Yitik olsa ömür ne ki…

Kelamı yitik şehrin şairi

Ve sen sevgili: sana duacıdır yüreğim

Kolay kolay yıkılmam ben

Kırılan hayaller ne çabuk ulaştı yerine

Çaldıklarından fazlasını verdi Yaratan

Bir çağ yangını ise şiir

İp atladığım günlerin özlemi saklı içimde

 

Tenimde ulur sözcükler

Tinimde rahmetin imgelere dönüştüğü

Pervasız bir kapı aralığından sıvıştım ben

Düşlerimin düştüğü zeminse nasıl ki kayacaktı

Ayağımın altından

İmbatları saydım ben imdat niyetine

Sığındım sadece sevgiye ve şiire

Sandalımdı su alan

Sevdiğim kadar mutlu bir faniydim ezelden

 

Kâğıttan kayıklarım

Kaydığım kaydırak düşlerimin parkında

Parkası mı yalnızlığın?

Paye vermediğim kadar karanlığa

İçimdeki zincir içimdeki uluyan iklim

İliklerime kadar sevdim ben

İnadına nefretin kurulan kumpaslara asla paye vermedim

Yüzü suyu hürmetine mevsimin

Lale devrinde yaşayan bir prensestim

 

Bakmasınlar nazenin yüreğime

Kolaysa baksınlar ta içine gözlerimin

Kamaşandır sözcükler

Kayrasında şiirlerin

Bazense yürek kazan kaldıran.

 

Hüzündür, sevgili zevcesi gecenin

Umuttur bağrıma bastığım taşın uğruna

Uğradığım limanlar mı?

Unutuldum satır araları

İhaneti seven Brütüs

Sezar’ın hakkını vermedim mi bir ömür gücü yeten yetmeyene?

 

Ümidim ve tevekkül yüklü hazinem dünden miras

Yedek aldığım gecelerden sıdkı sıyrılan rüzgârın

Bahar kokan nefesi

Küfü nemi dünde kaldı mazinin.

 

Atimse sancağım

Arnavut Kaldırımlarında sektiğim

Bir mevsim ki delip geçen

Yüreğimden düşen kırıklar

Kırgınlığımı da gömdüm gömeli en derine

Minnet etmediğim insanlar

Metruk hanelerde saklı ölü vicdanlar

Nefsine tapınan hangi günahkârsa

Başımı alıp da gitmedim mi bir ömür

 

Kaçmak değildi benimki sadece sığınmak Rabbime

İçime sığmayan duygulardan ördüğüm şiirlerse

Kimliğimde saklı sözcüklerime

Riayet eden sefer tasım

İçine sakladığım üç beş gülücük ve hatıra

Hatırına sevdiklerimin

Boykot ettiğim şu ahvali de sormasınlar bana

 

Edebimle yaşadığımdan öte

Kaygılarımı da süpürdüğüm kapının önüne

Sığınan bir canlı ise yüreğimin de hicretinde

Gömüldüğüm canlı canlı ne çıkar ki

Mezarımda bekleyen beni

Meali mi ömrün?

Sözcüklerim asla yetmedi yetmeyecek de

Elbet feri sönene kadar gönlümün

 

Gönül koyduğum kim var kim yoksa

Gönüldür engin ezelden

Sebepli sebepsiz sevebildiğim

Ritmini kaybetmiş eksen

Elbet evreleri duyguların

Eremediğim nihayete savurduğum

Hüznüme sadık bir rüzgârdır kalemin

Esintisi ebedi ve edebi ölümüne sevebildiğim

Her iklim her yürek nasıl ki saklı kıblemde…