
Gregor
Sevgili Gregor, düş gücümün itham
ettiği her gerçeği sana yoruyorum ve de hayra bazen kapılıp da gidiverdiğim o
dev çarkta hülyalarımla avuttuğum çocuk yanımı çimdikliyorum hani ansızın olur
da açmaza düştüğüm gerçekleri savurtup yeniden çıkmaza düşmem.
Bir ödülse varlığım.
Bir ödünse asla vermediğim.
Bazen kuru bir selamın esirgendiği…
Ve işte içinde yaşadığım kibrit
kutusundan aşırdığım her kibritin sıcaklığında eriyor yüreğimin buzulları.
Bir kayra belki de imgelerin
seferberliği ve kırık büyütecimle ateşe salıyorum ruhumu ne zamanki güneş
geçsin büyütecin camından biliyorum ve bekliyorum çıkacak yangında kimin
öleceğini.
Düş mahkûmu günleri torbaya koydum
madem ve savruk mizacımla kapıldım aşkın rüzgârına…
Sözcük benzeri şapkalarım var ve
fermuarı bozuk cümlelerim belki de dikiş tutmayan yaralarım ve yamalı gölgem
var sensizliğin boğucu varlığında bir şiirden diğerine düşüp de yolum dinmeyen
yaşlarımda boğulan imgelerim var.
Hayallerime çaput b/ağladım ve
serildim boylu boyunca az sonra kibrit kutumdan firar edip dolaylarına
geleceğim.
Seninle ilk tanışıklığım ve öncesinde
tüm böceklerden korkup da feryat figan kaçıştığım…
Bir cümlenin referansı belki de
yazmadıklarım ve özünde insan ne ise sözünü de tutarken aynı edayla yürüdüğü
belki de öldüğü.
Yürüdüğüm tartışılır hele ki koştuğum
belki de geri geri gittiğim ve gerileyen bir dünyada saf tutmanın saten
rüyalarına hapsolduğum.
Gölgelerden mustaribim.
Aşkın da yankısından.
Ve sessizliğin duvarlar ördüğü.
Bazense duvarların üzerime üzerime
geldiği.
Hayatın afrası tafrası bitmiyor işte
ve g/izlendiğim nasıl da doğru aslında doğru bildiğim her şeyin yanlış olması
bir de yansıması elbet gözlerimdeki gölgeler belki de gölgeme göz gezdirenler…
Hatırına sevdiklerimin.
İnadına kötülüklerin.
Aşkın hatırına ve de en çok da
korkmaktan korkarken.
Bir kibrit kutusundan yazıyorum sana
bu satırları ve düş gücüme ihanet etme hakkım olmadığı için hayatı da bir düş
gibi yaşıyorum ve gözüm açık gördüğüm her düşü hayra yoruyorum.
Evrak çantam masanın üstünde.
Masa ise sandık odasında.
Sandık odasını çoktan ateşe verdim.
Ve yine ateşimi ölçmeyi unuttum.
Uçsuz bucaksız bir göğün kanatlarına
konup sonsuzluğa uçma istediğim ve kırık ayaklarım olmayan kanatlarım belki de
miskin varlığımla o kibrit kutusunu hepten yakmak adına.
Yanmadığım kadar yanıyorum, sevgili
Gregor ve çekimserliklerimle tarihine ömrümün şerh düşüyorum.
Bir düşsem yakamozum nerede saklı?
Bir ışıksam neden gözlerim
kamaşmıyor?
Bir göz yerine birden fazla gözüm
varsa neden insanlar her gözümde ayrı görüntülere denk düşüyor?
Üşüsem mesela.
Sonra da üstüme sersem yünden hırkamı
iyi de kim örecek bu ufacık vücuduma minnacık hırkayı üstelik hiç görünmediğim
kadar ortalardayım ve hiç korkmadığım kadar korkuyorum.
Neye denk düştüğümse bilinmez.
Aşkın haznesi geniş madem nedir bu
dar pencereler?
Yoksa konduğum her pencere mi beni
benden uzak tutan?
Düş gücüme eşlik eden o pencere kolu
ve işte firar etmeme az kaldı ve ev sahibim beni en kısa zamanda pencere önüne
koyacak ne de olsa o da benim gibi kanatlı böcek soyundan canlıların.
İğrenç vücudu ve kan çanağı gözleri
ile beni ve bütün kiracılarını nasıl da korkutuyor bu yüzden her ay kiramı kapı
altından atıyorum ona elbet imzasını atıp kabul ediyor verdiğim parayı artık
bir böceğin paraya ne kadar ihtiyacı olursa ve de aşka çünkü böcek aklımla çok
seviyorum yan bölmedeki pervaneyi.
Ben ne kadar yalnızsam o da ışığa âşık.
Ben ne kadar karanlıksam o da bir o
kadar aydınlık.
Bir düş ürünüyüm madem ürkütmeden
seni yazıyorum bu satırları ve asla da rahat olmadığım yatağımda-yani kibrit
kutumda-sözcük avına çıkıp bir de kibrit çaktım mı ortalık ışıyor ve ısınıyor
da yeter ki ince bacaklarım yanmasın gerçi bir eksik bir fazla fark etmez ama…
Hem bizimkilerin de haberi yok hem
yaşadıklarımdan hem de yazdıklarımdan yeter ki bina ve semt ilaçlanmasın malum
yaz öncesi bir telaş başlar insanlarda.
İnsan olmadığım için mutluyum en
azından bu aralar yeter ki gözümün önünden ayrılma hani olur da başını
dayayacak bir dost ararsın…
Mevsim ne olursa olsun fark etmiyor,
Gregor hele ki son zamanlarda gitgide azalırken insan nüfusu ve şimdi birileri
gelip beni bulmadan saklanmalıyım elbet ortalık yatışınca yine çıkacağım ve
köşe bucak yemek arayacağım olmadı dünden kalanlarla yetinirim elbet kalemi de
yatağın altına sakladım mı gerçi nasıl sığdıracağımı bilmiyorum ama…
Aç kalırsan ve canın sıkılırsa yaz
bana Gregor olmadı Kafka’ya da iletirim yazdıklarını hem onun da sana
söyleyecekleri var…
Çok çok teşekkür ederim
kutlarım kaleminiz daim olsun güzel bir anlatım
selamlar..............
Teşekkür ederim değerli hocam
Selam ve saygılarımla