Edası ömrün ve şehrin, sevgili bayım…
Bazen husumet yüklü gök taşı
Varsın sevmeyin de siz beni.
Endamı mı yüreğin yoksa efkâr mı
yalnızlığın?
Göğe attığım her çentik
Ah, latife etseydim keşke:
Öyle ya atladığım kaç bin öğün
Bir lütufsa aşk
Acımı sakladığım
Katık ettiğim rüzgârı
Dilaltı bildiğim mevsimin sevdalı
tınısı.
Makberim, bayım
Mabedimle eş değer.
Aşkın kürediği her duygu
Unutulmuşluğun ruhu daraltan buğusu
Bir Mehter Marşıdır beni karşılayan
İzmir Marşıyla da dağlar aşarım
Ovalarda yaylalarda sekerim de bir
taş gibi
Sevgi ise yüreğime taktığım taç gibi,
bayım.
İnme inmiş şehre
Şiirlerse küsmüş gecenin kasvetine.
Ah, önünü alamadığım
Ah, öncüm aşk ve Rahman
Bekası varlığın
Destanlar yazarım da ben hayat adına.
Tadı damağımda kalmadı da bu aşkın:
Öyle ki;
An geldi nefret ettim içimdeki
yıldızdan
İmtina ettiğim ne ise
Körüklerdi yüreğimi.
Fettan gölgelerden de uzağa kaçtığım
Sonunda size ve kendime yakalandığım.
Esvabı şiirin binlerce his
Yalnızlığın kadrajı mı?
Gülümseyin o halde son kez.
Astığınız astık kestiğiniz kestik mi?
Olsa olsa hicvi sevginin
Hele ki ansızın bu sevgi nefrete
bindi mi.
Tarafsızım ben severken
Hala aynı hala masum.
Yanlıyım ben yazarken:
Ne de olsa aşktır mabedim ve matemim.
Gel-geç aşklar ne ki?
İzdiham yüklü yüreğin de kefili
Varsa yoksa bir h/is içimde saklı
Pejmürde yalnızlığınsa tavaf ettiği
bir g/iz
Varsa yoksa yazdığım yalnızlığın
fermanı.
Boykot ediyorum bu aşkı ve sizi,
bayım
Boyuyorum da evreni bozguna uğradığım
Hangi duyguysa muteber bildiğim
Bir yıldız haritası mı yoksa gökyüzü?
Göğsümdeki nefere ne mi demeli?
Elbet pervasızca sevdiğim
Nakşettiğim her duygu varsa yoksa
İlahi Sırdaşımın
Bahşettiği
Bir tebessümdü hem tek dileğim
Dilemması yalnızlığın, bayım:
Yolunuz açık olsun…