Bir misafirse kapımı çalan şiir hoş
geldin.
Yatıya kalan bir hikâye ise roman
olmaya aday.
Yıllanmış mucizelerden derlediğim
bunca öykü göğün kaputu kırık yüreğinse tezgâhında unutulmuş heybeler ve işte
tek bir sözcüğün peşine düştüm ben öncemde kurduğum yüzlerce cümlenin ardından
ağıtlar yakıp da yakardığım Mevla’m yeter ki esirgemesin benden o tek kelimeyi.
Sistematik kılavuzu yüreğin: aşkın
ifası bir santral adeta aralıksız kayıt ettiğim yalnızlığın istismar ettiği
sözcükler.
Bol keseden sevdiğim ve altın tepside
bir bir insanlara ikram ettiğim.
Yaldızlı bir yol içimin dünyası
bazense hezeyan dolu bir günün olsa gerek gerçeğin doğası.
Kabarık suç dosyam aralıksız cezamda
indirim talep ettiğim ve sunumu gerçeklerin bense irileşmiş gözlerimle nasıl da
sadığım hayata.
Neye meyyalse yürek bazen metanet
yüklü bazen dirayetin sınandığı ve paldır küldür giriştiğim.
Gün hükmünü verse de asılı kaldığım
bir önceki gece ve iç ceplerimde saklı yıldız tozlar arka cebimde keskin bir
bıçak ve işte kökümden kopmak adına çabalıyorum ama sağlam kökün bana verdiği o
acı ile yeniden sarmaşık misali dolanıyorum hayatın iri gövdesine.
Çentik ettiğim zaman aralıkları ve
bir zamanlar düzgün bir el yazısı ile yazdığım onlarca belki yüzlerce İngilizce
CV.
Duraksamadan yaşadıklarımı içime
sindirdiğim ve günün neşriyatı o sıkılganlığımdan eser yok dünde esir kalmış
gencecik hayallerime ve çoğu yitip gitmişken kalanlarsa zaman aşımına
uğramışken bense hali hazırda hayallerle dikiyorum yüreğin söküklerini ve eşlik
eden şiirler ve onca yazı.
Hatırına ömrün, hatim indirdiğim
dününde artık hiçbir önemi yok.
Önem arz eden onca başarım dünde
kayıtlı ve sararan sayfalar hali hazırda beyazı boykot edip siyah mürekkeple
sayfayı karaladığım yetmedi durduk yere karalandığım.
Ne maden işçisiyim ne kömürcü çırağı
ama elim yüzüm siyah her halükarda ya kalemin mürekkebi bulaşıyor üstüme ya da
kartuşun dibine gelmiş her zerresi sıçrıyor yüzüme.
Yüzümü yıkadım mı geçiyor.
Yüzümün akıyla yaşadığıma kani olsam
bile karartma gecelerinde dram sahneleniyor sahnede ve ben tek kişilik
gösterimle arzı endam ediyorum gecenin cefalı yolculuğunda cebbar yüreğimle
hamt edip bir de halt ettiğimi söyleyenlere gülümsüyorum tüm kibarlığımla.
Verdiğim onlarca selam karşılığı
olmayan.
Söylediğim bunca kelam telef olan.
Yüreğimse kevgir gibi ve ben henüz
otuzlu yaşlarımın başında iken hayattan istifa edip unu eleyip eleği duvara
astığım.
Mevsimin sağanağı bitimsiz gece
gündüz sızan ince ince.
Bazense sazan misali söylenen her
şeye inanıp cevap veriyorum.
Dokum ipekten dokunduğum neyse elimde
kalan bense hala mutlu olmanın hayalini kuruyorum ve sözüm ona yazıp da başımın
arşa ereceğine inanmış bir ruh haliyle…
Kazandığım çok şey olsa da yazarak
kat ettiğim yol ve kendi çapımda bir cenneti serdiğim ayaklarının dibine
kalemin bazense kalemin üzgün sesinden etkilenip onu tamamen terk etmek hani
bir zamanlar kendimi defalarca terk edip hayata sil baştan dediğim.
