‘’Bir tek kendim olmaktan bıkmıştım.’’
(Romain Gary)
Mağlup gelmiş kırık bir piyano tuşu
olmak mı yoksa ısrarla ve istikrarla kâinat orkestrasına uyumlu bir nota olmak
mı?
İklimin kanatlarında sefil bir tanı
belki de kırık tuşun duyumsadığı ve duyumsanmak adına gırtlağı yırtılana kadar
bağırmaktan kendini alamadığı ve işte düş parantezine yumuşak iniş yapıyorum,
şakağıma dayadığım meczup kalem isyan ediyor gün boyu süren sessizliğime.
Ya metin olmalıyım ya da düzgün bir
metini kaleme almalıyım.
Duygularım iltihaplı ve sürdüğüm
merhem asla işe yaramadı tıpkı sakinleştirici iğne ile uyuşturulmak istenirken
ölen o anne köpek gibi ve yedi memesinden süt taşarken kanlar içinde serili
yere.
İç organlarımı aldırmak gibi imbat rüzgârına
teslim olmuş bir akasya ağacı mahmurluğu ile büyütüyorum düş başaklarımı ve her
biri dolgun ve doygun lakin içimdeki o çözülme isteğine rest çekemiyorum derken
dizelerin bağı çözülüyor ve bir şiire düşüp de yolum şirin bir hiçlikten
mustarip, kendimi uykuya teslim ediyorum.
Sözcükler çok laubali ve asla
onayımdan geçmiyor elbette edebiyat, edebiyle sunulmalı okuyucuya derken
kalemin mürekkep teri ile de emeğinin karşılığını huzur olarak bir solukta
içine çekmeli.
Günü resmetmeyeceğim çünkü adabı
muaşeret kurallarına riayet etmeyen döngüde hak görülenle hak ettiğim arasındaki
o ince çizgide gidip geliyorum ve sevgiyi azat etmekten yoksun insanlara hala
nasıl tahammül edebildiğimi sorguluyorum ve evet, delişmen yüreğimde istikrarlı
bir ömrü neden süremediğimi defalarca teyit edip bu soruyu güncemden söküp
atıyorum.
Yorgun kıyılarında günün, bolca sökün
eden çapraşık duygular ve kaygının yükü altında ezildiğim elbette küresel
salgından ben de alıp payımı bir avazda tüketiyorum ruhumu ve umudumu sonra da
toprak atmaktan üstüne vazgeçip yorgunluğumun, tevekkül yükleniyorum bir
solukta ve dalıp gidiyorum o sahur programına.
Sözcükler alt yazı geçiyor zihnimde
ve tek tek şifrelerini çözüyorum. Dini bütün insanlar olmanın verdiği huzura
biat defalarca da kendimi sorgularken, konuya vakıf uzman bir kez daha
vurguluyor:
‘’Allah’ın sizden razı olması
adına…’’
Muradım dillendi madem… matem yüklü
gün ölüsüne de aldırış etmeden göz yaşlarımı salıyorum: sonra da haftalar evvel
rast geldiğim o kadın geliyor aklıma ve televizyondaki uzman yineliyor:
‘’Coşku dolu iseniz hele ki müşküle
düşmüş birine uzattığınız o el…’’
Üç noktalı bir sağanak ve her gün
yaptığım o uzun yürüyüş dönüşü köşe başında rast geldiğim kadının nerelere
sığınmış olabileceğini düşünüyorum: elbette ilk etapta evine ki evimizde geçen
uzun bir sürenin devam ettiğini de göz önünde bulundurursak belki de an itibari
ile sofraya ne koyacağını-koyamayacağını-düşünmekte ve benim yapabildiğim en
ufak bir şey yok.
Aklıma mukayyet olup da bir ömür,
küresel salgının tehdit ettiği dünyada verilen kayıpların iç burkan sayısını da
göz önüne aldım mı hele ki daha dün sonsuzluğa uğradığımız yaşlı komşumuz
üstelik evinden çıkmadığı halde bir şekilde korona denen illetin pençesine
düşüp de vücudunun dayanamadığı gerçeği…
Günü b/ölen bir hüzün neticesinde
yoğun bir duygusallık ve sözcükler bu sefer şerit değiştirmeden sütliman alıyor
gardını ve ben kimliğimi ve künyemi herkesle eş düşüp neden dünyaya ve evrene
yetemediğimin muhasebesini yapmaktan yorgun, sefil varlığımla iz düştüğüm
eksende mağdur bir düş olmanın da ötesinde düş parantezine serbest dalış yapıp
da gerçekleri bir süreliğine de olsa unutmak adına kaleme alarak resmettiğim
hayatın da izdivaç talebi ile nazlı bir gelin edasıyla süzülüyorum boş sayfaya:
dolu dolu gözlerle bakarken insanların hayatlarına asla vakıf olamadıkları gibi
şükür duygusundan da yoksun bir kimlik sergilemeleri ile aklımın koridorlarında
teğet geçiyorum gerçeklere.
