‘’Kendimi değil bu yazmakta olduğum şiiri

Okyanusu geçmekte olan bir uçak gibi hissediyorum

Kaptanınız konuşuyor sayın yolcular

Uçuşumuz hakkında kısa bilgiler vermek istiyorum.’’(Alıntı)

 

 

Malulen emekli bir alıntı aşkın ç/ağrısı ve işte duyguların hizaya geldiği bir frekans.

Kalbimin ritmi yeni normale döndü ve gözümde uçuşan benekleri kâğıda hapsettim ve şimdi düne göre daha iyiyim.

Usulen yaşamak benimkisi gel gör ki usulen yazmak değil asla.

Hoyrat bir firariyim ben hemhal olduğum iklim ve tümden gelen duygularım ötüşen hüsran kanatlandığım gökyüzü kardığım yerküre kazandığım bir yenilgi: ah, ne de hoş geliyor kulağa.

Günlerden Cuma ya da Cumartesi en sevdiğim çocukken şimdilerde en çok Pazartesiyi seviyorum ama çalıştığım dönemlerde daha bir severdim hafta başını ne de olsa işkolik bir beyaz yakalıydım koşuştuğum merdivenlerde belki de unutulduğum asansörde sistematik hesap verirdim yetkililerime.

Yetmedim ben asla insanlara.

Yetmedim de kendimde.

Yetim olmamla bir ilintisi yok çünkü babama da yetmedim ben bir ömür:

Ne getirdiğim takdirler ne ihtişamlı notlarım ve itibar görmediğim kadar kendime yüklendiğim aralıksız:

Daha iyisini yapamayacaksam neden yaşıyordum?

Ve aklımda kalan o aforizma:

‘’Daha iyisini yazamayacaksam neden yazıyorum?’’

Yazgımla hemhal:

Yazdıklarımdan da öte doğduğumda alnıma yazılan ve ben deveyi hem güttüm hem gütmedim sonunda konuldum kapının önüne.

Bir kapı derken bir kapı daha kapanırken üstüme fark etmeden nasıl da yakınlaşmışım ben Hakkın kapısına.

Hak ettiğim etmediğim ne ise yaşarken ve insan denen olguyla haşır neşir yasaklanmışken mutluluk bana…

Döşümde yangın ve yüreğe dökülen kezzap.

İnce ayar yaptığım duygularım ve hayat.

Himayesindeydim kaderin ve kapıştığım insan izlekleri.

Rötarlı rötarsız kotardıklarım ve kotam doldukça ek talepte bulunduğum alın yazım.

Aktım: Eyvallah.

Aktım nasıl da aktım şelale misali ve artan hızım ve coşkum ve tutulsa da nutkum dayadım döşemi yürek denen mabedimi.

Yalvardım yakardım kadere ve Rabbime teslimiyetimle beraber Yaratandan dolayı her yaratılanı sevdiğim nasıl da iş aştı başıma.

Bir mumya değil.

Mum hiç değil.

Muadilim mi? O da saklıydı Allah katında ve müdavimi olduğum hayallerin abartısız maliyeti nasıl da mal oldu gerçeklere.

Hırpalanmış bir benlikten arda kalan bir de duygularım bakaya kalan.

Baka kaldım ardından hayatın.

Bata çıka yürüdüm çamurlu yollarda.

Bazense o ihtişamlı binalar kat çıktığım topuklu ayakkabılarımla beyaz yakalı gelecek vaat eden bir dünyalı bir o kadar dünya dışı hayalleri ve yaşadığı kadar hayatı cennet bilmenin doğası ile bir kelebek gibi uçtum ben hayat denen sahnede ve başrol de hep bendeydi ve ben-merkezcil gölgelerden medet umup onları dahi yüreğime koyup bilmeden de pimini çekmiştim insan-zalim-denen bombanın.

Harfi harfine uymuşken kurallara oysaki kural dışı bir canlıydım ben çalıştığım ortamlarda: tüm ciddiyetimle işime sahip çıkıp tüm yüreğimle de işimi sevip tüm çalışma arkadaşlarımı baş tacı yaptığım…

Sırf dünüm de değil:

Dünümden de önce hem çocukken hem de öğrenci.

Hayatın geneline sirayet eden.

Hayatı bir cennet bellemek meğer ne büyük hataymış üstelik içimdeki devasa okyanusun da suyu çekilirken ben nasıl da apışıp kalmıştım bir anda ve tekerrür ederken defalarca.

Miracım.

Hicretim.

Mealim.

Mizacım.

Manen zengin ve huzurlu maddi anlamda yetinmeyi bilen.

Gün devindi.

Hayat öğüttü.

Ben bir yelkenliydim kendime esen rüzgârımla devasa dalgalarla boğuştuğum ve işte hayat denen şiiri belki de şiir başlığında hayatı ben zaten içimde yaşadım bir ömür daha doğrusu yaşamışım hayatı bir şiir gibi.

Şiir bir tören.

Şiir bir ritüel.

Şiir bir kazanım.

Şiir bir yitim.

Şiir bir var oluş.

Şiir yok oluş.

Şiir bendim: ben şiirdim.

Saat gibi aralıksız devinen…

‘’Tik tak tik tak saat gibi duymak istiyorum.

Trum trum trak tiki tak jet hızıyla uçmak istiyorum.’’(Alıntı)

Ki zaten buna baş koymuşum ben bir ömür üstelik şiir ile tanışıklığımın olmadığı zamanlarda değil mi ki sözcüklerdi beni ardından çağıran ve ben mademki fareli köyün kavalcısının peşindeydim aralıksız…

Fareli köyün kalemi ise zaten saklıymış iç cebimde ve ben artık ne isterim ki hayattan sağlık ve huzur ve afiyetin dışında?