Kâfi imiş:

Böyle buyurdu Zerdüşt:

Sanrılarını uyut da gel dedi

Ve nefsini öldürüp ettiğin yemine de sadık kal.

Uyudum ama uyanmadım zifiri karanlıkta

Düşlediğim değil düştüğüm her çukurdan

Çıkmayı ahdettim

Düztaban hülyaların ara namesi olsa da

Eşrafın kinayeleri.

Unutulduğum kadar unutmadığım

Baki kalan sırlarımla

Kazık kakmayı umduğum rüyalarım.

 

Önce düşlerim çalındı:

Her düşüştü oysa tetikleyen düşlerimi.

Mağdur şehrin tanrısı

Mazlumların sırtlarında asılı

İdi gülüşler

Çekirdek imlerin tekelinde zebani

Gökte saklı kavis

Yürekte saklı çan eğrisi

Meylettiğim gecenin ertesi

Dökümlü etekleri şiirlerin

Kâfi kılmayandı mevsim

 

Bir esaret ki hüzne

Katıksız ziyneti ömrün

Zifaf gecesi karanlığın

Zina bilindi insanların yalnızlığı

 

Kemikleri kırıldı tavlanın

Bir mars bir de gele:

Aşkın hikmeti

Tevazu yüklü göğün emir eri

Elbet içimde saklı zikri

Yüreğimdeki dervişin fikri

Mazlumlar asılı tavana

Yer gök ağladı bir anda

Kopmadan fırtına

Seferi atlası yüreğin

Sancılı zanlar, sanrı yüklü evrenin

O ipeksi teni asaletin

Şerh düşülesi gün

Gecede kaykılan şair

 

Endamlı yüreği

Esvabı pembe

Efkârı dik başlı

Eremediği zirve

Mevsimi de tetikleyen idi şiir

Şiirsel bir görkem

Göreceli ve geçici sevgilere sitem eden

 

Zemheriler, kuşağında çocuk gelinin:

İnsanlık yasta

Acılar ve ölen çocuklar addedildi tek tek nasıl ki yasa

Yaşların rahmeti

Göğün kırık kubbesi

Elbet yetişendi Rabbi

Cüret eden zalim ve nefsi

Körükleyen güdüler

Eş güdümlü mermilerdi aslında ihanet eden insanlığa

 

Sancılı taarruz

Sevecen yürekte saklı namus

Bir imla hatası ise gecede saklı tutulası

Aşkla baş koydu koyalı bu yola şair

İnhisarı mı sözcüklerin?

Kılık değiştiren zemheri

Mümkün müydü sahi, nefsin sureti

Dikmişken gözünü kalp gözüne meleklerin?

Medarı iftarı ölümse

Meali varsın olsun farklı farklı nice his

Elbet gün doğmadan doğacaktı umut

Baltalayanlara inat

Aşkına ve Rabbine sadık

Bunca insan ve mazlum yürek

Sayarken tek tek şafağı