Card image cap
Doz aşimi bi̇r sevgi̇

Kifayetsizliğin külliyesinden selam olsun, sevgili Kafka.

 

Sözcükler cumhuriyetinde ıssız bir yakanın da sedef düşü iken ve palas pandıras daldığım bir dünya elbet ansızın uyanıp da elimde kalemle yaşamaya başladığım o ilk gün iken benim miladım.

 

Miadı dolmuş o kadar çok şey vardı ki ve ıssızlığımda neye denk düşmediğimin de bilincinde cennetimde yaşayan sefil bir düş mahkûmuydum her uyandığımda gözlerimi ovuşturup hayatın da tek anlam taşımadığı.

 

Oysaki sayısız anlam yüklemiştim ben pencerede gördüklerime.

 

Çiçeklerim.

 

Beni yalnız bırakmayan kuşlarım ve hala kış uykumdan uyanamamıştım da.

 

Bir gecede ise hayatın akış değişti gerçi bunun henüz bilincine varamamıştım ama…

 

Ve yeni hayatımla tanıştığım ve aldığım ilk büyük darbe.

 

Doz aşımı bir sevgiyle yola çıktığım ve bu sevgimi başından aşağı boca ettiğim bir gölgeymiş meğer oysaki asla kavgalı olmadığım ve kendimden dahi çok sevdiğim bir gölge ve işte o gece sonsuzluğa karıştı üstelik asla ihtimal dahi vermemişken.

 

Bir hayatın sunumuydu tüm olup biten ve tek kelimede birleşen:

 

Kalemle olan gönül ilişkim ki hayatımda hep de olan bir temaydı kalem üstelik öğrencilik zamanlarımda kalmayan hele ki kendimi illa ki bir öğrenci olarak görüp kabullendiğim hayat çeşmesi ve içtiğim o zemzem suyu sayesinde bilgiyi ekip mutluluk biçmişken de bir ömür.

 

Zabıta geçmesi gereken her duygu ve eşlik eden her cümle.

 

Müdavimi olmaksa hayatın herkes gibi.

 

Müdavimi olmaksa duyguların ve duygusallığın sanırım azıcık farklı diğer insanlardan hele ki ömrümün neredeyse tamamı susmak ve kabullenmekle geçmişken.

 

Tehir ettiğim hala çok şey var, sevgili Kafka gel gör ki senin varlığını asla görmezden gelemiyorum ve içine düştüğün açmazın benzerini bilfiil yaşıyorum da.

 

Tortulu bir su birikintisi hatta fazlasıyla çamurlu ve işte üstünden atlayıp ulaşıyorum karşı kaldırıma gel gör ki çarpık kaldırım taşlarından dolayı yürümek nerede ise imkânsız ve işte kanatlarım giriyor devreye ve beni görünmez kılan pelerinim.

 

Maşa ile tutmadım ben hayatı üstelik ne kadar kızgın ve öfkeli olsa da hem yandığım kadar mutluyum ve canım yandıkça acının bende yarattığı o coşku ve kırdığım imkânsızlık zincirlerim.

 

Her imkânsıza Eyvallah demesem de.

 

Boşa geçen bir ömrün de artık yasını tutamadığım ve iç sesimi de susturmak nerede ise imkânsız iken…

 

‘’Ne oldu sözlerine, onları kafese mi kapattın?

Yoksa bana yakında gemi postasıyla bir sandık mı göndereceksin? Mutlaka öyledir: Hiç kimseyle konuşmayıp, bana bile yazmayıp, bütün sözlerini bana göndermek üzere bir sandıkta biriktiriyor olmalısın.’’(H. Ergülen)

 

Mizacına yatkın bir mizansen, değil mi sevgili Kafka?

 

Sefil bir mektubun tek alıcısı da sadece sen değilsin hem üstelik senin yerine konuştuğum insanlardan bana asla zarar gelmiyor çünkü sevginin iz düşümünde yüreklere dokunmak istiyorum en çok da bana dokunanlarla ortaya çıkıyor bu mektuplar.

