Ütüsüz düşlerin hünkârı belki de nazarında

Bir sevincin işgal ettiği o başın da ağrısı

Dönenen gözlerime atıfta bulunan bir ışık

Köhne yeryüzünde tutuklu haneler

İçin için kaynayan lanetten düşen payına insanın

Bir özlemse kilit noktası

Bir özneden daha fazla neye özenir ki insan?

 

İçindeki gizin telaşı

Yarım yamalak bir gülücüğe meyleden

O kavruk özlem.

Vadesi dolmuş bir kez mutluluğun

Ayracı varsa yoksa yükümlüğü ömrün

Nazenin bir fısıltı

Körüklü acılar vasfında

İçten dışa büyüyen

Dış bükey bir acıda çatlayan ayna

Sözcüklere rükû eden iltimasın da dokunulmazlığı.

 

Ne başına buyruk şiir

Ne baştan savma hayat

Kibirsiz bir iklim olmalı belki de sözcüklerin

Son durağı

Başa almadan zamanı

Tükenen tüketen ne ise

Sevdalı bir semazen gibi dönence

Etekleri savrulan bir ilahi

Göle maya çalan hocanın ikramı.

 

Bet sesinde iblisin

Köhne bir mizaç ile sürüklenen nefsin

Ölümlü taslağı

Öldürmekse en baştan.

Öykündüğümüz ne ki hem?

 

Önsezilerinde şiirin

Salkım söğüt gezinen kuşun kırık kanadı

Bir şiir dileyip de evrenden

Soluduğumuz şu havada tutuklu kalan

Ağırlığı yükün

Yön duygusu ölmüş bir kez günün

Bir sekme ya da sekteye uğrayan

Bir mavi ki ruhun sayacı

Bir manivela belki de kıblesi yalnızlığın

Her gün her öğreti

Her dün tasfiye edemediğimiz mazi

Ütülü olmayan her duyguya

Eşlik eden bir mısra ki

Hükmeden hayallerin renkli taslağı

Çoktan mateme kaptırmadık mı ezelden?

 

Yanan göğün sandukası

Elbet şairin içine sızdığı

Bir denklem belki de

Kükreyen bir tebessüme asılı figan

Yüreği reşit kılan bir dönence

Varla yok arası mutluluk

Yüreği delen boydan boya

Bir aşk ki

Kirvesi yıldızların

Kinayesi mehtabın

Bir hülyadan bile çok ötesi

Yürekte saklı sonsuzluğun dilemması.