Muğlak düşlerim, hafız ben düş ikliminde saklı bir gerçeğim.

 

 

 

Metaforları günün yiten

Bense meddücezri gecenin

Top yekûn sökün eden

Ah, yıldızlar

Ah, yaldızlı yolunda yalnızlığın:

Yıldız olsa adım ne ki?

Yâd edilesi dünün kumaşı

Bazen içime esen rüzgâr

Kör mizaçlı gölgeler

Kordan heceler

Hatırı sayılır kıyıma uğradığım

Kıyamet habercisi şerh düştüğüm çetelesi ömrün

 

Yakut gözlerinde göğün

Kornası susmayan kaçak yolcu taşıyan

Ne araba ne tren

Ne de esefle sürüklenen bir nida

Gökyüzündeki rutubet

Saklı simaların çehresi

Semanın bilgiç tarifesi

Öyle ya: buyurdu Zerdüşt

Buyurgandı ruhu ölümün

 

Karambole giden ömür

Devasa sarkacı zamanın boykot ettiği kadar

Çalar da çalar çanlar

Sancağı yüreğine saplı

Sadık olduğu kadar Rabbine nasıl da sevdalı

 

Bir Hümayun

Bir hüzün

Bir de hülyası dinmezken gönlün

Sureler ve suretler

Veda hutbesi günün

Sandalın su alan dibi

Kaptan köşkünden firar etti edeli

Şu ömrün dümeni

Artık kimin eline geçtiyse

 

Geçkin ve şaşkın insanlar

Gergef misali

Gerili yüzünde

Gerisin geri giden bir insanlık

Çatlayan ar damarından dökülen kan ve kin

Kirli ellerinde dünyanın

Kimse artık birbirine kin duyan

Sevgiyi baltalayan alaycı gülüşler

Solan yüzü çocukların

Sürgüsü kimin elinde kaldıysa artık vefanın

 

Kalender meşrep gece

Kalantor gölgelerin cebinden dökülen hece hece

Havsalası almaz ki insanın

Hizalamaksa duyguları

Haşmetli bir girdaba tutsak

Hatırşinas insanlardan da nasıl ki kalmadı eser

 

Kapıldık madem bir kez bahtın rüzgârına

Kolbastı mıydı yoksa dünün lehçesi?

Küheylan bekçisi şehrin

Geçit vermedi gitti güleç yüzlü seyrine günün

Gecenin peçesine sinen ruhu

Soldan sağa hazır ol da geçen ömrün ufku

Geldik geleli dünyaya

Ne oldu sanki gün yüzü görmedikse?

Gül mizaçlı teyzeler amcalar

Çocukların masumluğunda

Saklı tutulası reçeteler

 

Nasıl ki selamın ve kelamın tadına doyum olmaz

Bir şiirden çıkıp da yola

Şiirsel döngünün rozeti imgeler

İmleci ise sevginin

Yaşasın şiirlere bandık yüreği

Şiirsel teyakkuz

Şiiri yol bilen şairin cübbesi

Ne çıkar ki içine sığmadıkça cüssesi

Elbet taşar da taşar bedeninden şiirler

Aşılası bentler

Bir lamba vazifesi gören şiir ve şair

Yanıp sönen ışığın ta kendisi

İçimizden dökülen sözcükler

 

Reva gördükçe Mevla

Rakımına sonsuzluğun kondurduğumuz kadar

Yüzlerce dize

Diz dizeyiz işte şiirlerin sevecen heceleriyle

Köpüren dalgalar

Yatışan ruhlar yaklaştığı kadar

O limanda demir alan şair

Şiarı umut ve sevgi

Şen sesinde kalemin

Ütüsüz sevdik seveli şiiri ve evreni:

Kat çıktığımız göğün mavisi

Ket vuramazlar asla bize

Meşk eyledikçe şiirlerle.