Sözcüklerim var, eskici…

Eski olan ne varsa bende mevcut:

Sevgi ve sitayiş ve saygı ve huzur ve doğru.

Sözcüklerim…

Bedel ödediğim mi? O halde sevmemeli miydim?

Sevdiğim kadar kat çıktığım hidayet.

Sevdiğim kadar huzura erdiğim kimine göre sefalet.

Meziyet bildiğim ne ise eziyet addedilen.

Sevginin ve umudun ve alın terinin de itibar görmediği bir düzen.

Ne mağdur ne muhalif ne galip.

Aşka hürmeten yaşadığım ve aşka binaen hala solmadığım ve çaldırmadığım gülümsemem ve hali hazırda saklı tuttuğum masumiyetim.

Ne caka sattığım ne de çalıntı hayallerle kendimden soğuduğum.

Yüreğim de hız kesmesi asla da buz tutmadı sadece buzdan vicdanlar ve buz gibi bakışlarla yenik de düşmeyeceğim işte bu hayata görünürde çoktan yenilmiş addedilsem de.

Renklerim var, eskici.

Sevgim var sevgim: en hasından.

Dileklerim var ve hayallerim:

Sizler yeter ki sevgiyi ve hayalleri ayaklar altında ezmeyin.

Bir yere varamadığım doğrudur ama kendime d/okunmakla başladım ben işe.

Sevgiyi çarçur ettim üstelik çünkü yakınımda uzağımda kim var kim yok kolaylıkla sevdim.

Ne erenim ve deli.

Sadece verici olan ruhum ve karşılığını da insanlardan beklemedim.

Ulaşılmaz olandır Aşk.

Aşka aşkın eşlik ettiği mi?

Yoksa aşkın da sevginin de çürütüldüğü mü?

Eskici geldi: elimde aşk var ve umut ve sözcüklerim.

Kibirsiz ve kirsiz yürekleriniz alınır karışlığında bol bol gülümseme ve umut sunulur.

Evrende ikame edenler.

Evrelere bölünen ömürler.

Hazan bitti.

Kış gitti.

İnsan ırkı solmaya yüz tutarken ve nice coğrafya kanarken ve de masum insanlar ve çocuklar ölürken…

Eskici geldi eskici:

Eski ruhlarınızı verin bana ve eksi hanede saklı hangi duyguysa elden çıkarın.

Benim sözcüklerim var ve kocaman bir yüreğim.

Sevdikçe büyüyen ama sevdikçe daha da çok kırılan.

Kırık canlar canımı yakan.

Camdan öte gözlerim candan öte mi yoksa canan?

Sevdikçe büyüyen bir dünyam var benim: günümüzde değer görmeyen ama değer vere vere sevdim ben: en çok Rabbimi ve insanları ve canlıları hatta cansız varlıkları…

Ah, keşke bencil olsaydım o zaman ne kolay olacaktı kendimi sevmek ve de mutluluk.

Acıdıkça içim.

Acındırdıkça insanlar.

Ama gerek yok hiç birine çünkü ben canlıyım ve insan asla da mutsuzluklardan ve acılardan beslenmedim bir ömür ve herkesi kendim gibi bildim bol bol akıttım yaşlarımı ve içimi serdim altın tepside bir ömür tüm dostlarıma.

Eski dost düşman olmazmış.

Yeni dostlardan ne haber?

Öykündüğüm ne dün ne siz ne bir başkası.

Sadece ölümüne sevdiğim kadar sevgiyi ve de hayallerimi bir bir gerçek kılarken bir ömür…

Bilgiye olan düşkünlüğüm ve sevdiklerime.

Ailemde gördüğümü herkesten beklediğim ve ne çok hayal kırıklığı.

Eskici geldi:

Eskilerinizi bana verin:

Eski yorgunluğunuzu eski anılarınızı bense size yepyeni gülüşler ve sözcükler veririm ve şiirler sererim ayaklarınıza.

Sözüm söz.

Özümde saklıdır hem köz.

Yandıkça yazarım ve yazdıkça yanarım çünkü sevgidir benim mealim.

Bir öznem var madem bir de özlem duyduğum.

Öykümse sıradan değil öldürdüğümse dünüm ve kefe saklıdır benim duygularım.

Ruhumu örterim sözcüklerle.

Sözcüklerimi beslerim sevgiyle.

Eskici geldi ve bol keseden dağıtıyorum ben sevgiyi:

İster umut deyin ister şiir isterse yalan deyin.

Mumum hala yanıyor çünkü yatsıya kadar değil yaktığım ve mademki tek yakardığım Rabbim…

Eskici geldi ve yeni olan her şeyi protesto ediyorum.

Sevgi de emek de evladiyeliktir.

Sevgi büyüdükçe ve zaman geçtikçe değer kazanır.

Eskici geldi ve buz tutan yüreklerinizi sevgiyle ve kalemimle değiştiriyorum. Para filan da istemem zaten ne zaman becerdim ki para kazanmayı?

Reddettiğim dünya nimetlerinden arda kalandır sözcüklerim ve sevgim…