Düşler ve gerçekler
Düş çengeline takılı her gerçek beni
ihbar ediyor mevsime ki bulutların da afrasından tafrasından geçilmiyor: ha
yağdı ya yağacak yağmur ve illa ki kurak mevsim Eylülün başında terk edecek
İstanbul’u.
Duy da inanma.
Duy da duymazlıktan gel elbet lades, dediğim
bir sözcük düellosu.
Hayli meşakkatli bir yolculuğun da
son turfanı işte mevsimle ödeşen gözyaşlarım ve bir kibrit yakıp da imha etmek
istediğim bunca kötülük ve yalan en çok da çocukların, kadınların mustarip
olduğu ve düşlerin ön yargısını kırıp geçiyorum düşüşe elbet irtifa kaybederken
yükselmek nerede ise imkânsız ve gözlerimi kapatıyorum.
Resmetmek zorundayım rüyalarımı asla
da kapı dışarı edemediğim davetsiz hayaletler ve işte resim gittikçe genişliyor
ve hayallerimin kâbuslarla örtüştüğü bir gecenin ardından günü de pas
geçemiyorum.
Ne çok düş kırıntısını süpürmüşüm kâğıdın
altına zaten halı sizlere ömür ve püsküllerine takılıp tam da düşecekken
uyanıyorum ve sadece ihbar etmem gerektiği bilinciyle şah damarıma dokunuyorum
hatta daha da yakınına ve işte buluşuyor hüzünlü yüreğim tek ve İlahi
sahibiyle.
Bir kümese tıkılı sefil tavuklar ve
İstanbul’un tam da ortasında duymayı arzu ettiğim horoz ne vakitli ne vakitsiz
ötüyor ve kulağıma tek gelen farklı zamanlarda çalan alarmlar.
Kaça kurdumsa hüznü.
Teselli bulacakken tam da.
Kırağı çalan bir mevsim ve
sandaletleri kayıp dünde terk edilmişliğimin.
Hoyrat rüzgârın savurduğu ölü
yapraklar ötenazi yapılan yazın da son kareleri belki de ve işte tüm dünyayı
esir alan bir virüs yine de hız kesmiyor zalim ve zulme dair ayraçlar koyuyor
her saat başında başımda uluyan bir köpek ve doğanın ölü yüzü elbet şantiye
halinde bir şehir ve sevdalandığını çoktan unutmuş hele ki iki yakası da bir
araya gelmezken.
Yakası açık hiçbir düşü kabul
etmiyorum ve güvenlik kapıda her düşe geçiş onayı vermiyor ve düş görmeye geç
kalıp da hızlıca gözlerimi ovalıyorum ve odaklanıyorum kabir azabına.
Boykot edemem ki düş perimi.
Boca da edemem öyle her sözcüğü.
Ve itina gösterip okşadığım her duygu
bir de paralel dünyalar ve paralel cümleler elbet hizmet etmekse evrene bir
düşün daha yakamdan düşmediği gerçeği ile sözüm ona gerçekleri gerekçeleri ile
birlikte imha ediyorum.
Kimi zaman kibirli gölgeler bazen
kindar ve işte uzaklara kaçıyorum daha da daha da uzağına belki de kendime
rastlayıp yeniden bu sefer de kendimden kaçacakken.
Bir sınıfın içinde sıramı paylaştığım
bir ölü ve kimliğinden ziyade bana yaptığı katıksız eziyet ile beni sıradan
atıyor ve kürsüde en sevdiğim öğretmenim üstelik bunca zaman içerisinde sadece
bir kez yüz yüze geldiğim üstelik öğretmenlik sertifikası olduğuna ilk kez
tanık olduğum ve bana kocaman bir tabak uzatıyor:
Leziz bir börek ve yine yememe engel
olan o ölü sıra arkadaşım üstelik bunca zaman düşlerime davet etmeden giren.
Soytarı bir sözcük tırmıklıyor
zihnimi ve adının ‘’aşk’’ olduğu o kadar aşikâr ki ve kürsüdeki öğretmenime
takılıyor gözüm ve arkasında bir başka sevdiğim insan görünen o ki; düş diye
gördüğüm kâbuslarımda dahi beni sahiplenenler var üstelik bir selamın bir
gülümsemenin yerini de hiçbir şey tutamazken.
Ve güne açık ara farkla geri
başlıyorum: hala gördüğüm kâbusun etkisindeyim bir de dış mihraklar sanki
Üçüncü Cihan Harbi çıkmış ve ben en önde sancağıma sarılmış diğer elimde
kalemim ve kanayan yüreğimle koşuyorum.
Düşler kadar da sığınak bildiğim
gerçekler mi?
Gerçekler kadar da kaçtığım kâbuslar
mı?
Sözcüklerin albenisi aklımı başımdan
almışken yalanım dolanım yokken aştığım yollar ve sevgiyi kıblemde saklı
tutmanın bana verdiği huzur ve işte def ediyorum hayatımdan kimse sızan sinsi
sinsi ve açık ara farkla öne geçiyorum ansızın elbet İlahi Gücün yardımı ile
bir kez daha yere düşüp kalkmama vesile.
Işıyan yüzleri insanların ve
yüzlerinden nur yağan.
Nurlu sözcükler ve iman aşkı ile yola
düşen nice insan elbet Allah dostu olmanın verdiği huzurla birbirlerine güç
veren nicesi aralarına beni de almış…
Ve onca flu görüntü kayıplara
karışıyor ve iyi bir insanın da meali iken her daim içimde taşıdığım iyi niyet
hele ki kalp gözüme sığındığım ve asla da kalbimden ve dualarımdan eksik
etmediğim…
Ve işte alarm çalıyor görünen o ki
geç kaldığım bir günün çoktan yapılmış galası ve sadece gülümsüyorum en çok da
sevginin huzura dönük yüzünde seyyah yüreğimle çoktan ulaşmışken hedefe ve asla
da yola çıkmıyorum münafık gölgelerle hele ki Allah rızası için yaşamak zaten
insan olmanın da ilk kuralı iken ve sevmelerin de meali tüm dökülen yaprağı
yeniden yeşile dönüştüren ve dalına teslim eden yeniden.
Mademki Rabbim, ol, dedi ve daha da
vakit varken çoğu şey için en azından sabrı katık ettiğim hayatımda da bir
dönemeç iken yürekten bir Eyvallah, çekiyorum.
Eyvallah…
Tebrik ederim gün seçkisini arkadaşım sevgilerimle...
Çok teşekkür ederim sevgili arkadaşım.
Sevgilerimle
Çok çok teşekkür ederim