Muktedir olansın ve nasıl da muteber.

Elbet yüce Rabbime aralıksız seslenişim ve her anımda her zerremde illa ki O’na vakıf ve yakın olduğum…

Bir yanılgı addedilebilirim hani kimi insanın nezdinde belki de bir yergi ve yangını dinmeyen bir şiir sevdalısı.

Semazen imgelerim var benim nasıl da coşkulu.

Rengim bazen mavi bazen pembe genelde gri ve işte tavaf ediyorum gökkuşağını.

Hızmam yok hızlı yazsam da hızlı yaşamadım ben hatta kaplumbağa adımları ile yeşeren gönlüm ve gözlerim bazen ceylan kadar ürkek ve tedirgin bazense aslan kesildiğim ve değerlerimi kaybetmemek adına kükrediğim çakala tilkiye.

Gönlümde yanan o kamp ateş bense asla yavrukurt olmadım çocukluğumda sadece yumup da gözlerimi uykuya daldığımda gördüğüm rüyalarda sektim ben bir dünyadan bir hayale.

Duaların gücü ve de ve işte bu yaştan sonra her kılığa bürünebiliyorum kalemin duvağında saklı bir gülücük olmanın güzelliği ile bazen bülbül olup şakıdığım bazen gül olup yüreklerde açtığım bazen bir serçe bazen haşmetli bir martı ve efkârın ayak izinde saklı tutulası umutla serpilen yüreğim ve devasa sevgim dünya denen bilinmezlik ikliminde…

İlkelerim var ve ilk oldum ben hep bir ömür.

İlk göz ağrısı babamın ve annemin.

İlk piyano resitalimi çocukken sahnede verdiğim.

İlk vurgunu mesela en sevdiğim arkadaşlarımdan yedim düşünün ufacık yaşımda canım gibi sevdiğim sınıf arkadaşlarımın oyununa gelip bana onların yazdığı aşk mektubunu başka birinin kaleminden çıktığına inandığım ta ki en yakın dostum bunun bir oyun olduğunu ve kendisinin de bu planda yer aldığını itiraf edene değin…

İlk sözcüğüm anne.

İlk kaybım babaannem.

Ayyuka çıkan hüznüm ve üniversiteden mezun olduğum ilk heyecanımda babamın bu dünyadan göç ettiği.

Elimde mezura yok ama ben boyumun ölçüsünü öylesine aldım ki insanlardan hele ki sevdiklerimden ve ikbalim de mazim da birbirine çalım atan ve her iki zaman dilimi de ortak noktada buluşup hayal kırıklarımdan inşa ettiğim binlerce şiir ve yazı ki bir ekin tarlası olduğunu asla bilemedim çalınan hayallerimin ve de önüme çıkan engellerle dünde kalanlar da benzerlik gösterirken.

Severek hizaya gelir sandığım insanlar…

Oysaki herkese inanarak benim hizaya geldiğim gelin görün ki güven duygumu da hep saklı tuttuğum.

Bir mimoza bahçesi dilerdim anda bulunduğum mekânı ve ben bir şekilde kokuyu algılıyorum adeta kucağım mimozalarla doluymuşçasına.

Bir rengim yok benim çünkü ben devasa bir gökkuşağıyım.

Bir hatam yok benim bilakis binlerce hatadan üredim: o da severek mağlup olduğum ve insanları severek içine düştüğüm o bitimsiz hata elbet her yanlışımda kendimi suçladığım ve devasa bir parantez açıp içine sığındığım…

Ah, ben.

Ah, yürek iklimim.

Ah, seyyah sözcüklerim ve derviş kalemim.

Sözcüklerim cebbar.

Yüreğim hangar.

Kimi insan hantal ve ben acele ile sevip yaşıyorum adeta peşimden atlı kovalıyormuşçasına elbet ayağım takılıp yüzükoyun düşüyorum ve işte kendimi kucaklıyorum her düştüğümde aslında beni yerden kaldıran ve kucaklayan sadece O ve işte O bildiği kadar ben de bilmeye çalışıyorum beni.

Ben bana uzak bazen…

Ben bana tuzak genelde.

İstediğim çok şey de yok hani: bir lokma aşım bir de sırtımda hırkam.

Çok şey mi istiyorum yoksa kendimden?

Daha da çok sevebildiğim ve bunu zaten mümkün kılıyorum nihayetinde kendimle tokalaştığım ve her taşın altından da ben çıkıyorum çünkü ben taşın altında bile yeşeren yaşaran bir tohumum bir ümidim bir fasılayım bir de hasılası ömrün ne çok fasıllardan geçtiğim ve gökte saklı bir çiçek yerdeki hare havadaki karbon ruhumdaki oksijen ve bitmeyen bir adrenalin heyecanla yaşamanın da mucizesi iken eksik olmayan sevgim ve coşkum ve zaman zaman sönse de hızı pek eksilmeyen yaşama sevincim.

