Düşlerime ket vurulmuştu yüreğe de kilit.

Mevsimlerden arakladım ben bu aşkı

Katıksız sevdiğim değil yalan ve nefsime

Elbet söz geçirdim

Vardım yoktum dört beş

Döşeğime serilmiş oyuncaklarım

Kalantor bebekler pilli ve sevimli

Yürüyen ilk bebek bendim oysa

Ve meylettiğim hayallerim

Hayali arkadaşlarım

Sözcüklerin ırkında sazını çalan insanlar

Kimi nasıl da isyankâr

Bense pişekar duygularımla yürüdüğüm yolda

Meylettim illa ki sevgiye

Rütbemdi iyilik gönlün muradına nail sadece Mevla’m

 

Taş taşımadım ama yorgundum

Seferi yalnızlıkta mayın yüklü ruhun

Göğe konuşlu bulutlarına serpildiğim

Nidası yitikti insanların

Nemalandığım illa ki sevgi hoş görü

Uzatmaları oynayan dostluklar uzağımda

Dostlarım saklı içimdeki yaylada

Yaylandı zaafları kiminin

Gücüm yetmese de kendim değildim el uzattığım

Sevdiğim koca dünya ve imleci ruhun

Farz bildiğim merhamet ve vicdan

Körüklü otobüslerden indim farzı mahal

Bindiğimdi yolda kalan

İçerlemediğim kadar yoktu sözümde yalan

 

Eşrafım ve uzakların kara gölgeleri

Mealim nasıl ki insana özgü

Sevebildiğimden öte

Gel gör ki zaman yitti ansızın

Yatak döşek duygular sökün etti denize nazır balkonunda

Göğün kuşları ve sicimleri ayaklarına dolanan.

 

Endamlıydı yüreğim

Kürediğim her duygu bense elimde kazma kürek

İnşa ettim duygulardan kendime has o cennet ki

Billur sesi sevginin ve ansızın yalnız kalacağım

Geçmezdi asla aklımdan

Yakınından uzağından dahi geçmezken kötünün nefretin

İncir ağacı dikildi otağıma

Bense güttüğüm duygulardan hırpani bir bina inşa ettim

Semirense göğün kara bulutları

Aralıksız yağan ve zamandan arda kalan

Zanlara tutuklu yüreğim

Durduk yere kurşunlanan benliğim

Kaydığım o eksen ki

Bilemedim kuyruklu yıldız olduğumu

Ne de olsa hatırşinas bir Gül’düm

Dikenlerine takılı aklım uçuşan saçlarım

Kelebek mizaçlıymış oysa insanlar

Kardığım ve kandığım her yalan her sözcük

Endamlı misafiriymişim meğer

Hayal kırıklıklarının.

 

Kırıcı olan vuruşlar

Teyakkuzda dünya

Seferisi sandığımın

İçinde saklı naftalinli gülüşler:

Yakut gözyaşlarım

Yaşardığı yeşerdiği kadar mevsim

Göğün bıçkın delikanlısı adeta kâfir

Mümin olmanın meali nasıl ki tılsımlı bir günce

Güvendiğim kadar da yüzümde açan güller

Depreşen hüznünse sadık neferi

Bilemedim oysa yalnızlığın dostum olacağını.

 

Yalın bir seyir

Sevebildiğim kadar insan ve erk

Erebildiğim en yüksek rakım

Konuşlu olduğum bulut ve ruhuma takılı ufuk

Uğruna ömür harcadığım dostlarım

Şirazesi kaymış bir kez benliklerin

Şiarımsa illa ki sevgi

Ulaşabildiğim kadar uzaklara

Yakın bildiğim nice insanın düşürdüğü tuzaklara

Serptiğim gözyaşım ve eksik etmediğim kadar niyazımı

Nazıma sadık bir seferi

Nazenin yürekte dökülenleri

Yine bana sunan evreni

Nasıl da sığdırdım küçücük yüreğime ezelden

 

İtibar görsem ne görmesem ne?

Kinayesi dinmeyen bir bilinmez ki

Sevdiğim kadar hayatı ve insanları

Yüreğimdeki sonsuz kat izi ile

Sükût nasıl ki ikrardan

Elbet sessizliğime namzet şiirlerim ve dualarım

Duayeni olduğum kadar duyguların

Yırtık bir duvaktı gök kubbe

İçine saklandığım kadar gözümü sakındığım

Kimse içimde başka yeri.

 

Delişmen rüzgârsa muadilim içime ters içtiğim

Bazense tersten okuduğum bir hikâye misali

Nice minval izini sürdüğüm

Varacağım yer de belliydi ilk günden

Varsa yoksa yüce Mevla’m ve bana bahşedeceği

Hidayeti beklediğim yürekten

Elbet yürekten yüreğe kurduğum her köprü

Günü gelene kadar üzerinden geçeceğim

Sırat Köprüsünün de adeta dünyada saklı izi

 

Gönül kubbem ve okuduğum her sure

Sureti kati yalan ve riya yok iken yüreğin kitabında

Kutsal kitabın izini sürdüğüm kadar

İlahi Aşka meyyal duyduğum her sevgi

Yeter ki taşısın beni cennete

Çektiğim acıların ödeyeceğim bedellerini bile bile

Vaz geçmedim sevmekten

Kazandığımsa çok şey saklı dilek taşımda

Rabbime meylettiğim aralıksız ne saklıysa yürek kubbemde…