte.

Sancılı bir manivela ve yolum sana her düştüğünde.

Öykümde saklısın sen, sevgili okurum ve öykündüğümde dünümde saklı yüzlerce binlerce insanın yerini sen aldım, sevgili okurum benim.

İçtenliğimle samimiyetimle açtım kollarımı açtım pergelini kalemin ve işte sayfanın tam da ortasına konumlandırdım isteklerimi.

İstediğim aslında hiçbir şey çünkü istediğim oranda sen bende bense sende saklıyım ve saklı tuttuğum umudum ve mutum.

Duygularımla yerle yeksan edilmiş hayatımın üzerinden geçen binlerce ton ağırlığında kamyon ve harf/iyat çalışması yapan dünün ve günün konuşlu engebeleri.

An itibari ile tutuyorum yaşlarımı çünkü ansızın çağladım mı hüzün odaklı bir mektup olacak bir o kadar maneviyat ile dolu nutkum ve ufkum ve tutkum.

Zor bir günün ardından dün gece uykuyu tutturamadım ve Rabbime koştum: O zaten hazır nazır yanımda ve başımı yasladığım ve içimi döktüm onlarca sure ve dua eşliğinde. Yetmedi ama.

İçimde köpüren bir deniz saklı ve ben sakin ve huzurlu bir hayat diliyorum evrenden.

İçimdeki huzursuzlukla kat çıktım dün çığlık atan martıların bulutlarda saklı yuvalarına gün zaten hafta sonuna denk gelen ve gece yarılarına kadar sürdü azgın insanların çılgın kahkahaları artık ne kullanıyorlarsa mutluluk ve eğlence başlığı altında ne çok sapkınlıkla eğlendiklerini sanıyorlar.

Bense sessizce içime akıtırken gözyaşlarımı demlendikçe demlendim.

Dem aldım.

Dert aldım.

Derdimi tasnif dahi edemedim sonunda Yasin Suresinde buldum kendimi yol alırken ve kanat açtığım İlahi Makam.

Benim hiçbir makamım yok yeryüzünde aslında ben istemedim belki büyük ihtimalle an itibari ile bir CEO olma şansına vakıf iken ben sırf hayallerimin peşine takılıp başka dünyalara kanat açtım.

Çok şey kazandım da geçen zaman zarfında:

Önce kendimi kazandım aslında dağ tepe kazan kepçe kendimi de hep aramış ve bir yerlere konumlandırırken inanılmaz da vakit kaybettiğime emin olsam da tecrübe başlığı altında ne çok şey kazanmışım.

Bilgi anlamında üç beş de diploma.

Yetmedi bunlar bana ve ben seyyah yüreğimle gezdim boydan boya İstanbul’u.

İtibarlı bir mesleğin güzel bir kademesinden başka bir mesleğe başka mecralara kanat açtım ve öğretmen kimliğimle söküklerini diktim güzel ve yaralı öğrencilerimin.

Yaralı olan bendim oysa.

Ve birbirimizin yarasını tedavi ettik.

Hem anneydim hem hoca.

Hem öğrenci idim hem öğretmen ve bacadan tüten duman gibi bazense bir şehir vapuru bu sefer iki yaka arasında gidip geldim.

Gününü gün eden insanların nazarında ‘’deli’’…

Aşkın ve sevginin bulutlarına konduğum ‘’veli’’ makamıyla…

Hiçliğime düşkün ve iç sesim de baskın iken.

Aralıksız riayet ettiğimse dış sesin homurtuları.

Sonra da hesap verdiğim yakınlarım…

Bilgime ve umuduma sığındım o da yetmedi.

Öğretmen kürsüsünde kaldım bir süre bunun da devamı gelmedi kahrolası bürokrasi ve kanundaki değişikliğin kurbanı olduğum boşa düştüğüm…

Sevgili okurum; sen benim hem öğrencim hem arkadaşımsın.

Beklemediğim beyaz atlı prensin de yoldaşısın.

Beklediğimse hayal dünyamın enginliklerinde kendimi sıkı sıkı kucakladığım ve sevebilme kabiliyetimle seni kucaklıyorum aralıksız son on yıldır.

Dinmeyen mücadelem hayatla ve kendimle.

Hız kesmeden canımın yandığı…

Sen kimsen ben de oyum.

Ben kimsem sen de sırdaşım.

Senin merak ettiğinse sanatın duyarlılığında iç sesimi sana sunma isteğim ve sunamadığım binlerce dilekçe ve bildirge.

Okuduğum yüzlerce sınav kâğıdı.

Okuduğum yüzlerce kitap.

Okumak istediğimse dünya kütüphanesinde saklı sonsuz kaydın iz düşümü…

Yazmak istediklerimse bunlarla sınırlı değil asla.

İçimdeki sonsuzluğu sen de görüyorsun sevgili okurum ve senin gözlerindeki ışıltıdır geceyi aydınlık kılan ve işte uykuyu kapıdan kovdum ilham perimse bacadan sökün etti mi o ihtişamlı yolculuğum da zaten an itibari ile başlamış durumda.