Bir muğlak gölge işte karanlıkla oynaşan.

Bense nüktedan geceye atıfta bulunup arifeden kutluyorum bayramı ve sürükleniyorum uçan balonun peşinde adeta bir bayram çocuğu gibi sekiyorum da bir bir.

Şakıyorum da.

Sonra susuyorum.

Sonra derinlere dalıyorum ve içine düştüğüm boşluktan ansızın kurtulup bir hoşluğa denk düşüyorum.

Sevgi ve sevinç iki iyi dost tıpkı kalbimle kalemim gibi.

Aşkla özlem de çok iç içe ve aşkı daha da kıymete bindiren özlem ve bitmeyen bir arayış ve çekilen hasretle aşk büyüdükçe büyüyor ve ben de sevdiklerimi gözümde büyütüyorum.

Harcı âlem dünya.

Hercai kimi insan.

Her çiçek ayrı güzel her duygu gibi.

Na’şı dünün nesri günün ve şivesi ömrün.

Aşkla eriştiğim o mertebe açıp da gözlerimi diktiğim gök kubbe elbet ben her yerde her şeyde her insanda her duyguda her çiçekte Rabbimi görüyorum kalp gözümle ve coşkum büyüyor inancımın eşliğinde sevgi de sonlanmak bilmeyen bir ritimle bir hızla doruğa çıkıyor.

Bayrama saatler kala.

Bayram çocuğu olmayı ta dünden pek sevdiğim ve her bayram bana eşlik eden bayramlık giysilerim ve kucak dolusu hediye ailemin sunumu ve işte o günlerin özleminden ziyade büyük olan ailemizin nasıl da küçüldüğünü görüp çekildiğim inzivada içimi acıtan çokça şey yüreğimi bir daraltıp bir genişletirken…

Elbet o günlerden bu günlere değin çok aşamadan geçtim ve neler atlattık ailecek bu bağlamda şükür duygumla yetinmenin doruğunda sahip olduğum her şey adına hamt ediyorum ve sabırla aşacağım yolların da beni beklediğini bilip elbet sadece Rabbime sığınıyorum.

Gideceğimiz çok insan yok hatta nerede ise hiç kimse.

Bir o kadar ziyaret ve dua bekleyen nicesi beklemekte bizleri gidenlerin ardından yapılacak tek şey dua etmek ve mezar ziyareti gerçekleştirmek iken payımıza düşen…

Üstelik evladiyelik komşularımızın nerede ise hepsi çoktan intikal ettiler ahrete ve onların yerine gelen yabancılar asla dost ve iyi komşu izlenimi vermese de ses etmeden yaşıyorum işte üstelik sessizliğim bile ses oluyor kiminin geçimsiz kötü ruhuna.

İyiler olduğu kadar kötülerin de olduğu bir dünya yoksa cenneti cehennemi yüce Rabbim durduk yere yaratır mıydı?

Acımıza eşlik eden insanlar çoktan dünde kaldı ama ben herkesin acısına merhem ve dua olmak adına elimden geleni hep de yapmışken değişen dünya düzeni ve beklediğim afaki sevgilerle elbet yanlış yapıyorum ama asla da duruşumu bozmuyorum tıpkı bana öğretildiği gibi.

Benim insanlara öğreteceğim hem çok şey var hem de hiçbir şey yok ne de olsa her insan başlı başına bir bilinmez ama eşitlik ilkemi bozmadığım gibi bilindik bilinmedik her güzel duyguyu şiar edindiğimden asla ödün vermiyorum doğrularımdan.

Kapılar çalar çalmaz.

Zillere basılır basılmaz.

Bir selamın karşılığı olur ya da olmaz.

Yaşadığım kadar yaşattığım umut ve sevgi.

Örfler ve adetler ve gelenekler ve muhteşem dinimizin de bize öğütlediği gibi paylaşımcı ve sevgi dolu ve iyi niyet yüklü her gün her insan verilen her nefes ve sevgiyle uzatılan el illa ki karşılık buluyor: bu gün değilse bile bir gün ve sevabımızla günahımızla bizler yeter ki güzelliklere öykünelim.

Bir bayram daha geldi çattı işte ve tüm İslam âleminin bayramını tüm yüreğimle kutluyorum elbet sevgili gönül dostlarımın da…

Hayırlı bayramlar, efendim ve yüce Rabbim nicesini nasip etsin bizlere İnşallah…

Sonsuz sevgimle…