‘’En azından, okurlarım olabileceğine inanmak istiyordum. Oysa şu anda biliyorum ki, benim dışımda bu yazdıklarımı okuyacak, okuyabilecek tek kişi var. Bu kişi defterimi yok etmeyebilir de. Karar vermek bana düşüyor. Şu birkaç defterimi yırtıp yakmak, külünü yemek mi, bitirip her şeyi ona da okuttuktan sonra yok etmek mi, yoksa ona bırakmak mı gerekir?’’(Alıntı)

 

 

Mahlası yok sözcüklerin ama derin manalar taşımaktalar içlerinde.

İçerlediğim yerküre içtiğim demlik demlik çay bense nazenin şeker tadında ilahiler okuyorum gecelerde belki de geceliği yokken karanlığın ben şiirlerimle kapatıyorum çıplaklığını gecenin.

Öylesine kendimim ki.

Sırnaşık olan duygulardan örüyorum cümlelerimi.

Çıplak ve soğuk ve kalender.

Dökülen çiy taneleri ve dökülen yaşlarım.

Döküntüler arasında dolaşıyor gönlüm ve geçmişin sırtını sıvazlıyor bense bir avazda doğsun istiyorum masallarım ve idrak ettiğim kadar da mutluyum bana sunulan küfe küfe riya ve sevgisizliği meze bilip ana menüde saklı tutuyorum eksilmeyen coşkumu.

Öznem kanamalı çünkü kanıyor.

Dünün sarmalında yaralarımı sarıyorum.

Gün gözlü kadın başucumda.

Uyruğu karanlık olan gecenin nezleli sesinde hıçkırıyorum.

Tek tüfek yaşadığım ömür ve biliyorum da bir benzerimin olmadığını asla da öykünmüyorum başka insanlara özellikle hemcinslerime şaşkın gözlerle bakıyorum.

Sözcüklerim yaşlı ve yaslı.

Yüreğimse on beş yaşında.

Baştan savma yaşamadan ve sıvamadan çıplak duvarı sırıtan karanlığı çimdikliyorum ve uykulu sesi ile mehtap çemkiriyor ‘’yıldız’’ kimliğime.

Geceyim ve adım Yıldız.

Gündüz oldu mu diğer ismimle cirit atıyorum ve kendimi bir gül bahçesinde addediyorum ve ben açmayan bir goncayım inadına dünyanın çirkinliğine gülebildiğim kadar gülüyorum ‘’gül’’ kimliğimle.

Soytarı iblis.

Sefil egolar.

İhtişamlı bir yalnızlığım var benim ve de öylesine kalabalığım ki zaman zaman.

İzafi olan duyguları hizaya getiriyorum.

Ötüşen kuşlar mı?

Oh, ne ala.

Ötekileştiren insanlar mı?

Ne gam ne gam.

İmha ettiğim kötülük mü?

Ve evet, ben hala masum kalabildiğimin güvencesini veriyorum öncesinde bana güç veren yüce Yaratan ve O’nun katında kabul görmenin ne muhteşem bir olgu olduğunu biliyor yaşıyorum da.

Göğün komplimanları ve bulut bulut uçuyorum ufkumdaki umuda el sallayıp rücu eden duygularımdan nazenin şiirler örüyorum.

Dünüme gelen görücüleri kapıdan kovduğumsa bir gerçek.

Sıraya girenleri sıra dayağına çektiğim de.

Babasının biricik kızıyım madem…

Matemimle set çekiyorum tüm kötülüğe.

Mahremimle korunduğum yine O’nun tarafınca.

Melankolik olsam da zaman zaman metazori olmayan bir yaşama sevinci benimki ve hazır ola geçtiğim çocukluğumdan bu yana dev adımlarla yürüdüğüm ve evet, içimde bir tabur dolusu emir eri beklemekte beni.

Kolaylıkla beynime söz geçirdiğim de doğru ve açlıkla terbiye ettiğim bedenim ve öldürdüğüm nefsimin bana verdiği mutlulukla kıtlıkla mücadelede epey yol aldığım da aşikâr.

Yoklukla varlık arasındaki o ince çizgi tıpkı:

Normal ve anormal denilenin arasında bulunan diğer ince çizgi gibi.

Ve insanların hegemonyası asla ilgi alanımda değil.

Nefesimi tutuyorum ve saymaya başlıyorum geriye.

Gerileyen akıllardan değilim geviş getiren belleklerden bedenlerden hiç değil ve içime kapaklandığım kadar ayakta kalmanın verdiği öz güvenle kendimi kucaklıyorum.

Hüznün sarmalı üzümü ye bağını sorma cinsinden.

Huzurun bağdaş kurduğu şu satırlarda sırıtan iç sesim ve gecenin karanlığın delen gözlerim.

Hüküm verildi mi sıraya girdiğim.

Talimde geçen ömrüm.

Askeri disiplinle yetişmemin ertesi yokluk ve varlık arasındaki paslaşmalar bense pas vermeden paye vermeden gölgelere karanlığa nispet yapıyorum aydınlık yüzümle ve kararan evrenin aslında bir ütopyadan ibaret olduğunu biliyorum.

Sessizlik baş ağrım.

Sözcüklerimse kan sulandıran.

Belleğime attığım pıhtı ile yüreğimi koşturuyorum bu tıkanık trafikte ve hiç olmadığım kadar mutluyum her feraha çıktığımda kalemle tokalaşıyorum yeniden ve evren bana göz kırpıyor.

Haznemse saklı mahcubiyet.

Yüreğimde saklı sevgi.

Hayatınsa hicvi satır arasında gezindiğim yere göğe sığamadığım da ertesi yazmakla ihya ettiğim yüreğim ve kayıp bellediğim dünler aslında bu gün için eşsiz bir kazanım benim açımdan.