 

Kimi zaman bir bakış.

 

Kimi zaman zikredilen ve yürekten kocaman bir Eyvallah.

 

Kimi zamansa sessizlik, sevgili Kafka ve Milana’nın sana söyleyeceği çok şey var üstelik.

 

‘’Birbirimize öyle açılmalıyız ki, sırlarımız da birbirine karışmalı, tıpkı bizim gibi…’’ (Alıntı)

 

Yalanım yok işte üstelik yanlış yapa yapa illa ki doğru şıkkı işaretliyor insan ve işaret parmağımı kendime yöneltiyorum ve gözlerimdeki ışıkla geceyi çok da sefil bir karanlık olarak görmüyorum ki gün içinde dahi hayatı karanlık kılan o kadar çok aydınlık ertesi ve kendini bilmez var ki…

 

Sözcüklerimi sana dokunmasın, Kafka.

 

Elbet yalan söyledim ki illa bu sözcükler yüreğine dokunmalı ve yüreğin tarafından okunmalı.

 

Aşkı heba edenler misal.

 

Ya da aşkı erteleyenler.

 

Ya da âşık rolü yapanlar ve sevgili başlığında ilk sırayı bol sıfırlı bir kredi limiti almışsa.

 

Senin kredin bende sonsuz ve tükenmek bilmeyen bir arayışım var, sevgili Kafka: yolum kimi zaman sana düşerken kimi zamansa gözümden yaş düşerken en korkutucu olansa gözümden düşen insanlar ve ben hala onları kucaklama telaşındayım.

 

Her acının bir türküsü varmış meğer ve her türkünün de bir öyküsü ve ben artık hangi öyküye denk düşüyorsam üstelik kendi öykümü henüz tamamlamamışken elbet kaderin yazdığı senaryoyu değiştirmeye asla niyetim yok ki zaten aklıma bile gelmez bu anlamda sayısız sıkıntıyı sağaltmak adına sadece bir sonraki günü derliyorum kendimce ve kaleme aldıklarımla.

 

‘’Seni Güzel Geveze

Bilmiyor muyum sanıyorsun?

Sen sussan gözlerin konuşur.’’ (Alıntı)

 

Sakın da üstüne alınma hani, Kafka ve bil ki bu sağanakta tek ıslanan sen değilsin hele ki özrüm de özüm de edebiyattan geçerken tıpkı ebemkuşağında saklı milyonlarca kelime ve cümleyi ağıma düşürüp de gönül bağı kurduğum insanlarla hemhal olmanın coşkusu ve mutluluğu ile kaleme aldıklarım.

 

Bir artı parantez açmıyorum bu sefer ve eksi hanemdeki sonsuzluğu yok sayıyorum tıpkı duyumsadıklarımla sonsuzluğa denk düştüğüm üstelik gerçek olsam bile eksi hanesindeki bunca rakamı da bir rakıma yerleştirip yeniden yazmak adına insanlığın lügatini.

 

Yeşeren bir cümle misal.

 

Ve yaşaran bir gün dönümü.

 

Şakıyan kuşları da devreye soktuk mu…

 

İçine düşülesi bir cennet işte üstelik dünya gözüyle bu cenneti içimde yaşadığım ve yaşattığım üstelik kabul görmek adına kabul ettiğim ne ise ilk sırada bir bir hizaya gelen duygular ve izdüşümleri üstelik her gün yeniden bir umuda sıkı sıkı sarılmaksa elbet hayal gücümde tebessüm eden güleç bir gün ışığı üstelik etkisi gece dahi sürerken…

 

Hatta herkesin görebildiğinden de fazlasını görmek olası iken.

 

Belki de ben bir yalıçapkınıyım ve kıyıya vuran ne ise toplayıp bir bir satırları süslediğim ve yaktığım o ateşte dans eden pervanelerden bir farkım yok iken hele ki yanmak aşkın ta kendisi iken…