‘’İnsan zamanın mı içinden geçer
Kendi suretinin mi?
Salkımsöğütler, söyleyiniz…
Yedi gün yalnızlığını anlattı.
Sekizinci gün ben de gittim.’’
(Ş.Erbaş)
Maviden ıraktı iç çekiş
Sanrıların m/eziyetine eklenen sarhoş
imlerin
Tutarsızlığına kök söktüren üç beş
deyiş.
Mayhoş gölgede asılı ruhum
Kanatsızlığın izleğinde yandan çarklı
her mevsim
Göğün ritmine uyan göğsüm;
Göğüs kafesinde de boncuk gözlü
kuşlar,
Hürriyetine binaen aşkın
Varsıl bir hükümdar.
Elbette paye verdiği hazanın hükmünde
Bin bir yeis’in de kundakladığı
Bir şarapnel parçası,
Ölümüne sebebiyet yorgun iklimin
Devasa bir lanet sözlendiği güneşin
Açık ara farkla koşuyor hazin rüzgâr
Esefle de yerle bir ediyor:
Menevişlenen geceye ihanet
Sunan bir dilekçe
İmzası okunmuyor aşkın ve Tanrının.
Kodaman düşlerde savsaklanan her
rahmet
İlla ki hüznün inhisarında
Kayış gibi teni mevsimin
Dolgun başak
Doygun yürek
Dolanan saçları özlemin
Ebabil kuşlarından çaldık madem bu
hüviyeti
Gözümüzde büyüttüğümüze bir kehanet
sunan
Acılı aşklar bulvarı
Koptu kopacak küçük kıyamet
Azığa alıp da düşleri
Serpilen her hecede canlanan yürek.
Efsanesi Ekim’in
Çat kapı geldi yüklendiği asalet
Ne minvali sevdanın
Ne de hazan bahçesi
Kayyum atanan bir vecize
Nazarında bilinmezin
Ne yalan ne de kinaye yüklü varlık
Zencefil tadında basıp da ayakları
zemine
Minnet etmediği hangi duvarsa
Saklı kalan bir şaibe
İntiharı özlemin bandığı her hece
El pençe divan
Şahit ölüm meleği
Yitip giden şanına mazinin.
Dost emeğine kalemine yüreğine sağlık selam ve saygılar
Çok çok teşekkür ediyorum dostum.
Eksik olma.
Sonsuz selam ve saygılarımla
İntiharı özlemin bandığı her hece
El pençe divan
Şahit ölüm meleği
Yitip giden şanına mazinin.
Yüreğine sağlık arkadaşım sevgilerimle...
Çok teşekkür ediyorum arkadaşım benim.
Eksik olma sen.
Sevgimlesin.