En çok kendi̇mden vazgeçti̇ği̇m
Göğsümde nara atan ağrılardan yine
ben mi sorumluyum ve ayağımı sıkan o rugan iskarpinleri yoksa ben ısmarlamadım
mı?
Sözcüklerin titri ve tenimde ay ışığı
ve işte renk değiştiriyorum erdiğim gecede eremediğim hidayetin hesabını
soruyorum kendime elbet daha iyi bir kul olmanın hayali ile geçmez iken günüm
biliyorum da bana sunulan zamanı hor kullandığımı ve nice hayalimi
geçiştirdiğimi.
Kilisenin çanı çalıyor yine sanırım
zangocu uyku tutmadı gel gör ki bir tek benim duyan derken ezan sesine düşüyor
yolum ve huzura denk düşüyorum belki de huzurun rengini çizmeliyim aslında
huzursuzluğun kitabını yazan Pessoa’ya atıfta mı bulunuyorum yoksa?
Yollar çok çarpık aslında insan
ilişkilerinde de var o çarpıklık ve çapraz denklemlerde bilinmeze düşüp de
yolum bilindik ne var ne yok seriyorum önüme bir bir ve hala saçlarımı örmenin
hayalini kuruyorum gel gör ki ben artık düşlerimin küçük prensesi değilim
aslında yaşım kaça tekabül ederse etsin hangi nesle ait olduğumu da
kestiremiyorum.
Elinde büyüdüğüm kim varsa peşi sıra
göç etti işte tam da hayallerimde nirvanaya ulaşmışken ve onların tabiri ile
dünkü çocuk iken şimdi muadil olduğum yaş aralığında kendi çocuklarımı
kolluyorum sözüm ona gel gör ki çocuk kalbimde ne sıfatlar rücu ediyor ne de
gizli özne olmanın rehaveti ile sonlanıyor iç sesim.
Bunca başarısızlık aslında
muvaffakiyetin ta kendisi hele ki sap olamadığım baltalar sürekli bilenirken ne
domates doğrayabiliyorum ne de soğan keserken gözlerimin yaşarmasına engel
olabiliyorum hatta su içerken bile nemleniyor gözlerim ve su gibi aziz ol,
demesini bekliyorum insanların. Ne gam ne gam oysa ne de olsa suyolunda kırılan
testim baştan yaptı yapacağını ve Nasreddin Hocanın da müridi iken o su testim
biliyorum da hani; o köprülerin altından nice suyun aktığını.
Gün müzmin bir hüzne eşlik ediyor ya
da tam tersi.
Hüzün iken teşrif eden ve tensiye
ediyorum tüm duyguları ve baştan alıyorum.
Doğduğum gün mü yoksa en başa gidip
de kendimi göremediğim?
Öldüğüm gün mü yoksa yazmadan geçecek
ömre selam vereceğim?
Yorgun bir soru işareti pis pis
sırıtıyor ve geçiştiriyorum onun bakışlarını ve ben sadece üç noktaya
odaklanıyorum ve nokta olmanın zaafı ile serildiğim tarihte kaç kere tekerrür
ettiğinin hesabını bile yapamıyorum o vazgeçişlerimin.
En çok da kendimden vazgeçtiğim.
Vazgeçilmeyecek olan kim varsa sıkı
sıkı tutunduğum ve an itibari ile her birini tarihe gömdüğüm.
Kazıklı Voyvoda mı yoksa biri?
Belki de Mehter Marşı ile gelip İzmir
Marşı ile veda ettiklerim.
Telaffuzu yok işte içimdeki dilin ve
ben kendimce çeviriyorum yorgun ve aksanlı iç sesimi serip de boş sayfaya
etrafında dönenip tamtam çalıyorum.
Oysaki ne Afrika yerlisiyim ne de bir
Eskimo belki de eski zamanlarda yaşamış ve hayatı zindanda geçen prensesin
ruhunu taşıyorum gerçi reenkarnasyona ne kadar inanmasam ve yeri olmasa da
inancımızda kimi zaman yaşadığım sayısız dejavu ve içimde köklenen seyyah
duygular beni olduğumdan farklı hissettiriyor ve kimi zaman net bir açılım
getiremiyorum yüreğimdeki değişik açılı acılara ve soytarı duygulara.
Öykündüğüm tevazu.
Öykündüğüm maneviyat.
Öykündüğüm huzur elbet adalet.
Öldürdüğüm ise kocaman bir zaman
dilimi ve şimdi dilimliyorum kalan zamanı aslında günü yıllara bölüyorum belki
de dakikayı aylara aslında takvimde işaretlemediğim çeşitli zaman aralıkları
var dünya tarihinde rastlanmayan ve sayısız mikado çöpü var kendimi kendimle
aldattığım ve kendimi kendimden uzak kıldığım.
Belki de bir su dokunda gidip gelen
bir sözcüğüm elbet aşkın ifşa ettiği bir gök gürültüsü elbet inancın eşliğinde
dinmek bilmeyen bir sağanak ve işte aforoz ettiğim yenilgilerim ve yanılgılarım
gelip yine beni buldu oysaki ben bulacaktım en şatafatlı cevabı üstelik şıkları
olmayan ama üzerimde hayli şık duran…
Zamana attığım çalım elbet
paslaştığım ömürlük acılar ve işte geçiştirdiğim hayat ben ki bir su küresinde
yanıp sönen bir ışık gibi İlahi Işığın peşine düştüğüm elbet en çok da kendime
sevmek adına düşmüşken yola mazhar olduğum İlahi Aşk belki de bir sonraki
hayatımda ve mutlu bir reverans ile dünya beni hiç olmadığı kadar sevgiyle
kucaklayacakken…
Tebrik ederim gün seçkisini arkadaşım sevgilerimle...
Canım arkadaşım çok çok sağ ol
Sevgiler, selamlar güzel yüreğine
Çok ama çok teşekkür ediyorum değerli dostlarıma ve çok değerli Seçki Kuruluna
Sevgi iyileştirdiği gibi yapıcıdır da..
Gönülde yeri olan Kadim dostum bir müddet izine çıkacağımdan şiir sayfanızda olmasam da yanıbaşınızdayım.
Gönülden sevgim selamlarımla tebriklerimi bırakıyorum.
Görüşmek üzere inşallah...
Biliyorum ve nasıl duyumsuyorum içten ve güzel varlığınızı.
Ne kadar teşekkür etsem yetmez ki...
Var olun asil yürekli dostum
İyi ki varsınız.
Görüşmek üzere İnşallah
Allah a emanet olun canım Nezahat Hanmıcığım
Zamana attığım çalım elbet paslaştığım ömürlük acılar ve işte geçiştirdiğim hayat ben ki bir su küresinde yanıp sönen bir ışık gibi İlahi Işığın peşine düştüğüm elbet en çok da kendime sevmek adına düşmüşken yola mazhar olduğum İlahi Aşk belki de bir sonraki hayatımda ve mutlu bir reverans ile dünya beni hiç olmadığı kadar sevgiyle kucaklayacakken…
İnşallah her şey dilediğince olur, yüreğine sağlık arkadaşım sevgilerimle...
İnşallah canım arkadaşım ve hepimiz için İnşallah
Sağ ol var ol
Sevgilerimle güzel yüreğine