Hangi düş’ tün sen ve hangi ekin
tarlasıydı aşkın tohumuna d/okunan her sözcük ve içimdeki yası unutmak için bir
yasa belledim kalemi: aşkın akışkan çehresi ve kasvet bürüyen içimde saklı
çocuk ve dinmeyen matemim çünkü sendin benim mabedim.
Aşka şerh düştük düşeli
Ah, bir de aşka düştük düşeli…
Mevsim soytarıydı, azizim
Bense suyolunda kırılan bir testi
gibi
İçime dolan yaşın ve nemin hasreti
ile kucakladım evreni
Aşktı en latif esinti:
Ben sevdim sadece sevdim, azizim.
Hırpani bir düş’ tüm ben
Düştükçe gözünden sevgilinin
Aşkın şerefesi
Yalnızlığınsa hurafesi
Aşk özürlüsü insanlar
Sevme güdümde saklı heyecanım ve
meşrebim
Matemimle sevişen gecem gündüzüm
Yerlisiyim ben acıların madem
Yabancısı olduğum kinin
Defalarca ölmeye razıyım hem ölmedim
mi?
Makûs talihim
Sessizlikse içimdeki çizimin pergeli
Çehrem ve çekincelerim
Anlı şanlı geçmişim
Ve işte yürüdükçe yürüdü namım
Oysaki tek zerreden ibaret Rabbine
sevdalı aciz faninin
Ta kendisi şu beylik sözlerden
araklarken
Aşkı ve heyecanı içime doğan güneşin
Şen sesinde saklı bir yıldızım ben…
Babadan tembihli
Ailemin gülüyüm madem
Gülümsediğim kadar nasıl nasıl da
severim:
Hem seni, azizim
En çok Rabbimi
Ve işte içimdeki yetim çocuğun
mizacından
Dökülen her yaş her kelime
Göğün mintanıdır yüreğimden s/üzülen
Binlerce renk binlerce duygu…
Yazdıklarım ne ki, azizim içimde
dinmek bilmeyen
Bu sevgi ve özlemle
Koştuğum bilinmeze
Oysaki bilindik bir duygu bilip de
aşkı
Açtıkça kucak her bilinmeze
Hem beni benden iyi bilen biri var
madem
Rabbimdir işte matemimden
Beni ayıran ve eriştiren
Huzura ve sevginin
Bekasıdır yazdıklarım
Yandığım kadar yakardığım sadece ulu
Rabbim…
Çok teşekkür ederim