Bir serzeniş değil asla sadece sezilerin g/izi ve makbul olan duyguların kıyıya vurma ihtimali ve yosunların arasından ulaşmak güzel ve muktedir olana.

Uzağında durduğum hayatınsa dibine vurduğum ve zihnimin frekansında takılı aynı plak sanırım ödeşiyorum dünde kalan yarım masallarımla ve biliyorum da artık mutlu biten bir masalın kahramanı olmadığımı.

Olabildiğince sakin ve temkinli miyim sahiden?

Sancılı ve defolu bir gün bitti işte ve sözcüklerim buz kesti beraberinde yürekleri buz kesen insanlarda ben hala bir damla merhametin izine rast gelirim diye didindiğim uğraştığım ölü masal kahramanlarının ardından da ağıtlar yaktığım.

Disiplinli bir öğrenci ve disiplinli bir asker aslında dünyanın yükünü sırtlandığım ve bir dünya dolusu insandan kendim gibi birisini bulamadığımı düşünecek olursam ben sanırım yolun sonuna geldim.

Ne coşku ne heyecan ne de mutluluk kırıntıları geride kalan ve son üç beş kırıntıyı da kuşlara sundum öyle ki onlar bile duyumsadı bendeki acıyı gel gör ki elimi uzattığım hangi insansa hunharca katledildi yüreğim üstelik bahsettiğim insanlar kendilerini en ulvi makama atmış bana nispet yaparken ve ben sadece bir tatlı söz duymak adına kulak kesilmişken olmayan vicdanlarına.

Mazlum ve mağdur olmak mı?

Bunu benim kadar afişe eden bir Allah’ın kulu var mı sahi?

Olmaz mı üstelik onların öyküleri benimkinden hüzünlü ve ben onlara hep dua ediyorum ve birileri diyor da benim için dua ettiklerini öylesine üstüne basa basa söylüyorlar ki daha da beteri var:

Dert sahibi olmak ve derdini ifa etmek ve derdin yükü altında ezilmek çok da matah bir şeymişçesine hor görüyorlar beni ve inançsızlıkla ve sevgisizlikle suçlanıyorum kısa günün özeti de bu işte.

Temkinle yaklaşmıyorum ki ben sevdiğim dostlarıma sadece onlara duyduğum güven çerçevesinde sıkıntım olduğundan bahsediyorum karşılığında alacağım bir selamı bırakıp beterini yaşatıyorlar bana.

Manen güçlüyüm ve itikatlı bir insanım hatta çoğu insandan fazla biliyorum Allah’ımı ve inancımı bir gövde gösterisi olarak sunmuyorum.

Beterin de beteri var:

Aşamadığım onca şeyin sorumlusu olarak benim inançsızlığımı ve sevgisizliğimi öne sürüyorlar.

Ben!

Olacak iş mi sevmeden inanmadan yaşamak?

Ben!

Hani canından çok dostlarını ve ailesini nerede ise herkesi kolaylıkla sevebilen ve yüreğine alan bir ben.

Sözcüklerim sansürlü değil.

Yüreğimse asla karanlık değil.

Yüzüm de aydınlık içim de ama bunu bilen yine ve sadece O.

Allah kimsenin tekelinde olamaz ki üstelik mutsuzluk ve yorgunluk ve çökkünlüğün inançsızlıkla ne ilgisi var?

Gıybet yapmıyorum.

Yalan söylemiyorum.

İçimi bozmuyorum ve ben sadece kendimle kavgalıyım bunun da bir suç olduğunu bu gün bir kere gözüme gözüme soktular.

Hatalarım mı?

Ve yaşadıklarım ve cennetlik mi cehennemlik mi olduğuna peşinen hükmedenler.

Bir dostum var iki yıl evveline kadar her şeyimi paylaştığım ama ilişkimiz öyle bir hale gelmişti ki:

Derken Allah’a şirk koşmaya başladı.

Kim ölecek kim kalacak kim nereye kadar götürecek dostluğu kim nerede suçlu günahkâr addedilecek diziyordu bir bir kehanetlerini ve çoğunlukla ona inandım çok da sevdim kızı ama…

Hayatımın ve sevdiklerimin ne kadar zaman yaşayıp da öleceğini zikrettiği gün noktayı koydum bu ilişkiye.

Masum kalmak sahiden olası mı?

Ya da alabildiğine masum iken sana çamur atanlar ve balçıkla sıvayanlar ve bunlar ne çok şeye mal oluyor da.

Allah katında kimin kabul göreceğine kim şart koşabilir ki?

Sevgiyi benim kadar seven bir insana da rastlamadım bir ömür ve son zamanlarda sevgisizlikle itham edildim ya üstüne üstük inancımı yerlerde süründürdü onca insan üstelik ben onların gerçek yüzünü gördüğüm halde içimi bozmadan da dostluğumu sürdürürken…

Makul olan ne peki?

Muktedir olan kim ve ben kimi mi muhatap alacağım?

