![Card image cap](/uploads/post_images/20190602191437_post_5cf3f5ed1b7b87.97536954.jpg)
Gölgesi̇ bi̇le yeter
Ödüllendirilmeyi beklemiyorum hele ki
ödülün sadece bir kandırmaca olduğuna da kanaat getirdiğim koca ömrün sarkacı
kendi kendine mırıldanırken.
Büyük öfkelerim de olmadı hani sadece
hazan yüklü yorganı başıma kadar çekip iyiden iyiye küçüldüğüm ve Rabbime
emanet ettiğim sefil bedenim bir de sevdiklerimi dualarımdan esirgemediğim ve
her biri de habersiz iken. Helali hoş olsun.
Beklediğimin ne olduğuna hala kanaat
getiremedim belli ki rüştümü ispatlama gayem pek bir beyhude. Yaşla da ilgisi
yok yasla da aslında bir alışkanlık benimki hele ki o mükemmeliyetçi yapınıza
da zemin teşkil eden ilk sırada aileniz iken ve peşi sıra gelenler…
Askeri disiplinin hüküm sürdüğü
müzmin öğrencilik hayatım ve asırlar geçmiş gibi gelse de üzerinden hala
rüyalarıma giren o baskı ve uyandığımda hangi sınavımın nasıl geçtiğinin de
muhasebesini yaparken kendimi bulup bunun sadece bir rüya olduğunu anlayıp de
derin bir oh, çektiğim.
Sitemsiz geçmiyor insanların hayatı
ve sinesinde kim ne saklıyor belli olmasa da ben illa ki pay çıkarıyorum
duyduklarımdan üstüne üstük suskun addedilen yapıma rağmen ben bir suç
mekanizması olarak da görülebiliyorken.
Gerek yok da hani başkaları
tarafından yargılanmaya kimse su dökemez elime ne zamanki içre dönük
haletiruhiyemle bayağı da paye veriyorum hani tüm yanlışların tema’sı olarak
kendimi gördüğüm.
Her es’te derin bir teamül.
Her sus payı söylemde yandan çarklı
bir gemi.
Ve illa ki su alıp batmaya meyilli
bir varlık olmama vesile olan kötümserliğim derken bana sorulan ki bunca
kötümserliği insan hep mi barındırırın ardından ben bu sefer, pembe bir
tablonun kapsama alanına girmeyi beklediğim.
Sözcükler asla zahmetli değil hele ki
duygular bitimsiz serbest atışları ile gün içerisinde beni şekilden şekle
sokarken.
Münasip bir dil kullanmak misal.
Mümkün olduğu kadar detaylara da
girmeden mi peki?
İyi de detaylarda saklı ise mutluluk
ya da sonuç o zaman bunca detayı nereye kaydedeceğim ya da resmin genelini
nasıl kısaca sığdıracağım satırlara?
Kırk satır mı kırk katır mı
cinsinden.
Boş bir sayfaya neyi dökeceğim de
kelimeler de birbirlerine ihanet etmeden beni mi tuşa getirecekler ya da
ömürlük yenilgimle hemhal ben hala bir zafer mi umacağım hayatta?
Kötü başladı mı gün aslında hayata
bir sıfır önde başlamış olmam bana bir ömür fazlasıyla yetti ne de olsa bir
ayrıcalıktı bana sunulanlar ve şımarmayı da iyi belleyip her daim iyice bir
şeylerin sahibiydim.
Sanırım fark edemediğim detaylardı
beni yanıltan.
Bir sürünceme.
Bir kazanım.
Belki de en baştan kaybetmişliğimi
yeni yeni fark etmem.
İyi de kazananlar kim ya da
hükmedilen ne ola ki?
Bir frekansta buluşmayı beceremediğim
insanlar ve genel kabul görmüş kuralları benimsemiş olsam da asla kabul
görmediğim sayısız sosyal ortam.
Şöyle bir dönüp da baktım mı geriye
ve bana sürekli tavsiye edilen geçmişi unutmam gerektiği. İyi de gün de hayat
da hala aynı gidişatı sürdürüyorsa ben nasıl eşleştirmem dünü günümle?
Günyüzü görmek ne ola ki belki de
güne çıkmamış itiraflar ve saklı çeyizi acıların belki de insanların gözüne çok
da batmayan ne de olsa bilfiil dillendiremediğim.
Savsakladığım bir hayat.
Kariyer planlarıma ansızın nokta
koyduğum ve yetemediğim bir insanlık en başta da kendime.
