Kayıt dışı bir sevdaya tutuldum:
ürettiğim hipotezlerle sarılı benliğimde aslında hayata tutunmakla iştigalim
elbet gücümün yettiği kadar ve yarıladığım yolun son çeyreğinde saklı özlemimle
umudumla teşrif ediyorum yeni güne.
Düzen çılgınlığı.
Düzen dalkavukları.
Mahmur bakışlarında göğün içime açan
bir çiçekten çok fazlayım her ne kadar algılanmasam da ve de yanlış
anlaşılmanın sonuncunda daha da büyüyen bir yangınla iştigalim ve yazarak bu
yangının daha da büyümesine sebebiyet veriyorum.
Bilmezdim oysa asla bilmezdim
bilemeyecektim de:
Neyi mi?
Beyin gücümle asılı olduğum kâinatta
içimde kopan kıyametin habercisi iken fısıltılarımın çığlığa dönüştüğü ve her
halükarda bir öfke patlamasına denk düşüyordum günün ortasında ya da sonunda
bazense tamamen tükenen enerjimle günün ilk ışıklarında infilak ediyordu
yüreğim ve tamtakır olmuş duyguların müsebbibini hep kendim sandım…
Kendimce sevdiğim…
Kendimi kendime uzak tuttuğum.
Ve bir adım ötesi kendimi kendime hep
yakın ve dost sandım ve ben nasıl da yanılmışım ta ki…
Ta ki; kalemi elime alıp da yazmaya
başlayana dek.
Doğaüstü acılar ve hüzün bahçem bense
eksilmeyen sevme isteği ile yaşadım bir ömür ve de sevilmeye doymadığım daha da
beteri sevildiğime yürekten inandığım.
Sevmem için sevilmem gerekmezken ve ben
sebepli sebepsiz kolaylıkla insanları ve âlemi sevebilirken.
Öyle anlar geldi ki: gözümden düşen
yaşı sundum insanlara ve onlar acılarımı paylaşır sanıp da nasıl sığındım
gölgelerine kadar da kabullendim ne de olsa insan doğuştan ve de özünde iyidir,
bellediğim ve işte kopacak kıyametin öncüsü yeni varsayımlarla gördüm ki:
evrende asla gün yüzü görmeyecek bir şaşkınmışım ben meğer.
Her sözcük ve her insan başımın tacı
iken ve tutarsız varlıklarından zarar gördüğüm tartışılmaz olsa bile hep
birilerinden medet umdum ve de yaptığım beyin fırtınası itirazsız kabullenmeme
sebep oldu ve işte otuzlu yaşlarımın başında inzivaya çekildiğimdi tüm olup
biten ta ki…
Kalemi elime ilk aldığım: senelerden
2012 ve güz mevsimin başlangıcı ve gelişigüzel yazabilirken içimdeki kırgınlık
ve mutsuzluk sonlanmıştı bile.
Kendimle olan mücadelemde bir sıfır
yenik başladığım hayatta manevi bir kazanımdı yazıyor olabilmek ve de günbegün
büyüyen bir yazma sevdası.
Artık ara sıra infilak ediyordum en
çok da hatta sadece yazmadığım gün ve gecelerde.
Bilgi benim için vazgeçilmez bir öğe
idi ve bildiklerim bana asla yetmedi bu yüzden öğrenci kimliğimi hep muhafaza
ettim ama artık değişen bir şeyler vardı ve kalemim rüştünü ispatlayana değin
bilgiye sundum yüreğimi ve kalemim rüştünü ispatlasın ispatlamasın o iç döküm
bana nasıl da iyi geliyordu.
Kavrama yeteneğim ve analitik zekâm
bana hep zorluk çıkardı çünkü detaylarda kaybolup genele ulaşmak da yetmiyordu
bana ve ben hep en’lerle mücadele verdim ve mutluydum da kendimce:
En iyi öğrenci.
En iyi evlat.
En mükemmel insan.
En iyi öğretmen.