İlişkiler ve sevgi dolu insanlar nedense fiyasko ile sonuçlandırıyor bendeki bitimsiz sevgiyi dostluğu.

Hayatımı bir bir irdelemiyorum ve bana özel olan her şeyi de ifşa etmiyorum ama hayat bu derdi bitimsiz ve ben çıkış noktası ararken elimi uzatmam mı hata üstelik ben bunca insanı Allah rızası için sevmedim mi ilk günden bu yana ve de Yaratandan dolayı sevmedim mi yaratılanı?

Sözcüklerim ne kibirli ne isyankâr ama çok da gözü yaşlı şükürler olsun ki bana kimse acımıyor bu bağlamda bana hissettirdikleri nefreti ve hor görmelerini bile benimseyip buna ayrıca şükrediyorum ve her nasılsa merhametsiz yüreklerinde neden yanan bir ışık olmadığını görüp de soruyorum bunu mümkün olup olmadığını?

Zor zamanlardan geçen tek insan ben değilim dünya kaynıyor ve coğrafyalar kan ağlıyor.

Maddi manevi anlamda çok eksiklik duyumsuyor insanlar ve bitmeyen savaşlar dünyanın dört bir yanında eksik olmayan zulüm ve yok sayılan masumiyet ve ölen çocuklar yok yere sonlanan nice masum hayat nice sivil insan tek suçu olmadığı halde adaletten nasibini almayan insanlar ve nice ülke.

Toplum olarak da zor zamanlardan geçiyoruz.

Ola ki tek yanlış kelime çıksın ağzımızdan…

Bu da yetmezmiş gibi kökü kurutulmaya çalışılan terörün hala katlettiği hayatlar ve ardı ardına verdiğimiz şehitler.

Devletin de işi zor bizlerin de ve biz nerede ise birbirimize düşmanız bir şekilde birbirine düşman kesilmiş insanlar.

Komşuluğun ve samimiyetin ve dostluğun tüketildiği zamanlar ve yiten güven duygusu üstüne üstük dinmeyen küresel kriz ve iklim değişikliği ve doğal afetlerin de ardının arkasının geldiği.

Covid denen beladan yüzde yüz kurtulmadığımız aşikâr gerçi hızını kesti ama ve tüm bu olup bitenlere rağmen hala aklını devşirmeyen hala önünü göremeyen insanlar ve bitimsiz bir mücadele ve nefretin de husumetin de hız kesmediği.

Günler bölünen.

Sevgi ve umutla ölünen.

İnsanlığın hız kestiği sıkıntıların da ivmesinin sürekli artış gösterdiği.

Her anlamda değerler yitip gitmekte işte bu bağlamda ben de herkes gibi umuyor ve bekliyorum.

İnsanlık anlamında birbirine sahip çıkması gerekirken insanların…

Ve benim bitimsiz yazma sevdam sonunda bundan da soğuttular ya.

Severek ifa ettiğim ruhuma iyi gelen ve gerçek manada Rabbime daha da yaklaştığım gelin görün ki artık kendimden şüphe eder hale geldim:

Kalemimin iyi olup olmamasından ziyade insanlığımın sorgulandığı ve ben mutsuz olduğum için insanlardan özür mü dilemeliyim ya da her başım sıkıştığında çevremde bir dostun varlığına da ihtiyaç duyarken ve bitmeyen sıkıntılarım için suçlu mu addedilmeyim?

Rengim.

Artık benim bir rengim yok.

Beyaz olmam dahi kabul görmezken…

Siyahi bir yol uzanırken önümde ve tasalı iken aşamadıklarım için konumlandırılacağım nokta mı olmalı Allahsızlık…

Herkes kadar hatta daha da çoğuna vakıfım içimde dinmeyen maneviyat ateşi ve bu İlahi Esinti sayesinde ben bu güne kadar ayakta kalmadım mı?

Coşkum da söndü ya.

Kendime olan mesafem daha da büyüdü ya.

Sevgimin karşılığında inançsız ve değersiz addedildim ya.

Gözyaşımın insanlar için bir neşe kaynağını olduğunu da gösterdi ya yanı başımdaki insanlar…

Varlığımla büyüttüğüm inancım ve sevgim ve yazma aşkım…

Bunu putlaştırdığımı da söyledi ya birileri…

Evet, suçluyum çünkü sevmek benim için devasa bir coşku ve değer üstelik maneviyatıma temel teşkil eden üstelik kendimi bildim bileli…

Ve evet, ben suçluyum çünkü:

Sizi ve dünyayı çok sevdim.

Hayır, dünyevi nimetler değil kast ettiğim sadece dünyada yaşayan insanlar ve içimdeki coşkunun ve bir şeyleri sevebilme yetimin hız kesmediği ve sevdiğim her ne ise tek tek de çalınmışken benden…

Çalınacak daha neyim mi kaldı?

Evet:

Ben suçluyum ve de günahkâr.

Herkesi kendimden çok önemsediğim ve sevdiğim ve de inandığım için çünkü ben bunu Allah rızası için yaptım.