Renklerin, duyguların çengisi

İhtimamla şiir yazılır, azizim…

 

 

 

 

Baharın bekçisi sefil yalnızlığıma selam olsun

Sürrealist imgelerin süren saltanatına

Eşlik eden kalemin çalgısı

Beti benzi atmışken günün

Geceye öykünen hüznün güftesi

Bir şiir bir de şehir yalnızlığa kucak açan

Betonarme sözcüklerde kaskatı kesilen şairin

Cüssesi

Ve sözcükler cumhuriyeti…

 

Göğün Tanrısı kuşlar ahkâm kesen yeryüzüne

Yerin dibine geçen fısıltılar dönüşen seslere

Arsız bir sitem yürekte saklı

Gizem

Giydikleri ne ki insanların

Yerdikleri hadım ettikleri duyguların

Hayatla olan rövanşı

 

Elbet peyda olan ansızın bir kelam

Şiir içip hüzün biçen meram

Meali ölüm kokan

Mizacı gölgeli

Mihrabı hala yerinde yıldızların

Mehtaba âşık her biri

 

Yalnızlığın başının tacı

Şiirlerin Tanrısı

Ey, ulu yalnızlık

Ey, uluyan kalem

Ünlenen her duygu

Mimlenen kelam

Şairin göçü mevsimsiz

O zümre ki:

Şiirlere biçilen bedel

Bir nüans

Bir fısıltı

Gıybetin öncüsü hicvin tanrısı

Sürdüğü kadar sefasını

Hatmettikçe ömrü

Halt mı etti sahi yazdıkları

Ne ki…

 

Meylettiği bir düğüm

Meali kördüğüm

Günü gününe de uymaz şairin

Öykündüğü en sefil güdü

Vara yoğa ağlayan

Sızan yürekten

Sızlayan ansızın

Dinmez bilmez sitem

Dini ve ırkı yok şairin

Dili de yok bedeni de

 

Kilit noktası evrenin

Dikilesi bir beyit

Diklendiği kadar direttiği bir şerit

Malum olduğu üzere

Masum yüreğin korunda saklı binlerce hece

Aciz varlığı ansızın dönüştü mü tanrıya

Hicreti ömrün

Şairin yakın durduğu Huda

Cübbesi sihirli

Cüssesi azıcık heybetli

 

Güzergâhı ömrün

Gel-git dolu onca duygu hüznün

Müdavimi

Sınırsız bir sevgi

Yeşeren gözlerinde saklı umudu

Yaşı da yası da içinde saklı

El pençe divan duran kalemin gizemli ruhu

 

En müderrisi

En şehvetlisi

Kayıp şivesinde ölümün

Garbı da şarkı da bir düğün

Kürediği o minyatür dünyadan

Sökün eden sözcüklerden

Diktiği atlas yorgan misali

Şiirle ısınan bedeni, benliği

Şiirde saklı nice gizemi

Azat edilesi yüreği

Azap çekse de dinmez kalemin direnci…