Card image cap
Hayatin sirça köşkü



Bilmez miyim?

Yalnızlığın ufkunda kayda değer varlıksızlığın kanatlandığı satırlarda düşüp kalkmayı…

 

 

 

Y/anıldığım kadar da arındığım

Saltanatını sürmekse

Afaki bir sevince denk düşen

Nice hece.

Aymazlığın da ta kendisi:

Bir başkaldırış;

Kimi zaman hıçkırığın tezahürü

Yaban ellerde büyüyen umut gibi

Köklerin derinine hücum eden

Yüreğin öz suyu tabana yayılan.

 

Yıldırım hızıyla geçen zaman

Taş değmesin ayağına yeter ki insanlığın

Zamanından evvel de göçmesin kimse

Sevdiğim, tanıdığım tanımadığım

Ölümün izi düşmesin asla hayallere.

 

Çınarıma aşığım:

Anam, babam, atam:

Özlemi seyreden o dokunuşta

Hizaya gelip de susan sefil varlığım.

Nazarımda kıyama duran her duygu

Sezinlediğim kadar da ne getirecekse

Yarınların ufku.

 

Bir med-cezir;

Kimine göre düş ya da düşüş.

Örselenmenin haddi hesabı yok

Varsın da iteklendiğim duvarın dibini

Boylasın hayallerim ve benliğim:

Düşüp de kalkmayacağımı kim söyledi?

Mevla’m, sevdalı kaftanım

Elbet içimdeki hüzne ve sevgiye yaraşan.

Hani yüreğimin püskülleri endamı yitik kimi zaman

Haşmetin izi filan da yok, birilerinin

Düşündüğü gibi.

 

Ne giyindiğim mintan

Ne de yerlerde sürünen ölümlü nice makam

Görüp göreceğimiz de çok şey saklı:

Hem derinde hem yüzün çizgilerinde

Latif hazan iş başında olsa da

Sür git hezeyanda saklı bahara özlem.

 

Nüvesi yarınların:

Bil mukabil devran

Aşkın atağında İlahi bir huzur

Tepeden tırnağa saran evreni

Hayatın sırça köşkü:

Sarmalında hidayetin

Göğe konuşlu gözün de gönlün de

Sönmeyen feri

Elbet tutuşturan yaş, kuru tüm yürekleri.