Yasaklı bir düş idi içine düşülesi aşkın arka sokaklarında gezinen bir berduş adeta…

Kanamalı kaldırımlarda taş sektiren çocuk:

Otuzlu yaşlarında saç ektiren bir adam.

Kanaat ettiğim kadar kanadığım ve kandığım nasıl da aşikâr…

Hecelerle örülü saçlarım ve ben görgülü bir meczubum bazen isyan ettiğim anında çarpıldığım ama yere düşen ekmeği de alıp öpüp üç kere başına koyan yaralı bir kulum ben yangınımla meşhur külümde saklı nice doğumu müjdeleyen de kalemim…

Dirlik ve birlik adına ve dingin bir ömre meyleden günlerin çok çok t/uzağındayım çünkü dalgalarıdır evrenin beni ihya eden ve evet, sevgili: ben acılarımla ve senin yalanlarına besleniyorum.

Yazdığın her kelimede ben varım.

Yazmadıkların dahi benden sorulur.

Y/andığım kadar ismini ve yangını körükleyen benzindir bana yaşattığın ve döktürdüğün göz yaşı.

İfa edilesi bir aşkın ötesinde taşkın yüreğimin de güftesinde saklıyım.

Görgülü ruhum ve mademki ben İstanbul kızıyım ve şehre de sevdalı ve her insan benim kardeşim ve her şehir aşık İstanbul’a…

Karanlığı sevmiyorum artık ve artık gecelerde demlenmiyorum dertlenmiyorum da…

Minyatür bir anıt gibi kalemin ölçüsünü aldığım ve bedenine uygun şiirler ve denemeler ve hikâyeler diktiğim ne de olsa dikiş tutmaz benim söküklerim.

Solumdan başladım yine güne ve dilimde Besmele kalktım ayağa.

Uykudan ziyadesi yaşarken gördüğüm bu kâbus.

Uyumsuz addedilen benliğim çünkü ben doğal ve kendime hasım hazzı verense umut bir handikap olsa da sevmek yaralarımı nasıl büyütürdüm eğer ki sevmeseydim seni?

İlahi bir Düş gördüm dün gece ve ruhumdaki fırtınayı bana sunan yine O idi şükürler olsun ki…

Canım daha da yanmalı ve sen beni anmasan da dualarımda saklı bir gezginsin sen.

Meşrebi geniş insanlardan asla haz etmedim ve tutucu addedilen benliğimle en çok turuncu güneşe öykünüyorum…

Ölümlü bedenim ne ki?

Ben ki: dikenlerine âşık bir Gül’ üm.

Ben ki gülüm/semeyi teğet geçen bir şiirim.

Şehrin çöplüğünden topladım kâğıtları yakıp da çıkardığım yangın ve hüzünle beslenen meczup yüreğim.

Dans eden İlahi Işık.

Dermanıma sebebiyet veren İlahi Güç.

Yanlışımla doğrumla bir kulum diğer kullara da asla kulluk etmeyen ve işte yüreğimin küllüğü yanan sigaranın ucunda yanan aslında yüreğim.

Demlendiğim şu mevsim şu karanlık gün az sonra bastıracak sağanağın takibindeyim ve kendimi sokaklara atacağım ve şehri boydan boya gezeceğim en sevdiğim ise yüreğimle tavaf ettiğim gezegen…

Metruk bir haneden gelen sesler kulağımı çınlatan.

Yalnızlığı ile beslenen o veli aslında benim kimi tarafınca deli addedilen.

Delik yüreğim dolambaçlı yollar ve ben körü körüne sevmekteyim yalnızlığımı da boca ettiğim her şiirden alacaklıyım.

Yazgım.

Yazdıklarım.

Yalnızlığım.

Yüreğim ve de tüm servetim yakardığım Rabbime olan yakınlığım ve bir hatmi çiçeği bildiğim kalemimin kalesinin duvarlarında sen asılısın sadece sen.

Sen olmak uzağımda.

Ben olmaksa doğurgan bir duygu.

Ölümler derliyorum her yazmadığımda ve ön sözü olmayan romanlar yazıyorum günbegün ve bilinmeze duyduğum hayranlık ie biliyorum da tek bilinenin sadece Rahman olduğunu ve ben vakıfım O’na her zerremle ve tevazu yüklü yüreğime kimse prangalar vuran ben bu hüzün yüklü aşkın tutsağıyım.

Tutuşandır kabrim.

Yaşarken kabir azabı çektiğim.

Ve her tohum ekiminde hasat mevsimini beklediğim her ne kadar hayat haşat etse de debdebeli yüreğimi ben telaşla ve hüzünle bir o kadar umutla seviyorum seni.

Evrenin bir taahhütnamesidir elbet yazmadıklarım.

Ve soracaksan beni, sadece yazdıklarımdan değil yazmadıklarımdan sor beni ve her ne kadar tepki vermesen de telaşımla yeşeren gün ışığında saklı tutulası benliğimle ben aslında kendime koşuyorum ve kendime bir o kadar geç kalmışlığımla süratle örüyorum saçlarını kâinatın ve her cümle benden bir parça mademki ve ben dünyanın en doğurgan annesiyim çünkü sözcüklerimdir ruhumdan ve çok derinlerden kopan fırtınanın ve de fıtratımın sahibesi iken…