Doğum günüm
Lanetin örtündüğü bir vaveyla, göğün
çatık kaşlarında yaslı izler ve nemli kuşlar.
Yüreğin örtündüğü İlahi Aşkta hazır
ol’da duygular ve teslimiyetin örgüsü.
Şimdisi az sonra kundaklanacak
geçmişin ve gazeller eşlik edecek içimdeki bitimsiz ve kesintisiz coşkuya.
Yaralar yama tutmuyor ve taş
ocaklarında göğün ne çok fısıltı ayyuka çıkan. Bir kuşun ensesinde gök
gürültüsüyüm; aşkın sancağına talip bir yaralı bulut belki de bir içimlik her
acıyı reşit kılan ve çok uluslu bir tapınak adeta örülü mabetlerin aşkla ve
acıyla imtihanı.
Varlık tasalı olsa da umut depreşiyor
sağanak öncesi ve bekası ömrün tartışılıyor.
Ütülü bir acıyı hiç paylaştın mı
peki, azizim?
Sonra da kafası ütülenmiş bir şehla
yorgunluk gibi arkana bakmadan uzaklaştın mı cinnetten?
Oysaki cennet sanmıştım ben bu akıl
tutulmasını sonra da akla zarar deyip uzaklaşmıştım her lanetli mavi’den.
Rahmetin taş ocaklarında kova kova
yas çıkarıyorum derinlerden ve tutulduğum sağanakta renkleri boca ediyorum
atmosferde asılı kalan bir gök taşı gibi içime yağıyorum ben ve de ağlıyorum
yerli yersiz yırtılan göğün hangi noktası dikiş tutacak ki dememe kalmıyor
yamalıyorum içimdeki çatlağı.
Bir ama düşerken Tanrının dilinden kuşpalazı
acıma banıyorum rahmeti ve uçuşa geçiyorum oturduğum koltukta raptiyeler batarken
tenime ben titrimle yakıyorum evreni.
Merdiven altı düşleri var insanların
ve çalıntı mutluluklarında yer yok bana.
Ben de yer vermiyorum kötüye ve yol
veriyorum sadece içimdeki mızmız ağlamaklı çocuğa.
Kaybetmediğim doğamda saklı ve
kaybettiklerim de…
Kaybolmaya yüz tutmuş bir yılın
yasını tutuyorum ne de olsa bir yaş daha alacağım bu gün ve bir de yas aslında
kaç yaşıma girdiğimi de unutmuş kaç yıl daha yaşayacağımın hesabını tutuyorum
acıların.
Yoldan çıkmamak adına yol
üstündekilere selam verip geçiyorum ve geri dönümü de yok verdiğim selamlarımın
oysaki Allah rızası için verdiğim bir selam idi her biri.
Tutsak olsam da tutuklu olmaktan haz
etmediğim bir döngü ve içimdeki o devingen örüntü.
Konuşluyum sağa sola.
Kol kanat geriyorum tüm hadislere.
Konup konup kaçıyorum çiçeklerin
yüreğinde iz düşerken ömrün polenlerine biliyorum ki evrenin bana alerjisi var…
Boca ettiğim duyguların minvalinde
geriye dönüp bakıyorum da son doğum günümü hatırlıyorum hani babamın bana son
kez eşlik ettiği ve kucak dolusu karanfillerle yanıma gelip bana solgun yüzünde
derin bir veda sunarken…
Sınandığım kadar mutlu olmayı yavaş
yavaş becerdiğim bir ömrün kıyısında gidip geliyor içimin dalgaları ve yüreğime
ektiğim her duygu bana şiir ya da yazı olarak geri dönüyor.
Babamın asla şahit olmadığı bir coşku
son zamanlarda bana hâsıl olan.
Bir tempo eşliğinde yazıyorum.
Bitimsiz bir hiciv ve merakla
yaşıyorum.
Yasımı taşısam da yeni güne ve yeni
bir şiire acıların verdiği garip bir mutluluk dalgası ruhumu teslim alan ve
inanılmaz bir hızla Rabbime koştuğum ve rahmetine aşina acısını çıkardığım o
sıkıntılı ve boşuna harcadığım yılların.
Tedarikliyim ya da değil lakin bir
teselli babında tüm yazdıklarım.
Gerinen bir kuş gibi içimdeki yanık
sesli bülbül oysaki ben gül olduğuma kani idim bir ömür boyu ve yeknesak bir
tekerleme gibi gözükse de şarlatan imler ben sadece sunumundayım duyguların
artık kendimi suçlamaktan da vazgeçtiğim ve araya sıkıştırdığım o takoz yeter
ki rahmet kapısı kapanmasın ve sonlanmasın coşkum.
Mutlu olmasam da dert değil hani ne
de olsa hüznüme sahip çıkan bir Yaratanım var beni aralıksız bağrına basan ve
kollayan tüm kötülüklerden yoksa bu güne kadar tek parçam mı kalırdı?
Bir iniltiyi sahipleniyor dişi kumru.
Eşini bekliyor kuluçkadaki diğer
kumru.
Demek ki evren de halinden memnun
mesut ben ise hazan dipçiği ile vurulurken acılarımla hemhal insanlığımı
yaşıyorum doya doya.
Yaşıma binaen büründüğüm bir kıyafet
yok: hala aynı insanım lise yıllarındaki o yaşam enerjisine eşlik eden
yenilgileri ile hala aynı insanım yaralarını sağaltmak adına yeni acılar
edinmeye dünden razı…
Renklerin dokusunda hayat var.
Hayatın dokusunda ise kelimeler.
Kelimelerin geçirgen yüzeyinde
sanrılardan uzaklaşıp kendime çelme takmayı da unutmadan yeniden doğuyorum
yeniden ölecek olmanın vereceği hürriyetle doya doya çekiyorum acılarımı en
azından severek alt ettiğim ve İlahi Sevgiye bir şekilde nail olduğum o
bitimsiz sessizlikte tüm cevapları da bir bir bulmuşken oysaki sorduğum
soruların meali idi içimdeki dik başlı kız çocuğu.
Yaşıma binaen ve severek reşit
olduğumun bilincinde hala da umudum var insanlardan yana en azından sevginin
bir külfet olmadığını gözlerine soka soka anlatıyorum…
Şimdi gitme vaktidir ne de olsa doğum
günü çocuğu olarak annemin elleriyle yaptığı pastayı yiyeceğim. Bir dilim de
sizler buyurmaz mısınız?
Sevgimle…
Nice pasta yemelere, doğum günü cocuğu olduğunuz, sevgiyle sarmalandığınız zamnalarınız olsun Yıldız Hanım.
Yazınızı tebrik ediyor sevgimle selamlıyorum.
Güzel varlığınız ve içten yorumunuzla çok çok mutlu oldum sevgili Nezahat Hanım.
Çok çok sağ olun sevgili dostu.
Hep sevgimlesiniz