Kulluğumsa küllerimde asılıydı ve
Rabbime dönük yüzüm ve ruhum günbegün büyüdü de çünkü İlahi Aşkın tek
kıvılcımla büyüdüğüne şahit oldum ve her nasılsa yazarken daha da ivme kazandı
Allah sevgim.
Sözcükler bazen kambur bazen eğri
bazense hiç uğramıyor bizim buralara:
Ah, o sözcükler tek kıvılcımla
büyüyen yangın ve kalemin komutu ve kâğıda döktüklerim bu sayede kendimle barış
imzalamam kaçınılmazdı ve yetmiyordu asla yazmak ben illa ki her gün az da olsa
birkaç sayfayı doldurabilmekle iştigal ve hemhal sevgiyle büyüyen servetim ve
yazma aşkım bana iyi gelen.
Çocukluğumdan bu yana sevmeyi sevdim
ve içimde büyümeyen o çocukla içli dışlı bir yanım hep çocuk kaldı ve sözcük
ikliminde çocuksa bir aşk bellediğim kadar hayatı ben sevgiyle reşit kıldım
ruhumu.
Kalemin minvalinde birkaç cümle illa
ki düşmeliydi kalemimden ve işte baskın olan o dış sesi duymamayı becerdim iç
sesimin çığlıkları şiir ya da hikâye ya da deneme ya da roman olmaya yol
alırken.
Bilgi birikimi asla yeterli bulmadım
ve işte devreye giren yoğun duygularla eşleşen bilgi seviyesi ve yazıyor
olabilmem bir ölçüt olarak hayatımdaki yerini aldı.
Sonram ve öncem.
Andaki mevcudiyetim ve ısrarlı bir
şekilde kendimle alıp veremediğim ne ise yaza yaza şekillendi bir şeyler illa
ki…
Seviyor olabilmek şifa kaynağı ve
şimdi tek ihtiyacımı gidermekle mükellefim kendimi kucaklamaya kendimi sevmeye
yol aldığım ve kabullendiğim tüm özelliklerim ve de sevmediğim yönlerim sanırım
iç dünyamın mimarisinde içimdeki cenneti saklı tutmak adına yolculuğum bazen
cehenneme dönse de hayatım ve zor şartlarda verdiğim mücadelenin İlahi Işık ile
aydınlandığı gerçeği ile yol almaktayım.
Tek servetimse yüreğim ve kalemim ve
insani ölçütlerde hep kendime öykündüm çünkü daha iyi yapabildiğim çoğu şeyi
bilfiil kendi gayretimle ve azmimle gerçek kılmayı bir ömür çok iyi becerdim
lakin devamı gelmediği için hep başka mecralara kanat açtım.
Konular ve bilginin sunumu bense
yüreğime yaşadığım son on yılımda Edebiyatın verdiği güç ile savurdum da
gereksiz olan ne ise ya da kim ve işte artık hayata günbegün şerh düşüyorum en
azından bir şiir ve de yazı yazmalıyım gün bitimine değin ve nefes almamda en
büyük etkisi olan kalemim sayesinde daha sakin bir insana dönüştüm.
Sevginin telaffuzu ve sevgimin
karşılık bulduğu Edebiyat denen coğrafya.
Yetilerimin eşlik ettiği yetim
kimliğim ve azalan gücümü çoğaltmayı başardım en zor zamanlarımda dahi
mücadeleyi ve Allah sevgimi elden bırakmadan bir şeyleri başarıyor olabilmektir
hani, kendime olan kendimle yolculuğun da uzamında ciddi anlamda kendimi
kabullenmek ve sevmediğim yönlerimi törpülemek beni bana sunan ve de sevdiren.
Öyle bir yolculuk ki baş koyduğum
yoldan da dönüşüm yok iken ve işte yoktan var eden Rabbime nasıl da müteşekkir
ve minnettarım.
Bir arpa boyu yol almadığıma
inanmışken koca ömür arpa dolu ambarda sevgiyi ve sözcükleri gagalıyorum işte
kalem-kakan kimliğimle ve sevmeyi sevdiğim kadar kendimle uzlaşmanın hayali ile
de yoluma devam ediyorum yazma eylemi ile çünkü ben de sevgi ve Edebiyattan
ibaretim…