Hüznümü özledim ben.
Hüzünlü da olsam eski hüzünlü beni
özledim.
Ağlamayı özledim ve yok sayılmayı en
çok da benim yok saydığım ben olmanın verdiği o dayanılmaz ağırlık.
Düşlerim tahakküm altında içine
düştüğüm bu aşkın aslında bir maden ocağını olduğunu da yeni yeni anladım…
Kömürden gözleri gecenin ve sizin,
bayım ve içtimada geçen ömrüm ve çalıştığım sayısız kuruma ve bankaya imzalayıp
sunduğum istifa dilekçelerim.
Bir insan başarısızlıkları ile gurur
duyar mı sahiden ve başarı addedilen yüklü maaş çeklerinden feragat ettiğim ve
sinemde çınlayan sirenler ve kulaklarımı çınlatan siz ve nice insan.
Nazım da niyazım da bitimsiz üstelik
ve ben sadece adımlıyorum o uzun yolu ve ömrüm hep de uzun ve dar koridorlarda
kendimden gidip kendime varmakla geçmişken…
Ah, bayım biliniz ki: itina ile
sevilir.
Ah, bayım aşkın raconu mu yoksa bana
duyduğunuz nefret ve hoşnutsuzluk ne de olsa ben aykırı bir insanım bir o kadar
doğrularından ve değerlerinden de taviz vermeyen.
İklimin gözü yaşlı bu gün oysaki yaz
sıcağı.
Bense terli terli koşturmuşken gün
boyu ve işte şifayı kaptım.
Bir elimde mendilim bir elimde
kalemim, ya, kalbim?
İhbar ettim sizi Tanrıya ve ben
kayıtsız şartsız sizi yüreğimde büyütmüşken.
Günlerden Pazar.
Gecelerdense isyan.
Güne konuşlu varlığım ve gece gözleriniz,
bayım:
Şükürler olsun ki aşkın da acının da
sefasını sürüyorum ve mağduriyetimle ve de mahcubiyetimle gidip geliyorum yine
içimdeki o uzun güzergâhta nasıl da gözlerim sizi arıyor.
Huysuz olduğum kadar da huyluyumdur
hani.
Huylanırım mesele birinin koluma dahi
dokunmasından ve kişisel gelişim ağında saklı bir çip gibi duygularımı ve
yarınımı tasarlıyorum.
Bir mikado çöpü gibiyim: nasıl da
dağınık.
Yere serilmiş bir örtü gibiyim ve her
an çömelebilirim her an da boşa düşerim hatta balkona asılmışken o halı ya da
örtü dilediğiniz gibi dövebilirsiniz beni hem aşağı düşmeyeceğim ne malum?
Yerleşkemse inanç ve sevgi.
İtibar etmediğim kadar yalanlara
kapısından kovulduğum onlarca köye de muhtar olarak adaylığımı koyuyorum işte
gerçi benden sonra kovulduğum köyde insan kalmışsa tek oyum da bana işte.
Oyalandığım kadar ovalıyorum da
gözlerimi.
Çürük yumurta gibi başıma atılan
taşlar ve taş yürekli siz, sevgisiz bayım…
Azığa aldığım hayallerim var misal ya
da vardı ve ben artık hayal kurmak filan da istemiyorum gerçi tüm hayallerim
gerçekleşti lakin devamını getiremediğim için her gün sil baştan hikâyemi hatta
romanımı yazıyorum ve yasını tutuyorum şüheda mazimin.
Bir sınır ihlali ise benimki ve de
sinir olduğum.
Kap kaça uğrayan her duygum ve her
sevdiğim.
Kararan gözleri gecenin kalemimse bir
ışıldak gibi önümü aydınlatıyor.
Hüsranın dibine vurmuşken…
Kırağı çalan geceye de verip
veriştirdiğim.
Teselli bulduğumsa yazdığım üç beş
sayfa sonra da beğenmeyip buruşturup attığım onlarca sayfa ki bir Allah’ın kuluna
bahsetmediğim ve nasırlaşmış yüreklerden düşen payıma.
Alabildiğine sessiz.
Olabildiğince hayal yüklü.
Semiren yüreğin kodaman duygulara ev
sahipliği yaptığı ve de…
Mevsimin güftesiyim.
Çağlayan şelalenin hayranıyım.
Vatandaş olarak boşa düştüğüm yılların
da takipçisiyim.
Bir rotam var ya da yok ve de verilen
nota ve işte nöbetteyim yine bu gece vardiya sistemi çalıştığım veresiye
alışveriş yapmayı sevmediğim ve peşinen rest çektiğim elbet içimin kıyısına
vuran sözcüklerden inşa ettiğim bir hayatın gölgesi olmaktansa hayatın ta
kendisi olmayı sevdiğim…
teşekkür ederim