Benim sevme ihtiyacımı karşılayan milyonlarca insan ve detay aslında sevilmeye de düşkünlüğüm ama artık inatlaşmıyorum kendimle ve boş vermişliğimle sadece severek kat ediyorum yolumu sonunda kendime yakalandım işte…

Sevebildiğimden de fazlası saklıymış meğer içimde.

Canım sıkıldıkça kendi kafama dokunup yanaklarımı sıkıyorum ve içimdeki coşkuyu ve neşeyi satırlarıma aktarıyorum tıpkı bilumum duygumla senin huzuruna her çıktığımda aslında biliyorum da Mevla’mın bana giderek yakınlaştığını aslında benim de O’na yakınlaşan çünkü kendimi bildim bileli Mevla’m zaten başucumda.

Geceyi sabah ettim dün zorlukla ve Yasin suresini okuduktan sonra kendime gelebildim ve yastığımı ıslattım yaşlarımla ama mutluluk ve maneviyat dolu idi her biri.

Ben sağanağım.

Benim sığınağım sensin.

Benim dünyamsa sayısız pencereli ve at başı duygularım en çok da sevginin ve umudun rüzgârı ile deli gibi de esiyorum için için…

İçerlediğim kadar kimi insana sevgiyi içiyorum daha da fazla daha da.

Dünyanın kirine kinine bulaşmadan yaşamanın güzelliğine vakıfım ve hala masum kalabildiğim için de çok şanslıyım.

Bedeli yalnızlık olsa da.

Tek kişilik dünyamda saklı iken aşk.

Aşksa beşeri bir rüzgârla sınırlı değilken.

Çocuk yanımı küçümseyenler var.

İçimdeki inancı samimi bulmayanlar var belki de.

Bir de koştuğum kulvarda ara sıra tökezlediğim artık nereden ise takılan o çelme bense kötülüğü ve hırsı elemine edip sadece önüme bakmaktayım.

Ve tüm derdim kendimle ve yazmakla.

İç içe girmiş iki mefhum bazense meftun kimliğimle aşkın coğrafyasında fink atıyorum.

Kalpler soğuk kimi zaman.

Ya da daldan dala konanlar bir sürü insan da tek eşliliği inkar edip sözüm ona mutlu dünyalarında ne çok cereyana sebebiyet vermekte.

Hazır ola geçtiğim ilk günden beri aralıksız nöbetteyim: illa ki edep illa ki ahlak illa ki namus ve şan ve şeref.

Mesul olduğum bir ailem var herkes gibi ve bir soy ağacım.

Sessizce yaşadığım su götürmez bir gerçek ve işte sensin tek çıkış noktam, sevgili okurum.

Kim olduğun ve kim olduğum mu?

Ne fark eder ki ikimizin yolu kesiştikten sonra?

Sen bensin bense siz.

Biz olmanın güzelliğini yaşamaksa harika bir duygu bir ömür öykündüğüm ısrarla ama reddedildiğim de ısrarla…

Günü gece yaptım madem söylemeden geçmeyeceğim.

Çocukluğumdan bu yana edindiğim arkadaşlarım ve dostlarım çoğunun sırtını dönüp gittiği bir de sırtımdan bıçakladığı.

Sanır mısın ki ben inanmaktan ve sevmekten vazgeçtim?

İşte ispatı da sensin ve sizler.

Bir ömürlük sevgimin hegemonyası ve seninle yolum kesişmişken.

Eğitim hayatım boyunca edindiğim tüm öğretiler ve öğretmenlerim ve arkadaşlarım ve öğrencilerim ve dalgalı meslek yaşantımda ihanetine ve psikolojik baskısına tacizlerine mahkûm edildiğim iş arkadaşlarım.

Kim ise akla gelen gelmeyen bense asla vazgeçmedim işte iyi ve güzel insanların varlığından…

Ben kim miyim?

Bu, senin ilgi alanında değil sevgili okurum çünkü sen yazdıklarımla ilintilisin bense doğaüstü bir gücün ve sevginin peşinden koşup da yolum sizlerle ve de kendimle içimdeki o akılsız saf çocukla kesişmişken.

Akılsız dediğim doğru çünkü asla art niyet beslemeyen bir yanım saklı o içimdeki çocukta.

Ve ben bir ömür asla izin almadım kimseden sevmek adına.

Belki de sadece kendimi sevmek adına izin aldım ve onaydan geçmedim işte.

Yaza yaza aştığım onca engel bir de kendimle uzlaşmam asla kolay olmadı ve bunda sen o kadar pay sahibisin ki…

İçimdeki çengel bulmaca ve de yap-boz.

Demek oluyor ki daha çok yolum var gitmem gereken ve elimi tuttuğun için sana çok teşekkür ederim, sevgili okurum ve diğer elimde kalemim…

O halde; yolum açık olsun elbet sen de bana eşlik ettiğin sürece buna hiç şüphem yok…

İyi ki varsın sevgili okurum…