Kaç karattır bu yalnızlık, hüznün denkleminde saklı özlem ve yanık türküler.

Sessizliğin uğultusu ve nazenin gölgem.

Sefasını sürmekse acıların şekil değiştiren duygular ve körelen iyi niyeti insanların.

Tavaf ettiğim kadarım.

T/araf olduğumsa mısralar.

Göçebe iklimlerde saklıdır lal satırlarım ve de ömür.

Hibe ettiğim dünüm bazen göremedim kürediğim önüm.

Çiçek olmaksa düşen payıma nasıl çiçeklenmez duygularım?

Küskün bir rehavet saklı içimde: demlendiğim şiirlerden taşan mizacım hem insan alnının akıyla yaşamalı ve sevmeli bazen isabet etmese de duygular varsa yoksa umudun ibaresi t/aşkın sözcüklerinden dökülen hece hece.

Keyifsizim bu gün oysaki kayda değer bir acım yok henüz.

Beti benzi atmışsa şafağın biliyorum ki şakağıma dayalı kalemdir buna sebep ve itiraz ettiğim kadar süregelen haksızlıklara hak ettiğime koştuğum tek gerçeğim.

Ne sevginin propagandası ne yalnızlığın ne de şiirin.

Şirin bir gülümseme ile devirdiğim yıllar devirdiğim putlar.

Lakayt kimi insan.

Bazen aşırı tepkili ve sevgiyi küçümseyen cüsseleri.

Renkler solgun.

Hüzün taşkın.

Hasret zambakları açarken şaşkın gözlerle yaşıyor hayatı bazen önümü göremediğim bazen dünde takılı kaldığım yarına elbet Allah kerim yarım kalmış hikayelerim oysaki ben henüz yazdım hayatın ön sözünü.

Dalkavuk kimi imge.

Teşhir ettiğim iç sesim bazen yakalandığım rüzgar sadece benim içime estiğim.

İsmimle yaşıyorum herkes gibi bazen bölünen heceler ve ismimden arda kalan tek hece: Gül!

Gül mizaçlı bir şakayık.

İsmim tevazu yüklü ve içime soktuğum dünyanın derdi yükü.

Mizacım bazen s/üzgün keyfe keder değil rotam birileri var ki illa ki direktif/nota veren ve işte dip notu hayatın diskalifiye olmuş mutluluğum göçebe satırların neşri sevecen sesi mevsimin bazen kavurduğum iç sesim leblebi misali ki…

Leb demeden anlıyorum leblebiyi bazen dilimi yüreğimi yaksa da.

Hüzün coğrafyam.

Tayin edildiğim hiçlik makamı ve ismimden dökülen yapraklar.

İddia ediyorum ki: hala dünkü çocuğum.

İbaresi yok kimi duygunun ve ben hem kimliğime hem ismime hem kalemime sahip çıkmalıyım.

Heyhat!

Dünde kalanlar.

Heyhat!

Daha dün gibi biricik dostumun bana söylediği:

‘’Gül kadar güzel. Gülden de güzel.’’

Bilemedim bilemedim gün gelip de adımdaki mananın b/ölüneceğini.

Geç yaşında baba olan rahmetli babam ve beni kucağına aldığında aklındaki ismi bana sunduğu.

Ben hala babasının kızıyım hala onun biricik kızı ve bana dokunmaya dahi kıyamazken babam ve işte ismimle şerh düştüğüm.

Mizacım da çiçek ben de.

Hala masum ve aynı kalmanın mümkün olduğunu ise ispatlıyorum ve bana öykünen kimse alıyorum gardımı.

Daha dünden öldürdüğüm nefsim.

Son nefesimi verene değin de kendimle ve hayatla olan mücadelemden de vazgeçmeyeceğim.