Şems’isin düşlerin belki de şiarı yenilgilerin…

 

 

 

 

Ümmeti aşkın

Ah, pervasız sevdam

Hüsrana dönük yüzü mevsimin

Pişekâr besteler sevdalı gölgeler

Manen zenginim aşkın ırkında solan resmin;

Miadı dolan ömrün

Dış mihrakı kimse yalnızlığın

Elbet aşktır peyda olan gecenin nakşında esen

Rüzgâr ve ümidi saklı tutan

Günün ve gecenin girift sağanağı

Yürekte kopan fırtına

Huşu içinde yaşamanın doğası ve duası

Yalnızlığın tınısı

Ey, güzel Huda’m…

 

Maviden esintisi ümidin

Yeşildir gözlerimin bestesinde pişen yüreğim

Padişahı bu ölü nefsin

Nefesimi tuttuğum kadar ölümün kendisiyim

Veremediğim o son nefes

İzahı yok yaşamanın

Bedeller ödediğim acıların

Ah, ırkı yok işte bilinmezin

Bilindik ne kaldı söyle geride?

 

Gerisin geri giden sözcüklerim

Tüketilmiş yüreğin

Tünediği o devasa oyuk

Kalemle kaktığım her şiir

Şiirlerin nezdinde gönülde saklı zikir

 

Gecenin peçesi yırtık

Aşkın pençesi acıtan

Hayallerin doğasında bir doğup bir öldüğüm

Nesli gecenin binlerce yıldız

Kaderin bestesi mehtap

Aşk yediğim aşk içtiğim

Kaptan köşkünde yalnızlığın

Sökülmüş dikişleri yüreğin…

 

Genzimde hıçkırık

Arkamda devasa bir obruk

Sağım solum kuşatılmış

Kuş gibi çırpınan yürek

Meylettiğim her gecede saklı hasret

Hazanım kışım

Baharım yazım

Meylettiğim nice mevsim bir günde yaşanan

Yaşatan Rabbim meylettiğim ölüm olsa bile

Olmazın olmazı bir yası yasa bellediğim.

 

Kuytularında şehrin,

Kumpasa kurban giden yazılmamış şiirlerin…

Tutuklu yürek

Turuncudur sevdiğim ışık

Güneşin hükmü sonlanmaz gecede bile

Geçimsiz benliğin geniş penceresinde

Konaklar kuşlar, çiçekler

Bahtı kara şehrin kundaklandığı her köşeden sızar

Bilinmeze meylettiğim

Bitap düştüğüm kadar kader ve keder

İstifli zemheride

Solan günden arda kalan

Bir satırda bozguna uğradığım kadar

Koştuğumdur en önde o kulvar.

 

Şah damarımdan yakına teslimiyetim

Ve işte tüm zincirlerimi kırdığım zinhar yalandır

Şarkılar ve şiirler hatta yaslı ve sevdalı şehir dahi

Varır rükûa hikmeti ile kâinatın

Bir dokun bin yaş süzülsün gözlerimden

Yaşarım da yaşattığım kadar maneviyatı her zerremden

Sökün etse de bunca acı

İçimi Rabbime açtığım kadar huzurdur mekânım:

Gönlün hutbesi

Yalnızlığın her katresi nasıl da diner ansızın

Duaların nezdinde vardığımdır huzur

Varamadığım binlerce yaka ne ki?

Yakardığım kadar yaşadığım

Yaslandığım kadar yasadığım

Elbet her şeye kadir yüce Mevla’mın izinde yürüdüğüm kadar…