Tırnaklarımla kazdığım.
İğnenin ucuyla o kuyuya ulaştığım.
Uğurum iken sözcükler ve dilimde
Besmele her yola çıktığımda Allah rızası için yaşayıp da sevebildiğim.
Sözcüklerin beti benzi atmışken bir
ömür ve yazmaya başlamadan evvel hep beyin gücümle bir beyin göçü
gerçekleştirdiğim.
Çalıştığım kurumlardan çok fazla şey
talep ettiğim belki de.
Onca yüksek maaşı önemsemeyip ben
kurduğum iletişimde mükemmeli hedefleyip belki de en sevilen çalışan unvanını
elde etmek için kendimi en arka plana itip giriştiğim insan ilişkilerinde
karşılıksız yüreğimi serdiğim ayaklarının dibine mesai arkadaşlarımın.
Sosyalleşmeyi sevgiyle eşleştirdiğim
ve gerçek yüzünü görüp acımasız hayatın ve iş ortamının sürekli iş değiştirip
sonunda öğretmenlikte karar kıldığım ve işte öğrencilerim sayesinde yaşarken
cenneti yaşadığım ama ücretli öğretmen olduğum için kadro doldu mu bu sefer bir
okuldan diğerine transfer olduğum nihayetinde pes edip bu sefer akademik
kariyer yapmak adına yolunu tuttuğum Eğitim Fakültesi en çok da psikolojiye
olan merakımla içimi deşmenin adı iken uzun bir süre bu meşakkatli yolda ter
döktüğüm.
Alın terim.
Üstün bir çaba ve insanüstü bir
performansla nihayetinde uykusuzluktan ve yorgunluktan hasta olacak dereceye
geldiğim gibi bölümde kadroya alınmadığım da eklenmişken bunca soruna ve işte
kendimi zar zor kurtardığım.
Basite indirgemem gerekirse hayatın
çetrefilli yollarında çömez ve amatör ruhumla ve girişimciliğimle pek çok şeye
el atmanın da sonucudur kendimi başarısız addettiğim ne de olsa bir daldan
diğerine konmak adına belli süreçlerde kendimi heba edecek derecede
zorlanmışken ve vardığım her muhtemel sonda aslında ben hayata bir kere daha
başlamışken.
Yazmanın verdiği huzurun ötesinde
eşlik eden o kadar çok sıkıntı var ki ve ben bir yere varamadığıma öylesine
vakıfken kimi zaman ve ansızın hâsıl olan yazma güdüm ve sil baştan yaşarken
hayatı adeta.
Sözcüklerin hükmü.
Hayatınsa hüznü.
Bir öyküden bir romana koşarken
derken şiirlerle sözlendiğim ve serzenişim de hep kendime.
İklimlerden umutsuzluk belki de beni
esir alan ve genelde üzüldüğüm ama coşkumun da eksik olmadığı ve kendime dair
açtığım her köşeli parantezde saklandığım üstelik…
Yazdıklarım asla yeterli değil ve
benim tüm mücadelem kendimle olup söz konusu da kendimi aşmak olduğu için belki
de son noktaya kadar asla yeterli olmayacak yaptıklarım ve yazdıklarım ve
içimde saklı onca gizemi gün yüzüne çıkarmanın da diğer ismidir her hayalini
kurduğum yazının da en güzeli olması dileğim ve işte o gün de noktayı koyup
yüreğimi sonsuzluk duygusuyla ihya edeceğim…
Kısaca kendime hazırladığım bir
hediye sepeti iken yazmanın verdiği hem huzur hem de huzursuzluk iken belki de
kanatlarım kopacak çırpınmaktan ve hayatıma mal olan pek çok şeyi de geri
döndürmenin imkânsızlığı ile ben aslında huzurun kitabını yazmak adına yola
çıkmışken…