Paranın ve maddi değerlerin asla boy
ölçüşemediği içten duygular ve çok iyi bir insan olmanın da ilk şartı, içini
temiz tutup Rabbine sadık, sonuna kadar inanan ve güvenen bir kul olmanın da
teminatı elbette varlıkla ilintili bir algı olarak hayatı resmettiğimiz.
Sözcükler de patavatsız içimdeki
aksan bazen ters tepiyor.
Sözcükler yumulurken yüreğimde ben de
yumuyorum gözlerimi ve ev hapsine aldırmadan saf tutuyorum İstanbul
sokaklarında.
Sadece bir paket mendil ve bedeli üç
beş lira bile değil ve alt yazısı hayatın:
‘’Onurunla yaşa.’’
Mağlup geldiğim ne çok vukuat lakin
vicdanımın huzuruna şükrettiğim ve kendimi arka plana atmanın verdiği mutluluk
üstelik ihtiyacım olanın yarısını alıp kalan yarısını da ihtiyaç sahibi bir
insanla paylaşmak elbet mübarek Ramazan ayında yapmayı isteyip de yapamadığım
çok şey ve bayram öncesi yüreğimi de bayram yerine çevirmek adına mülayim bir
insan olmanın da ilk şartı evrenle ve insanlarla barışık olmak iken ama illa ki
mazlumlar ve ihtiyaç sahipleri elbet ulaşmanın hem zor hem kolay olduğu.
Bazen evin önünden geçen bir kâğıt
toplayıcısına fırlattığım bir torba kurabiye bazen yolda yürürken yediğim
simidi pay ettiğim küçük bir çocuk üstelik ayakları çıplak belki de öğretmenlik
yaptığım yıllarda içimdeki öğretme ve çocuk aşkıma sahip çıkıp bir anne şefkati
ile onların üstüne başına elimden geldiği kadar bir şeyler almak.
Yetmiyorum ama.
Çevremdeki kimseye yetemiyorum hele
ki mağlup geldim kurallar ve istikrarlı bir işte kalamamanın verdiği yeis ve
hırçınlıkla kendime son zamanlarda daha da yükleniyorum en azından maddi imkânlarım
daha elverişli olup da sayısız insana daha fazla yardımda bulunabilirdim…
Aylardan Ramazan.
Günlerden ise küresel salgın.
İnsanlığımın bilincinde ruhumu
şekillendirip bahşedilen duyduğum şükür ötesinde dünde kalan yarım
hikâyelerimi, bu günlerde yazarak bir şeyleri kalıcı kılmak ve insanların
yüreklerine dokunmak adına sevgiyi de şart ve şerh düştüğüm ömrün kıyılarında
s/alındığım zaman zaman ve çuvaldızı da kendime acımasızca batırdığım…
Ve yazımın başındaki o alıntıyı
kendime ve günüme uyarlıyorum:
‘’Kendim olmayı seviyorum artık ve
yaza yaza buna vakıf oldum ve daha çok insan tanıyıp kendimi satırlara serdiğim
ötesinde yüreğime aldığım sayısız insan ve sayısız duygu ve sözcük.’’
Hani bir gün bir mucize gerçek olur
da…
Ola ki; maddi anlamda daha üst düzey
bir gelir seviyesine erişirim…
İnancımla körüklenen insan sevgim ve
yardım etmek adına çok sayıda insana en azından duygusal anlamda bağ kurduğum
nice insan ve yüreğimin hırçın dalgalarını yazarak dindirdiğim…
Para kazanmayı düzgün beceremeyen bir
insan olarak kendime ne kadar yüklensem de ben manen zaten sayısız kazanım
sahibiyim ve erişebilirsem daha üst bir gelir seviyesine kimlere kimlere
ulaşmak isterdim ve elimde bir sihirli değnek, onların yuvalarını ve
sofralarını donatmak…
Hayırlı Ramazanlar olsun, sevgili
dostlarım…
Değerli Seçki Kuruluna ve sevgili arkadaşlarıma çok teşekkür ederim
Hayırlı akşamlar diliyorum