Kleptoman olduğum bir yolculuk bu: bilmeden çaldığım kendimden belki de çalınan düşlerimden…

 

Hicvine yenik düştüm matemim: Aman Allah’ım, bir düş ertesi illa ki insan yollara mı düşer?

 

Soru cümlelerinden türeyen bir yalnızlık bu aslında içimin aksi ve dümeni kırıp illa ki çıkıyorum menzilden.

 

Düşlerimi tartaklayan düş perisi nihayetinde soyutlandığım bir dünya her mavi’yi umut ve her siyah’ı da gece bildiğim.

 

Karanlığın hükmüne yenilmiş düşler ve satırlar ve ayan beyan eksiliyor düşlerim ne de olsa kendimden çalıyorum ve sonum hücrede sabitleniyor.

 

Her sabit ölçümde değişken imler mevcut belli ki sabit katsayısı benim denklemin ve uçkuruna düşkün o tehdit dolu gölgeleri savsaklayıp adabımla yaşıyorum acımı.

 

Mutluluğun neye denk düştüğü tartışılır.

 

Bazen bir karabasan ve asla da minnet etmediğim düş fakirleri bu yüzden düşlerimi kasada s/aklıyorum en azından kendim kendimi tehdit etmeyeyim diye uzağım kendimden gel gör ki yakalanıyorum kendime ne zaman satırlara düşse yolum.

 

Kalpazan imler rüzgârı çağırıyor ve rüzgâr estikçe buz kesiyor her biri ve de yüreğim bu yüzden yazın sıcağına kar dayanmıyor belki de kardığım ömrü teğet geçen rüzgârla benim oturduğum pazarlık.

 

Bir çentik atıp da göğe ve terli bulutların nemine binaen yapış yapış şehir ve sakinleri bir de şiirler kundaklanmasa var ya, nasıl da yola girecekti düş haritam.

 

Kifayetsiz addedilen benliğime düşkünüm belki de ve bir o kadar uzak yine de içsel yolculuğun peşinatını doğduğum gün ödedim ve kiraya verdiğim her cümle için bir şiir ödüyorum şiir sakinlerine.

 

Kırağı çalan renkleri ve bulutları savurup da sehven ölüyorum aşka biat bir eksende insanlar aşktan yoksun kalmayı artık nasıl beceriyorsa.

 

İpliği pazara çıkan tüm duygulardan ben mesulüm belki bir dürtü belki de istem dışı bir edim sıralı sırasız ölümleri irdeleyen düş yoksunlarına düşler sunduğum düş’sünler diye yakamdan aralıksız düşündüğüm.

 

İbrenin yönü şaştı bir kere derken kökü kurudu umutların ve kayrasında günün doğurgan telaşlarla yeniden örüyoruz ömrü kuytularda geçen her cümleyi de allayıp pullayıp şiir niyetine içiyoruz.

 

Korunaklı dünyalarımızdan ne zamanki firar edeceğiz… işte o gün kopacak kıyamet ve faiziyle ödeyeceğiz günahlarımızı sevapların getirisi huzur ve umut iken yeni cepler dikeceğiz kefen bezimize.

 

Muradı dillenen bir çocuk gibi belki de.

 

Ya da gelinliğinin eteklerini savur savura şarkılar söyleyen o yeni yetme kız gibi.

 

Efsunlu düşlerden çıkıp da yola vardık bu güne yoksa haraç mezat satılmıştı umut bohçamız ve kelepir hayallerimizi çoktan kaybedecektik.

 

Geç kalmışlığın pişmanlığı ile dümeni kırdık madem bir kere…

 

Duygular fora ömre de selam çakıp dostları ağırlarken yürekte ve düşlerde ve geç olmadan çıktık yola madem bir kere…

 

Düş kurmaktan kim ölmüş ki, azizim yeter ki umudu da saklı tutalım niyeti de…