‘’Gecenin çoktan bastırdığını bildiğim halde daha yeni yeni akşam oluyormuş gibi yazı yazmaklığım, kolaylıkla, yapıntının özel özgürlüğünden dem vurarak açıklanabilir; öykücü, öyküsüne istediği yerden başlayabilir demek, güç olmasa gerek. Ama bu başlangıcı seçerken kendimi hala bir takım umutlara, boş avuntulara salmış olmuyor muyum?

Gece, yazdığım gibi, ağır ağır yayıldı ovaya, sonra tepeleri de boğdu.’’( Bilge Karasu)

 

 

 

Kırık nüansı sessizliğin ve dibinde yeşeren umut:

Bekası hayatın yalnızlık odaklı her şiirin de payına düşen devasa bir bulut.

Meali sözcüklerle örülü, ölgün şehrin intiharı ve işte bastıran gece sisli hüzünler durağında tekil bir kimlik ile yırtıyor ölü çocuk gelinin duvağını.

Acı neşreden.

Gecede saklı pavyon şarkıcıları.

Açısı acının nükseden:

Yarım elma gönül alma devri kapandı çoktan.

File çorapları kaçık gecenin ve düşmüş bir kadın gibi solumakta solarken ruhu.

Çalgı çengi başrolde:

Çeyizi yağmalanmış genç kızın dünde kalan düş çürükleri elbet dişinin kovuğunda kalmaz insanın düş odaklı da değilken artık hayat.

Güfteler kayıp.

Recim edilen besteler kâinat orkestrası ise sessizlikle dikmiş dudaklarını tüm şarkıların tüm orkestranın da süklüm püklüm baş veren yalnızlığı.

Kibirli şair kuruntulu şiir.

Acılar revnak açmaza giren ruh ve sayılı günü ile sayıklarken sona kalan dona kalan ömür.

Öğretiler.

Övünç dolu değil artık yürekler.

Tayfası hüznün teamül yüklü.

Yaşam sertifikası çoktan verilmiş öyle ki sona gelmişken nice insan.

Bayat simidin susamını gagalayan şehir martıları yok artık görünürde her biri dağılmış iken denizden uzak semtlerine yamalı ruhlu İstanbul’un da görkemi söndü işte.

Hali hazırda kuytuda saklı düşler.

Düşmüş kadınlar ve ölümsüz beyzadeler.

Kundaklanmış insanlık ve suskun.

Cebbar gölgeler doymaz iken acıya.

Acının başşehri kayıp ümitler orkestrası sözcük avlayan şair gazabına uğramış imgelerin.

Beti benzi atmış sırlarla yüklü kırık ayna.

Sil baştan yaşam.

Hoş geldin ölüm.

Kuvözünden firar etmiş ölü bebekler hatta ve hatta anne karnında yakalanmış iken ölümün çağrısında yok iken en ufak duraksama ve işte şah damarına aşina şair kıyamet alameti ne var ne yok tıkmışken küfesine toz kondurur mu hiç kalemine?

Ne gam ne gam, sefil şair!

Ha varsın ha yoksun.

Bir varmış bir yokmuş yazdığın şiirler.

Nüktedan sözcüklerin kasvetli bağrında yaşarken acılar sadece aç o kara kutuyu ve sökün etsin bırak da dünde saklı hayallerin.

Neşri mi umudun?

Yoksa yazdığın sefil şiirler ve nice nesrin yazarı olsan ne ki hayata geçirmedikten sonra yazdıklarını?

Yazgısı karalar bağlamış.

Bahtı da tahtı da doğduğu gün kundaklanmış.

Sarı yaprakları dahi canlı sanan sen sefil şair…

Haysiyetinle yaşadığı ne malum insanların ve haris ruhlardan sökün eden yalanlar ve ihanet.

Ölümü varsın irdelesin kalemin ölmekle iştigal tek sen değilsin madem.

Dur ve dinle kâinatın ç/ağrısını!

Duymaz mısın atılan bombaları ve bak kaç bin masum çocuk veda etti hayata asla da dönemeyecekler geriye ve insanlık bu ayıbını tarihe kazırken sen diren alabildiğine ket vurulan hayallerinden vazgeç.

Endamlı sözcüklerine sığındığın kadar efkârını b/öl hece hece:

Ruhunun ihtiva ettiği duygularına varsın kıymet vermesin cehennem bekçileri.

Varsın olsun hayaletlerle örülü olsun duvarların ve kanamalı imgelerinden ödün vermediğin kadar da kanamaya devam etsin kalemin:

Ya, o sağlam kale duvarların?

Bekle ve gör göç mevsimini karşılarken iç sesinden mütevellit bir haykırışı göm toprağa ve üstündeki ölü toprağı ile idare et her ne kadar toprak çağırsa da seni.

Gözüne sürme sürenler mi istersin mil çekenler mi?

Mim sanatçısı rolü ile de azımsasınlar varsınlar varlığını yeter ki: kendin olmaktan vazgeçme ve kimyanı koru asla vazgeçme fabrika ayarlarından ara ara seksen de tali yollara…

Ölenle ölünmüyor, sen şair bu yüzden bırak dağılsın çevrende çil yavrusu gibi toplananlar onlar ki: senin hüznünle biçimlendirdikleri hayatlarını garanti altına aldıklarını düşünseler de emin olmasınlar hani ne de olsa sopası yok Allah’ın ve sınandığın kadar sığındığın Rabbinden iste ne geçiyorsa yüreğinden yeter ki sağlam temeline yeni ve dayanıklı katlar inşa et ve bil ki: o son basamaktan sonrasıdır Hidayet…