Ben ne kadar içerik analizi yapsam
da; ne kadar psikolojik tahlili elden bırakmamış olsam da…
Bir şiir benim koluma girmişken ve
muhitimize gelip de onu orada terk ettiğim. Ne komik ki; insan sadece kendini
terk edemiyor oysa vazgeçişler ve terk edilişler artık sıradan yine de
kopamadığım kendim bir zamanlar toz kondurmazken kendime şimdilerde çuvaldızı
daima kendime batırdığım. Buna ek olarak dış mihraklar ve toplum baskısı da
eklendi mi… Geçtim hepsini en çok kendime uyguladığım baskı sayesinde
hipotezleri çürütme gücüm belki de güçsüzlüğüm nüksederken bu sefer; kalemime
sataşıp aralıksız kalemimi suçladığım.
Onlarca yazı abartı olmayacak inanın
ki; yüzlerce yazı bir yerlere tıkıştırıp hala görücüye çıkarmadığım.
İğne ile kuyu kazıyorum işte ve
beğenmedim ne varsa atmaya da kıyamıyorum zira her biri kuvözde doğmayı
bekliyor iyi de ben hala güneş gibi doğamamışken o karanlığa hangi yazım ya da
hangi şiirim beni bu esaretten kurtaracak?
Önce buruşturup attığım sonra da
ütülediğim ve sonra bir askıya asıp sefil arkadaşlarının yanına terk ettiğim
yüzlerce, binlerce cümle.
Kayda değer bir başarı mı bekliyorum
kendimden ya da başarısızlığım mı bu kadar ayyuka çıktı da mutsuz ve somurtuk
bir mizaçla dolanıyorum?
Sorular bariz tehlikeli.
Cevaplar ise illa ki kayıp ve ben
sadece ipucu peşindeyim mutluluğu peşkeş çekmek adına hüznüme ve yeri geldi mi
dünyanın en neşeli insanı da olabiliyorum hele ki en çok kendi saçmalıklarıma
ve sakarlıklarıma gülerken…
Bir dış ses aslında onlarca dış ses.
Hepsi illet hepsi yoruyor beni hepsi
de muğlâk ve gözleri fıldır fıldır.
Kötü deme hakkım yok kimseye lakin
yeri gelip de ben mercek altında kötü ve değersiz addedilirken ve işte bingo:
hayat değil insanlar acımasız o yüzden korkularımla yüzleştiğim kadar insanları
da korkarak seviyorum hatta içimden umuyorum yine yanılmayayım Rabbim ne olur,
diye.
Dostluk denen mefhumun gölgesi bile
yeter.
Bir hatırın bir selamın yerini ne
tutabilir ki?
Gözümde büyütüyorum ve büyütüyorum
insanları ve en tepeye yerleştirip kendimi kendimden dışlıyorum ve ışıldayan
gözlerime bulutlar çöküyor aslında ben çömeliyorum yere ve bir mola verip
insanlara doğru seğirtiyorum tüm gücümle ta ki yeni bir darbe alana değin.
Umudun adı.
Sevginin nüfuslu varlığı.
Dostluğun da tınısı.
İnancın mucizevî tılsımı.
Nihayetinde kendimle uzlaşmak adına
kelimelerin teşrif etmesini beklediğim ve boş sayfalar doldukça kendimi yeniden
sevdiğim ve bu sayede koca evreni kucaklama istemime yanıt veren yine güzel
Rabbimin bana bahşettiği bu eşsiz yazma dürtüsü.
Araç gibi iken başlarda ve bir amaca
dönüşmüşken…
Sanırım kendimle uzlaşacağım er ya da
geç artık aradan kaç cümle firar edecekse yüreğimdeki ferahlığı sonsuz kılmak
adına en azından yazarken erdiğim o huzur ve duyumsadığım mutluluk yok mu…
Bir adım daha attım işte içimdeki
ben’e ve kendimi güncelledim yeniden süresiz ve sevgisiz geçmeyecek ömrü en çok
ben arzularken ve sevgiyle yazmayı da bire bir eşleştirirken…
Çok değerli Seçki Kuruluna yürek dolusu teşekkürlerimle...
Var olunuz sizler.
Kötü deme hakkım yok kimseye lakin yeri gelip de ben mercek altında kötü ve değersiz addedilirken ve işte bingo: hayat değil insanlar acımasız o yüzden korkularımla yüzleştiğim kadar insanları da korkarak seviyorum hatta içimden umuyorum yine yanılmayayım Rabbim ne olur, diye.
Dostluk denen mefhumun gölgesi bile yeter.
Bir hatırın bir selamın yerini ne tutabilir ki?
Anlamlıydı yüreğine sağlık arkadaşım sevgilerimle...
Teşekkürler canım arkadaşım benim.
Var ol sen.
Tüm sevgimle gönül bahçene.